Diğer Haberler Makaleler 

NAMAZDA NE DİYORUZ?

Her işe başlarken, iyi düşünmek ve alınması gereken tedbirleri ihmal etmemek gerekir. Namazda da Allah ile manevî bir sohbete dalacağımıza göre; ilk önce üstümüze, başımıza bakmamız, kendimize iyi bir çekidüzen vermemiz gerekir.

Namaz kılmaya başlamadan evvel de üzerine yıkanmak farz olanların yıkanması, elbise ve namaz kılınacak yerin temizliğinin gözden geçirilmesi, örtülmesi farz olan yerlerin de örtülmesi gerekir.

Namaz; insanı, Allah’a ulaştıran, insandaki her türlü bencilliği yok eden, onu yaratılışındaki temizliğe ulaştıran ve Allah’ın sonsuz kudreti karşısındaki hiçliğini gösteren en muazzam bir ibadettir. Bu ibadet için farz olan namaz abdesti alınır. Abdest alırken ağzını ve burnunu çalkalar; ellerini ve kollarını, yüzünü ve ayaklarını yıkar; bütün vücudunu iradesi altında bulunduran beyninin bulunduğu bölgeyi, ayrıca kulak ve boynunu mesh eder. Böylece
kendini günaha sevk eden uzuvlarını maddi ve manevi kirlerden arındırır.

Bu şekilde azalarını temizleyip kalbini de kötü huy ve işlerden arındırmış olarak, namaz kılacağı yere doğru ağır ve mahcup adımlarla yaklaşır. Namazda Allah’ın huzurunda olacağının bilincinde, protokol kurallarına uyar. Namazın farzları, vacipleri ve sünnetleri, dediğimiz bu protokol kurallarını; vücudumuzdan örnek vererek açıklamaya çalışalım.

Bir insan ruh, kalp, ciğer ve beyin organlarından mahrum olursa veya bunlardan birisi ağır şekilde sakatlanırsa yaşayamaz. Namaz içerisinde de; başlangıç tekbiri, ayakta durmak, Kuran okumak, rükûa eğilmek, secde etmek ve namazın sonunda oturmak gibi farzları vardır ki, bunlardan birisi yapılmaz veya ağır şekilde zedelenirse o namaz da, namaz olmaktan çıkar ve iadesi gerekir.

İnsanın bu önemli organlarından birisi hafifçe zedelenirse, hemen doktora başvurup tedavi olması gerekir. Bunu yapmazsa, yine ölebilir. Namaz içerisinde de, farzlardan biri geciktirilir veya vaciplerinden biri terk edilirse, namazın sonunda sehiv secdesine kapanmak gerekir. Çünkü Allah’ tan, dikkatsizliğini bağışlamasını dilemesi gerekir. Sehiv secdesi, kasten terkedilirse, tıpkı bahsedilen adamın doktora gitmemesinden dolayı öldüğü gibi, namaz da ölür ve iadesi gerekir.

Bir insan elsiz, ayaksız veya gözsüz yaşayabilir. Bu azaların noksanlığı öldürmez, ama onu bazı işlerinde eksik ve âciz bırakır. Namaz içerisindeki sünnetler de, terk edilirse, namaz bozulmaz ama eksik olur.

Namaz kılacak olan mümin, bütün bunları dikkate alarak hazırlığını tamamladıktan sonra kıbleye yönelir; kılacağı namazı, ömrünün son namazı olarak düşünür, kalbi ve kalıbı ile Allah’a yönelerek namaza niyet eder.

Ellerini, avuç içleri kıbleye dönecek şekilde erkekler kulak yumuşağına değecek kadar, kadınlar da omuzları hizasına gelecek kadar kaldırır. “Allahü ekber” diyerek, erkekler ellerini göbeklerinin altına, kadınlar da göğüsleri üzerine bağlarlar. Ellerini kaldırmakla “Ey Rabbim! Dünya meşguliyetlerini, bütün varlığımı, seni anmaktan ben alıkoyan her şeyi geride bırakıp sana teslim oluyorum,” demektedir.

