İslam’da Tesetettür
Sözlükte “örtünmek, kuşanmak; başkaları ile kendisi arasına perde koymak, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek” anlamlarındaki tesettür; terim olarak, ilgilileri ve ölçüleri dinen belirlenmiş örtünme yükümlülüğünü ifade eder.
Kuran’da kadının örtünmesinin niteliğine ve biçimine ilişkin temel açıklamalar “hımar, cilbâb ve hicap” kelimeleri üzerinden yapılır. Boyutları, şekli, bağlanma biçimi konusunda farklı yaklaşımlar varsa da, ilgili ayette kelimenin başörtüsü anlamına geldiği kesindir. Sünnî ve Şii tefsirlerinde hımarın, yakaya kadar uzanan kadın başörtüsü olduğu açıkça belirtilir. Aynı kökten türeyen “hamr”da aklı örttüğü, aklın sağlıklı kullanımını engellediği için “şarap” anlamında kullanılmaktadır.
Kadın ve erkek açısından örtülmesi gereken yerler, “avret” diye adlandırılır. Erkeğin avret yeri göbekle diz kapağı arasıdır. Kadının avret yeri; el, yüz ve ayak dışında bütün vücududur. Erkeklerin avret yerinin göbekle diz kapağı arası şeklinde belirlenmesi, diğer taraflarını serbestçe gösterilebilecekleri anlamına gelmez. Örf, âdet ve görgü kuralları, avret sayılmayan yerlerin uluorta gösterilmesini sınırlar.
Kadının saçının ne ölçüde avret sayılacağına gelince, başın örtülmesi emrinin bir sonucu olarak kadının saçının yabancı gözlerden saklanması gerektiği hususunda âlimler arasında görüş birliği vardır. Ancak saçın bir telinin dahi görünmesinin azabı gerektireceği tehdidini içeren ifadelere fıkıh literatüründe rastlanmaz.
Baş örtme konusu, İslâm’ın inanç esaslarına değil, uygulamaya ilişkindir. Başörtüsü takmamak hiçbir dönemde kişiyi dinden çıkaracak bir davranış gibi yorumlanmamış, daha çok takva ve dindarlık düzeyi açısından değerlendirilmiştir. Dolayısıyla Kuran’da başörtüsü emri bulunmadığı yönünde zorlama yorumlar yapmak yerine; bunun imanla değil, yükümlülükler alanıyla ilgili bir mesele sayıldığını belirtmekle yetinmek gerekir. (Kaynak: İslam Ansiklopedisi)
Ayet: “Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar.Dışarıda kalanlardan başka ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, başka kadınlar, hizmetlerinde bulunan köleleri ve cariyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken,gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe
edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!” (Nur 31)
Ayet: “Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine bürünsünler. Bu, tanınıp rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır. Allah ziyadesiyle bağışlamakta ve çok esirgemektedir” (Ahzâb 59).
Buhari rivayetinde, Hz. Ayşe der ki: “Allah, ilk muhacir kadınlara rahmet eylesin. “Başörtülerini yakalarına salsınlar” ayeti indiğinde; onlar, dışa giydikleri elbiselerini yardılar ve bunlarla başlarını örttüler.” (İbn Kesir Tefsiri)
Hz. Ayşe’den rivayete göre, bir gün Hz. Ebu Bekir’in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulünün huzuruna girmişti. Rasulüllah (a.s) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hz.Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti.” (Ebu Davûd)
BAŞÖRTÜSÜ EMRİNİN OLDUĞUNU SAVUNANLAR
Hz. Peygamber devrinden asrımıza kadar, “başörtüsü farz değildir, başı açmak caizdir” diyen hiçbir din âlimi yoktur. “Başörtüleriyle göğüslerini de örtsünler” mealindeki ayet-i kerimede geçen “humur” kelimesi, başörtüsü manasına gelen “hımar” kelimesinin çoğuludur. Kuran’da geçen hımar kelimesi, yalnızca örtü manasına gelir, “başörtüsü manasına gelmez” diyenler, kesinlikle yanılıyorlar. (Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN)
