Kadir, Kadrini Bilenler Gecesidir…

Yarın Kadir Gecesi. Kadrin kadrini bilenlerin gecesi. Ne demek Kadir’in kadrini bilmek? Bir ölçü mü var elimizde bununla alakalı? Değerlendirme kriterleri mi sunmuş bize Nebiler Sultanı (sas)? Şöyle yapan, böyle davranan Kadir’i kadriyle değerlendirmiş mi demiş?

Daha da uzatılabilecek bu minvaldeki bütün sorulara toptan cevabımız; evet. Bir değil birçok ölçü var elimizde. Hem de şaşmaz ve şaşırtmaz rehber Kur’an’da; kavlî beyanları, fiilî tatbikatları ile Efendimiz’de; 15 asırlık mazimizde oluşan gelenek ve göreneklerimizde.

Önce Kur’an. Buyuruyor ki Allah: “Biz Kur’ân’ı indirdik Kadir Gecesi. Bilir misin nedir Kadir Gecesi? Bin aydan daha hayırlıdır Kadir Gecesi! O gece Rab’lerinin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner… Artık o gece bir selamettir gider… Tâ tan ağarana kadar…” Bir şey dikkatinizi çekiyor mu; Allah bu geceye bin aydan daha hayırlı diyor. Demek O’nun Kadir’e bakışı bu. O halde, Kadir’e Allah’ın baktığı gibi bakan insan, Kadir’in kadrini bilen insan demektir. Onu sıradan bir gece gibi gören kişi ise sadece nasipsizdir.

Efendimiz’e (sas) geçelim: Kavlî beyanları: Bir; “Kim inanarak ve sadece sevabını Allah’tan umarak Kadir Gecesi’ni ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, Savm, 6) İki; “Ondan mahrum olan, çok büyük şeyden mahrum olmuştur.” (Müsned, 2/230)

Fiilî tatbikatı; Kadir Gecesi’nin içinde gizli olduğu Ramazan’ın son on gününde itikafa girmiş, sabahlara kadar namaz, dua, istiğfar, tefekkür ve zikirle vaktini geçirmiştir.

Ve 15 asırdır Kur’an ve Hz. Peygamber (sas) kökenli bu teorik ve pratik değerleri hayatlarına taşıyan İslam dünyası. Bunları anlatmak bu köşenin hacmini aşar. Çünkü Kadir başta mübarek gecelerin sadece Osmanlı’da nasıl kutlandığına dair onlarca kitap vardır bugün piyasada. Bunların günümüzdeki yansımaları ise sabahlara kadar cami ve türbe gezmeler, Kur’an tilavetleri, canan sohbetleri, tesbih namazları, dilhûn gönüllerle gönülleri dilhûn eden dua ve istiğfarlar.

İlave bir şey söyleyecek ve bir teklif sunacağım sizlere; namaz, Kur’an tilaveti, dua, niyazın yanında tefekkür ve tezekküre de zaman ayıralım yarın gece. Biraz muhasebe yapalım. Bütün bir hayatımızın muhasebesi değil; o daha uzun bir zaman isteyebilir. Sadece ve sadece bu Ramazan’da, geçen 27 gün içinde ne yaptık; bunu düşünelim. “Olan” ile “olması gereken” arasında mesafe var mı yok mu, bunu ölçelim. “Diş macunu ile dişleri fırçalamak orucumu bozar mı diye düşündüğüm kadar, oruçlu ağzımla arkadaşımın gıybetini yaptım; orucum bozulup bozulmadığını merak ettim mi” diye soralım kendimize? Muhasebe sonucu cevabımız “evet” ise problem yok; ama “hayır” ise, bunu masaya yatıralım ve kendimize “demek ki sen, midene oruç tutturduğun kadar diline oruç tutturamamışsın!” diyelim. “Bu Ramazan geçti ama söz Allah’ım eğer ömür verirsen bir daha ki Ramazan’a…” diyelim.

Gerekli mi böyle bir şey? Ben iki hadis aktarayım, gerekli mi gereksiz mi olduğuna siz karar verin: “Nice oruç tutanlar vardır ki kendisine kuru açlıktan başka bir şey kalmaz.”, “Yalan sözleri, lâubali davranışları terk etmeyen kişinin yeme ve içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur.” (I.Mace, Sıyam, 21)

Kadir, Kadir’in kadrini bilenlerin gecesidir. Ne mutlu onlara. Dua istirhamıyla.

Alıntıdır

En son Haberler