Başparmaklarını kulaklarına değdiren erkekler; ağzıyla söylediklerini kulaklarının da işittiğini, kalbi ve bütün benliği ile kabul ettiğini beyan ederler. Kadınlar, kulakları örtülü olduğu için, ellerini omuzları hizasına kadar kaldırarak aynı şeyi beyan etmiş olurlar. “Allahü ekber” (en büyük Allah’tır) diyerek, Allah’ın emrini yerine getireceğine dair söz verirler.

Erkekler, ellerini göbeğinin altına; kadınlar, göğüsleri üzerine bağlarlar. Erkekler, bu bölgenin kendilerini her türlü isyana sevk eden bölge olduğunu, bundan böyle midelerine haram lokma sokmayacaklarına; kadınlar da, çocuklarını bu bölgeden beslediklerini, artık yavrularına helâl süt emzirip onların midelerine haram lokma indirmeyeceklerine Allah’a söz vermiş olurlar.

Bu safhalar tamamlandıktan sonra, sıra ilâhî sohbete gelmiştir. Fakat hemen konuya girmek doğru olmaz. Sohbet edeceği zatı takdis etmesi, övmesi gerekecektir. Bunun için namaz kılan mutlu insan, “sübhaneke” duasını okur. Yani, “Allah’ım! Sen her türlü eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böylece takdis eder ve överim. Senin adın yücedir, ululuğun yüksektir ve senden başka ilah yoktur” der.

Bu duadan sonra, kendisine her türlü kötülüğü yaptırmaya çalışan şeytanı yanından def etmesi gerekir. “Eûzubillahimineşşeytanirracîm” (taşlanmış, ilahi rahmetten kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım) dedikten sonra, hemen “bismillahirrahmanirrahîm”(esirgeyen, bağışlayan, Allah’ın adı ile başlarım) diyerek Fatiha suresini okur. (Hamd olsun âlemlerin rabbi, rahman, rahîm, ödül ve ceza gününün tek hâkimi olan Allah’a. Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanların, doğrudan sapmışların yoluna değil.” (Âmin)

Namaz kılan kul, Fatiha’dan sonra bir sure veya ayetler okuduktan sonra “Allahü ekber” diyerek rükûa eğilecektir. Orada üç defa “sübhane rabbiyel azîm” (her türlü noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ım! Ne kadar büyüksün) diyerek; Allah’tan başka hiçbir kimsenin önünde eğilmeyeceğini taahhüt eder.

Kul, başını doğrulturken “semiallahü limen hamideh” (Allah, kendisine hamd eden kimsenin övmesini işitir) der. Bu manevî hitabını, Allah’ın kendisinin övgüsünü işittiğini anlayan kul, “rabbenâ ve leke’l hamd” (Rabbimiz, övmek ve övülmek yalnız sanadır) dedikten sonra; yerinde duramaz ve “Allahü ekber” diyerek secdeye, yani kulun Allah’a en yakın olduğu yere alnını koyacaktır. Orada üç defa “sübhane rabbiyel e’lâ” (yüce rabbim, seni tesbih ederim); yani “en yüce Allah’tır, ben hiçbir şeyim, sıfır noktadayım” dedikten sonra oturur vaziyette doğrulacaktır. Burada da duramaz. İlâhî hitap, ikinci defa secdeye kapanmasını emreder; hemen kapanarak, birinci secdede olduğu gibi üç defa “sübhane rabbiyel e’lâ” diyecek ve ikinci rekât için ayağa kalkacaktır. İkinci rekâtta da birinci rekâtta olduğu gibi yapacak ve ilâhî sohbetin ağırlığı altında kalkamayıp oturacaktır.

Otururken bütün azaları kıbleye yönelik olduğu halde, ayakları aksi istikamete doğru kıvrıktır. Bu bakımdan, ayaklarının da kıbleye yönelişini temsilen sağ ayağının başparmağını yere dikiverecektir. Bütün bu hareketlerde gözü sağa sola kaymaz, edebin en mükemmelini takınır. Ayakta iken sadece secdede başını koyacağı yere, rükûda iki ayağı arasına, namazın sonunda oturunca da iki dizi arasına bakar.