Nur 31’de geçen humur kelimesi zaten başa örtülen örtüdür. İçki insanın aklını örtüğü için ona da “hımar” denmiştir. Akıl başta olduğuna göre başı örten örtüye de hımar/humur denmektedir.Başörtüsü Allah’ın açık bir emridir; örtmek istemeyenler kendileri bilirler. Ancak, “Kuran’da böyle bir emir yoktur” demeleri, çok büyük bir yanlıştır. (Prof. Dr. Mehmet OKUYAN)
Namaz ne kadar farz ise, tesettür de o kadar farzdır. Başın örtülmesiyle ilgili Kuranî talimatların pratikte ne demeye geldiğini öğrenmek isteyen biri, bu ayetlerin Hz. Peygamberin elleriyle yoğurduğu bir hayatta nasıl uygulandığına ilgisiz kalamaz. Tıpkı, “namazı dosdoğru kılınız,” emrini yerine getirmek için, dinin pratik kaynağı olan Peygambere başvurma zorunluluğu gibidir.(Mustafa İSLAMOĞLU)
Nur suresi 31’inci ayette sözü edilen “hımar”, “örtü” demektir. Kelimenin kökünde elbette örtme anlamı vardır ve Arap dilinde de, örtünün sadece başa konanına “hımar” denmiş. Kuran dilinde, “hımar” denince de bu anlaşılır. Allah Rasulü’nün toplumu, sahabe ve onları izleyenler günümüze dek bu emri hep başın örtülmesi diye anlamış ve öyle uygulamışlar. Hiçbir İslam âlimi bundan farklı bir anlam çıkarmamıştır. Bir başka ayeti kerimede daha mesele açıklığa kavuşturulur:”Müminlerin hanımlarına söyle cilbaplarını üstlerine alsınlar…” (Ahzab 59). “Cilbap” dini bir simge olarak, kadının mümin olduğunu gösteren ve dışarı çıktığında giydiği üstlüktür. Kadının “üzeri”,omuzlarından başlamayacağına göre, başı da örtüleceği yerler arasındadır. Bunu uygulamayan bayanlar bir farzı terk etmiş olurlar. (Prof. Dr. Faruk BEŞER)
Nur Suresi’nin 31. ayetinde zikredilen bu emirlerden sonra kadınların örtünmesi ile ilgili olarak da, kendiliğinden görünenler müstesna; ziynetlerini, ziynet yerlerini açmamaları ve başörtülerini yakalarının üzerine salmaları emredilmiştir. Cahiliye devrinde başını örten kadınlar, başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına salıverirlerdi. Allah Teâlâ, bu ayetle, İslam’dan önceki bu âdeti kesinlikle yasaklayarak mümin kadınların ziynetlerini, ziynet yerlerini açmamalarını ve başörtülerini, saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun, gerdan ve göğüslerini iyice örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir. Dinimizin emrettiği örtünmeden maksat, kadının ziynetini ve ziynet yerlerini eşi veya mahremi olmayan erkeklere göstermemesi ve yabancı erkekler tarafından görülmesine meydan vermemesidir. Bu itibarla örtünün; saçın, ten renginin ve
ziynetlerin görülmesine engel olacak kalınlıkta ve vücut hatlarını belli etmeyecek nitelikte olması gerekir. (Din İşleri Yüksek Kurulu)
Tesettürün modası, sevgili peygamberimiz tarafından tayin ve tarif edilmemiştir. Ancak,bileklerden itibaren el, topuklardan itibaren ayak ve çene ile alnımızdaki saç bitimi ve iki kulak arasındaki yüz hariç, geri kalan tarafın kapatılması emredilmiştir. Kapatma, şeffaf bir elbise ile olmayacak, dar olup vücut hatlarını belli etmeyecek, belirli bir kâfir grubun özel kıyafeti olmayacak.Bunun dışında nereden, hangi tür elbise mümin hanımlarca tercih edilirse, o onun için meşrudur.(İbn Kesir Tefsiri)
BAŞÖRTÜSÜ EMRİNİN OLMADIĞINI SAVUNANLAR
