Cihat’ın Doğru Anlaşılması
“… Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise bozguncuları sevmez.’’ (Maide Suresi, 64)
Allah zorunlu olmadığı sürece insan öldürmeyi, savaşı haram kılmıştır. İslam barış, sevgi ve kardeşlik dinidir. Peygamberimiz (sav) Allah’ın emri gereği inkârcıların kışkırtmalarına ve baskılarına rağmen savaşmayı red etmiş, ancak Allah’ın “savaşın’’ emri geldiğinde savaşmıştır.
“Kendilerine zulmedilmesi dolayısıyla, onlara karşı savaş açılana (mü’minlere, savaşma) izni verildi. Şüphesiz Allah, onlara yardım etmeye güç yetirendir. Onlar, yalnızca; “Rabbimiz Allah’tır” demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar…’’ (Hac Suresi, 39-40)
Peygamberimiz (sav) her zaman barış ortamını tesis etmeye çalışmıştır. İnkarcıların yaptıkları zulme rağmen her zaman sevgi, hoşgörü ve adalete davet etmiştir. Hz. Muhammed (sav) kan dökülmesini istemediği için inkârcılarla barış antlaşmaları imzalamıştır. Ancak antlaşmayı bozan her zaman inkârcılar olmuştur. Putperest kavmin baskılarından dolayı Mekke’den Medine ye göç eden Müslümanlar, güç kazanıp tekrar geri döndüklerinde inkârcılardan kimseye zarar vermemiş, onların kendi inançları içinde özgürce yaşamalarına izin vermişlerdir. Müslümanların bu üstün ahlakına şahit olan bazı inkârcılarda İslam’a ısınmış iman etmişlerdir.
“Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. Allah, ancak din konusunda sizinle savaşanları, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkaranları ve sürülüp-çıkarılmanız için arka çıkanları dost edinmenizden sakındırır…’’ (Müntehine Suresi, 8-9)
Bu konuyu derin düşünmek, İslamiyet’in doğru anlaşılması için önemlidir. Rabbim iz’in istediği savaş değildir. Rabbimiz yeryüzüne sevginin, barışın ve adaletin hâkim olması için Müslümanları güzellikle cihat yapmaya davet etmektedir. Müslümanlar kendilerini savunmak için savaşmaları söz konusu olursa yine bu savaşı aşırıya gitmeden, barbarlık yapmadan yürütmelidirler. Müslüman Allah rızası için yaşayan, Allah rızası için savaşan, Allah rızası için merhamet eden ve Allah rızası için adaleti uygulayandır. Müslümanlar asla kendi çıkarlarını gözetmek ve egolarını tatmin etmek için savaşmazlar.
“Ey iman edenler, adil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.’’ (Maide Suresi, 8)
Günümüzde bazı insanlar cihat adı altında terör yapmaktadırlar. Bu tamamen İslam’daki mücadele kavramını yanlış anlamaktan veya bazı materyalist insanların zayıf Müslümanları kışkırtmalarından kaynaklanmaktadır. Cihatın kelime manası mücadele etmektir. Yani İslam’ın yeryüzüne hakimiyeti için çaba göstermektir. Bu yanlış anlaşılmanın önüne geçilmesi için İslam’ın Kuran’daki şekliyle anlatılması çok önemlidir. Biraz samimi düşünen bir insan İslam’ın teröre teşvikte bulunmayacağını çok rahat anlayabilir. Örneğin gayrimüslim olan tarihçi Karen Armstrong Holy War (Kutsal Savaş) adındaki kitabında bu konuya şöyle değinmiştir:
“İslam kelimesi Arapçada barış kelimesiyle aynı kökten gelir ve Kuran, savaşı, Tanrı’nın rızasına aykırı gelen anormal bir durum olarak lanetler… İslam karşı tarafı yok etmeye yönelik veya saldırgan bir savaşı onaylamamaktadır, Tevrat’ın ilk beş kitabındaki yaklaşımın aksine. Hıristiyanlıktan daha gerçekçi bir din olarak, İslam savaşın kaçınılmaz olduğunu kabul etmekte ve bazı durumlarda zulüm ve acıyı durdurmak için olumlu bir görev olarak görmektedir. (Ama) Kuran savaşın sınırlı olması gerektiğini ve olabildiğince insancıl bir şekilde yürütülmesini öğretir.’’
(Karen Armstrong, Holy War, MacMillian London Limited, 1988, p. 25)
Mine Çakır
Öğretmen