Koca Çınar Devrilmeden-Hulki CEVİZOĞLU
12 Eylül referandumu “hayırlısıyla” yapıldı!.. Halkımızın yüzde 58’lik bölümü(!) daha çok özgürlük, daha çok demokrasi ve Başbakan Erdoğan’ın “tek vatan” sözlerine inandı, “evet” dedi.
Bizler anlattık ama yeterli olmadı. Halkımız inanmak istiyordu, inandı.
Şimdi ise gerçeklerle bir bir yüzleşiyoruz.
Anayasa değişikliği yapıldı ya, Anayasa Mahkemesi(AYM) Başkanı konuşuyor:
“Anayasanın değiştirilemez denen ilk üç maddesi de değişebilir!”
TBMM Başkanı destek veriyor:
“Bundan çekinmeyelim!”
“Evet” çekinmeyin, yapın. Türkiye’nin laik demokratik devlet olmasını, başkentinin Ankara olmasını, dilinin Türkçe olmasını, çekinmeden tartışın ve değiştirin!..
Hakkınızdır. Arkanızda yüzde 58 halk var!..
800 yıllık bir canlı..
O yüzden, bugün bunlara ne desek boş.
Bu konudan uzaklaşarak ve protesto ederek, “koca çınar” milletimiz devrilmeden, başka bir gerçeğe yürüyelim…
Yaz bitiminde Bodrum’dan Ankara’ya dönerken, Muğla’nın Yatağan ilçesine bağlı Pınarbaşı beldesine mutlaka uğramamı söyledi dostlarımız.
Oradaki 800 yıllık bir çınar ağacından söz ettiler.
Tüylerim ürperdi. 800 yıllık bir “canlıya” dokunabilecektim.
Gittik, dokunduk, gölgesinde derin düşüncelere daldık.
Karşımızda tam 800 yaşında bir canlı duruyordu. Kaç insan neslini görmüş, gövdesi kurumuş gözüküyor ama dalları, yaprakları hâlâ canlı.
Uzmanlar, “Koca çınar” ı konuşturmuşlar.
Şimdi Koca Çınar’a kulak verelim ve dersler çıkaralım:
“Anadolu’yu kıyamete kadar yurt tutmak isteyen Türk Beyleri, devletlerinin devamlılığının mesajını gelecek asırlara ulaştırmak için yaklaşık 800 yıl önce beni buraya diktiler. Çocukluk ve gençliğimde çok mutlu olaylara tanık oldum. Ulu Tanrı Osman Gazi’ye, soyundan gelenlerin üç kıtaya hakim imparatorluk kuracağını benim gibi bir ulu çınarı simge olarak göstererek muştuladı.
Gölgemde Yörük beyleri, Horasan erenleri, Türkmen kocaları sohbet eder; düğün dernek yapılır, toylar verilirdi. İnce belli, al topuklu, ahu gözlü, inci dişli, kara kaşlı, sırma saçlı, bal dudaklı Yörük kızları testilerini doldurma bahanesi ile benim gölgemde yavukluları ile buluşurdu. Ben onları etraftan görmesinler diye dallarımı eğerek örterdim. Bozüyük eski camiini yaptıran, yaptırdığı camiin sonsuza dek ayakta kalmasını temin için bin dönüm arazi vakfeden Koca Türkmen Siyami Bey, al donlu atı ile gelir, köklerimin dibinden kaynayan soğuk su ile abdest alır, huşu içinde namazını kılar, yüreğinden gelen yüksek sesle Bozüyük’ün kıyamete kadar Müslüman Türk’ün yurdu olarak kalması için Ulu Tanrı’ya niyaz ederdi.
O tarihlerde modern tıp olmadığı için kabuklarımdan yanık, peklik ilacı ve göz merhemleri yapılırdı. Yılan sokmalarında köklerim kullanılırdı.
Olgunluk çağımın en mutlu olayı, Ulu Hakan Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferi sırasında otağını benim gölgemde kurmasıdır.
1900 yılları başında, ki o zaman 700 yaşında idim, gölgemde oturan insanların sohbetleri karamsarlaştı. Anladım ki, Türk Milleti kötü günler geçiriyordu. Hastalandım, hele gölgemde İtalyan askerlerini görünce hepten kötüleştim. Gövdemdeki boşluk, o zamanki üzüntümden dolayı meydana gelen çürümeden kalmadır.
Dostum, bir gün Yürük Beyleri, Efeler gölgemde toplandılar. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk Samsun’a çıkmış, Amasya, Erzincan, Erzurum’da kongreler toplamış, çok sevindim. Ankara’da B.M.M. kuruldu. Kurtuluş Savaşı başladı. O günlerde Türk Milleti, Türk Ordusu için bütün yapraklarımı açar, gün boyu dua ederdim.
Yüce Türk;
Çalış; diline, dinine, törene, bayrağına, vatanına sahip ol. Haktan,adaletten, doğruluktan ayrılma. Büyüğünü say, küçüğünü sev. Açı doyur, çıplağı giydir.”
DEĞİRMEN
Anayasa referandumu bitti, Atatürk Cumhuriyeti’ni yok etmek için “Haşin Kılıç”lar çekildi!..