Çanakkale Savaşı
Birinci Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam ediyordu. Daha ne olduğunu anlayamadanendimizi savaşın içinde bulmuştuk.
“İtilâf Devletleri” adıyla anılan düşmanlarımız İngiltere, Fransa, Rusya, Yunanistan ve İtalya gizlice anlaşmışlar, vatanımızı aralarında bölüşmüşlerdi.
İngiliz-Fransız savaş gemileri, maksatlarını gerçekleştirmek için bütün güçleriyle Çanakkale Boğazına saldırdılar.
Tarihin en kanlı, en korkunç çatışması böylece başladı. Zamanın en güçlü savaş gemileri, 500 bin askerle birlikte Çanakkale Boğazına yığıldılar.
Fakat askerlerimiz, iman dolu göğüslerini top mermilerine siper ederek çarpışıyorlardı.
Düşman şaşırmıştı. Dokununca yıkılacak sandığı Osmanlı Ordusu, top gülleleri altında bile yıkılmıyordu. Modern silâhlara karşı, derme çatma toplarla çıkıyor ve başarılar kazanıyorduk.
1915 yılının Şubat ayında yapılan taarruz [saldırı] ri püskürtülünce düşman afalladı.
Osmanlıları ”hasta” sanmakla ne kadar yanıldığını anladı. Yeni yardım kuvvetlerinin gelmesini bekledi. Bu arada iyice hazırlanıp 18 Mart 1915 sabahı en büyük hücumu başlattı.
Havada gülleler uçuşuyor, toprağın altı üstüne geliyordu. Mehmet Akif’in deyişiyle,
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak…
Askerlerimizin ne doğru dürüst silâhı, ne yiyecek yemeği, ne giyecek potini vardı. Hatta bir süre önce İstanbul’a çekilen telgrafla süpürge tohumu istenmişti. Kavurup süpürge tohumuyla karınlarını doyuruyor, yalın ayak savaşıyorlardı.
Buna rağmen 18 Mart günü aslanlar gibiydiler. Edremit’in Çamlık köyünden gelen Mehmet oğlu Seyyit Çavuş, 300 kiloya yakın top mermilerini bütün gün sırtında taşıyor, düşman gemilerine atılacak toplara mermi yetiştiriyordu.
O gün düşman savaş gemilerinden dokuzu battı, 11’i de ağır yaralar alarak savaş dışı kaldı.
Düşman yılmıştı. Denizden Çanakkale Boğazını geçemeyeceğini de çok iyi anlamıştı. Geri çekilip Ege Denizinden Gelibolu Yarımadasına saldırdı. Karaya asker çıkardı. Fakat yine mağlûp oldu.
Artık hiçbir ümidi kalmamıştı. Savaşarak Osmanlı Devletini dize getirmenin imkânı yoktu. Hileyle ele geçirmeyi deneyecekti.
Çatışmalar çok kanlı ve çetin geçti; 8.5 ay sürdü Ve nihayet 9 Ocak 1916’da İtilâf Devletlerine ait savaş gemileri def olup gittiler, Çanakkale’den…
Bu savaşlarda taraflar büyük kayıplar verdiler. İngilizler 205 bin, Fransızlar ise 47 bin asker kaybettiler. On iki büyük savaş gemileri denizin dibini boyladı.
Bizim şehitlerimizin sayısı ise 253 bin kadardı. Evet, ölmüştük, yaralanmıştık, hastalanmıştık, çok büyük sıkıntılar çekmiştik; ama sonunda Çanakkale’yi düşmana mezar yapmıştık. Bütün dünyanın alnına “Çanakkale geçilmez!” mührünü basmışük
Yazar: Yavuz Bahadıroğlu