Başörtüsünün temel nedeni, daha önce inmiş bulunan Ahzâb Suresi’nde belirtilmiştir. O da,kadının tanınıp sataşılmaktan, tecavüzden korunmasıdır. Zira Kuran’ın indiği Hicaz bölgesinde örtünme, hür kadınların simgesiydi. Cariyelerin örtünmesine müsaade edilmezdi. Demek ki aslında bu emrin amacı dini değil, toplum düzenini korumaktır. Eğer başörtüsü takmama, hürlük cariyelik ayrımını çağrıştırmıyorsa ve bu durum kadına sataşılma nedeni olmaktan çıkmışsa ille başörtüsü takması gerekmez. Elbette takmak daha uygundur. Başörtüsü İslâm dünyasının büyük çoğunluğunda İslâm’ın gereği olarak algılanmaktadır. (Prof. Dr. Süleyman ATEŞ)
Kuran-ı Kerim’de tesettür ifadesi yoktur. Bay ve bayanların ayıp yerlerinin örtülmesi farzdır.Onun dışında tamamı örf ve âdete bırakılmıştır. Bizim Müslüman Türk toplumunun kıyafeti tarihten beri zamana, şartlara göre değişmiştir. Bugün kanun ve nizam egemenliği vardır.Sokaklarda kimse tanınmadığı için saldırıya uğramıyor, cariyelik de yoktur. Hür kadın-cariye kadın ayrımı da söz konusu değildir. (Prof. Dr. Zekeriya BEYAZ)
Örtünme ayeti gelmeden önce Arap kadınları gayet serbest yaşarlardı. Nur suresi 31’inci ayeti,cariyelerden ayrılmaları için gelen bir vahiydir. Burada tarif edilen örtünme, bugünkü ev içi kıyafetidir. Bunu örtünme ayeti zannediyorlar. Ahkâf suresinin 59-60’ıncı ayetlerinde iki şey var:Biri kadınların iffetlerini koruması ki, Tanrı’nın istediği budur; ikincisi de, tanınmalarının sağlanmasıdır. Bugün kadınlar, iffetlerini koruyabiliyorlar ve cariyelik diye bir müessese de kalmadığına göre, o zaman Tanrı’nın buyruğu yerini bulmuş oluyor. (Doç. Dr. Bahriye ÜÇOK)
Başın örtülmesi hiçbir durumda zorunlu değildir. En makbul örtünme derecesi el, ayak ve baş dışındaki bölgelerin örtülmesidir. İsteyen başını da örtebilir, bu bir tercih işidir. Abdest uzuvları tesettüre tabi değildir. Baş da bir abdest uzvudur. Kuran’ın istediği, göğüslerin örtülmesidir; başı içermemektedir. Ahzâb 59’uncu ayetin başörtüsüyle bir ilgisi yoktur. Ayet, evlerinde neredeyse tamamen çıplak dolaşan Arap toplumuna, dışarı çıkarken derli-toplu giyinmesini emrediyor.Kuran’ın emri; kadınların abdest organları dışındaki yerlerini, erkeklerin ise edep yerlerini örtmeleridir. (Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK)
BAŞÖRTÜSÜ MÜTALAASI (Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR)
Arapça’da “hımar” erkeğin değil, kadının başörtüsüdür. “Hamr” sarhoş edici bütün maddelere verilen ortak isimdir. Rasulüllah “sarhoşluk veren her şey haramdır” buyurur. Bunun içine içki de girer, uyuşturucu da girer. Sarhoşluğun başla ilgisi vardır; zaten sarhoş, “başı hoş” (ser: baş)anlamındadır. Ayette, başörtülerin, boyun ve yakalarını örtecek biçimde olması emrediliyor.“Kuran’da başörtüsü yoktur, hımar örtüdür” gibi ifadelerin hiçbir anlamı yoktur. Başörtüsü konusundaki tartışmalar, Kenan Evren’in devlet başkanlığı döneminde başladı. Yanılmıyorsam,1983 yılında, Adana’da başörtüsü aleyhine bir konuşma yapmıştı. O yıllarda, ben de İstanbul
Müftülüğünde fetva işlerine bakıyordum. Türkiye’ye bir çağrı yaparak toplandık ve bir ay içerisinde,“Başörtüsü ve Örtünme” diye bir kitapla ona cevap verdik. O zamanlar bazı hocalar, konuşmalarını ve meallerini değiştirmeye başladılar. Bu konuda, emir olduğunu öne sürerek bana da baskı uygulamaya kalktılar. O zamana kadar hiç kimsenin başörtüsü konusunda şüphesi yoktu. Ne enteresan bir şeydir ki; bir devlet adamı, bir şey söylediği zaman, “efendim, fetvanız nasıl olsun,emriniz olur, siz başörtüsü yoktur diyorsanız tabi ki yoktur” der gibi davranışlar sergileniyor; bu konuda makaleler yayınlanıyor. Gerçekten insanlar, yetkili mevki ve makamda olanları, Allah’tan daha çok dinliyorlar. Tarih içerisinde fıkıhta bunların örneklerini görmek mümkündür.
Bahtiyar Budak (Emekli Edebiyat Öğretmeni)