Namazda, oturduktan sonra şu dualar okunacaktır: Ettehiyyatü… (Dil, beden ve mal ile yapılan ibadetlerin hepsi Allah’a mahsustur, O’ndan başkasına ibadet olunmaz. Ey Nebi! Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi senin üzerine olsun. Selâm bizim üzerimize olduğu gibi, Allah’ın iyi kulları üzerine de olsun) Eşhedü… (Şehadet ederim ki, Allah’tan başka Tanrı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir)

Allahümme salli… (Allah’ım, Muhammed’e ve O’nun yakınlarına, İbrahim’e ve yakınlarına rahmet ettiğin gibi rahmet et. Muhakkak ki sen övülmüş, övülmeye lâyık ve şanlısın)Allahümme bârik… (Allah’ım’ Muhammed’i ve yakınlarını, İbrahim’i ve yakınlarını mübarek kıldığın gibi mübarek kıl. Muhakkak ki sen övülmüş, övülmeye lâyık ve şanlısın) der.

Bunları dedikten sonra kendisini de unutmaması, Allah’a kendisi için de dua etmesi en doğru hareket tarzıdır. Bunun için rabbenâ âtinâ… (Ey Rabbimiz, bize dünyada iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem ateşinden koru) der. Sadece kendisini düşünüp ana ve babasını, hatta nesilleri kesilmiş, dua edenleri kalmamış olan müminleri de hayırlı dualarla anmaması doğru olmaz. Rabbenâğfirlî… (Ey Rabbimiz! Hesap günü beni, ana ve babamı ve bütün iman edenleri bağışla) demek suretiyle dua eder.

Artık insan, Rabbi ile sohbetin sonuna gelmiştir. Namazı tamamlarken, sağına ve soluna ayrı ayrı “esselâmü aleyküm ve rahmetüllah” (Allah’ın selâmı ve rahmeti sizin üzerinize olsun)diyerek, sağında ve solunda bulunan melekleri ve müminleri selamlayarak namazını tamamlamış olur.

(Yararlanılan Kaynak: Hamdi GÜLÂL – İmanın Alametleri)

Açıklama:


1- Hz. Peygamber, “Namazı benden gördüğünüz gibi kılın” (Buhari) buyurarak, namazın şeklini bize göstermiş; biz de O’nun gösterdiği şekilde namazı kılarız. Diğer ibadetlerde olduğu gibi namazın da niçin ve nedenini sorgulamayız. Ancak bunlardaki hikmetler merak edilebilir. Mesela namazda rükû tek iken, secdenin iki olmasının hikmeti ne olabilir? Secdeyi iki kere yapmanın hikmetini bazı âlimler , “Şeytan bir kere dahi secde etmemiştir. Biz iki kere secde ederek hem Allaha şükrümüzü eda ederiz, hem de şeytanın yüzünü yere sürtmüş oluruz” diye açıklarken; bazı âlimler de, “Secde eden kimse, birinci secdeyle topraktan yaratıldığına, ikinci secdeyle tekrar toprağa döneceğine işaret eder” diye yorumlamışlardır.

2- Namazda okunması zorunlu olan Fatiha suresinin dua bölümünde “ben” değil, “biz” ifadesi vardır. Böylece namaz kılan bir insan, yalnız kendisine değil, bütün müminler için de Allah’a yakarışta bulunur. Son oturuşta da aynı şekilde, kendisine, anne-babasına ve bütün müminlere dua eder. Demek ki, namaz kılan mümin; her namazında, hem kendisine, hem de başkalarına dua etmektedir.

3- Yine namaz kılan bir insan; Allah’ı, peygamberi, melekleri, kendisini ve müminleri selamlar. Ettehıyyatü duasını okuyarak; Hz. Peygamberi, kendisini ve salih kulları selamlar. Namaz sonunda selam vererek, melekleri temsilen sağında ve solunda bulunan melekleri; müminleri temsilen de, sağında ve solunda hazır bulunan müminleri selamlar. Farz namazın bitiminde de “Allahümme entesselamü…” okunarak Allahü Teâlâ “Selam” ismiyle anılır.

Sonuç olarak, namazın önemi ve hikmetini saymakla bitirmek mümkün değildir. Bize düşen, görevlerimizi hakkıyla yapmaya özen göstermektir.

              Hazırlayan: Bahtiyar Budak-Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler