Diğer Haberler Son Dakika 

ALIN YAZISI NEDİR?

Daha doğmadan önce, insanın başına gelecek olan şeylerin, Allah tarafından takdir edilmesi “alın yazısı” olarak bilinir. Türkçede bu ifade, “kader” manasında kullanılır. Kader, Allah’ın olmuş, olmakta olan ve olacak olan her şeyi önceden bilmesidir. Allah’ın her şeyi önceden bilmesi, ilahlığının olmazsa olmaz şartıdır. Allah, her şeyi nasıl olacaksa ve kişi hür iradesiyle nasıl tercih edecekse öyle bilir. Bu bilgiye, halk arasında “alın yazısı” denilmektedir.

“Alın yazısı, kader midir?” sorusuna, Prof. Dr. Mehmet OKUYAN özetle şöyle cevap veriyor: “Kaderi inkâr, Allah’ın kudretini inkârdır. Kaderi, alın yazısı gibi görenler; her şeyin önceden yazılmış olduğunu, dolayısıyla Allah’ın kimin mümin, kimin de kâfir olarak öleceğini yazdığını iddia ederler. Ancak böyle bir yazı yoktur, bu sadece bir iddiadır. Allah’ın bilmediği hiçbir şey yoktur; ama Allah’ın bizimle ilgili neyi bildiğini biz bilmiyoruz. Onun için biz, Allah’ın bilgisine göre değil de, bize bildirmesine göre yaşamalıyız. Bizim görevimiz, Allah’ın emrettiklerini yapmak, yasakladıklarından da kaçınmaktır.

Kuran-ı Kerim, bu tür iddiaların müşrik sözleri olduğunu bildiriyor: “Onlar bir kötülük yaptıkları zaman “Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Allah kötülüğü emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (Araf 28). Yine İblis de böyle bir iddiada bulunmuştu. “…Sen beni saptırdın, ben de senin kullarını saptıracağım” (Araf 16) demişti. Hâlbuki saptıran Allah değildi; kendisi sapmış, kibirlenmiş ve kâfirlerden olmuştu.

Hiç kimse kendi tercihini Allah’a fatura edemez. Doğru karar verelim diye Allah bize akıl verdi, irade verdi, fıtrat verdi, vicdan verdi. Bunlarla da yetinmedi peygamber görevlendirdi, kitap gönderdi. Biz rotamızı, bunlarla belirleyeceğiz. Bir film senaryosunu düşünelim; senarist senaryoyu yazar, rolleri dağıtır ve film çekilir. Çekimden sonra senarist kötü roldeki adama, “sen niye kötü adam rolünü güzel oynadın” diyebilir mi? Yani, Allah bir adamı cehennemlik yaratacak, sonra da “sen niye cehenneme gittin?” mi diyecek? Allah, hayat senaryosunu yazmıştır ve ne yaşanacağını da çok iyi bilmektedir. Senaryodaki rolleri de belirlemiştir; ama dağıtmamıştır. Hangi rolü seçeceğini kişi kendi karar verir ve sonucuna da katlanır.”

Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK, “Kader Alın Yazısı mı, Tabiat Kanunları mı?” başlıklı yazısında bu konuda şöyle demektedir: “Her insanın cennetlik veya cehennemlik olacağı, varlıklar âlemi yaratılmadan çok önce belirlenmiş olduğu kader anlayışı, Kuran dışı bir hezeyandır ve Emevi yalanıdır. Kader sözcüğü, Kuran’da on bir yerde geçmekte ve tümünde de “ölçü” anlamında kullanılmaktadır. Allah, her şeyi belli bir ölçü içinde indirmektedir. Gökten su ölçüyle iner. İnen suyun yeryüzünde vadilerde dolaşması bile ölçüyledir. Topraktan pınarlar fışkırması, fışkıran suların birleşmeleri yine belli bir ölçüye göredir. (bk. Hicr 21, Müminûn 18, Zuhruf 11, Râd 17, Kamer 12).

Kuran-ı Kerim, kader kavramıyla “sünnetullah” (Allah’ın koyduğu kanun) da denen tabiat kanunlarını kastetmektedir. Biz burada bir satranç benzetmesi kullanıyoruz. Kader diye anılan tabiat kanunları, satrancın nasıl oynanacağına ilişkin kurallara benzer. Bu kuralları, Yaratıcı koyar. Bize düşen, bu kuralları değiştirmek değil, satrancı onlara uygun oynayarak kazanmaktır. Allah, sonsuz bilgisiyle satrancın galip ve mağlubunu bilir; ama kimin galip veya mağlup olacağını önceden belirlemez ve ilan etmez. Beceriksiz oynayanın yenilgisinin sebebi Allah’ın bilmesi değildir, kendisinin yanlış oynamasıdır.”

Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR, “Doğru Bildiğimiz Yanlışlar” adlı eserinde; bazı ayetlere verilen farklı meallerin, farklı anlamalara ve yorumlara yol açtığını belirtmiştir. Nahl suresinin 93’üncü ayetini örnek veren Bayındır şöyle diyor: “Bu ayete, Elmalılı Hamdi Yazır; “Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.” Diyanet ise; “Eğer Allah isteseydi hepinizi elbette ki bir tek inanç topluluğu yapardı. Ama O, dilediğinin yoldan çıkmasına imkân verir, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduklarınızdan dolayı kesinlikle sorgulanacaksınız” diye meal vermiştir.

Ayet bu şekilde anlaşıldığında, akıllara şöyle sorular gelebilir: “Allah isteseydi hepimizi tek bir toplum, yani herkesi “inançlı” yaparmış; ama yapmamış. Yapmadığı gibi dilediğini saptırıyor, dilediğine de hidayet veriyor. İnananları ve inanmayanları Allah belirliyorsa; ayetin sonundaki “Yapmakta olduklarınızdan dolayı kesinlikle sorgulanacaksınız” ifadesi, Allah’ın adaletiyle bağdaşır mı? Seçimi Allah yapıyorsa, biz neden sorumlu tutuluyoruz? Beni saptıran Allah ise, yaptıklarımdan dolayı beni niçin sorumlu tutsun ki?”

Ayete verilen farklı mealin, ayette geçen “şâe” fiilinden kaynaklandığını söyleyen Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır; bu fiilin öznesi Allah olursa “gerekeni yaptı”, insan olursa “tercihinin gereğini yaptı” anlamına geleceğini hatırlatıyor. Ona göre ayet meali şöyle olmalıdır: “Yapılması gerekeni Allah yapsaydı, hepinizi tek bir toplum (ümmet) haline getirirdi. Ama Allah, (sapıklığın) gereğini yapanı sapık sayar, (doğru yolda olmanın) gereğini yapanı da yoluna kabul eder. Yaptıklarınızdan elbette sorumlu tutulacaksınız.”

Ayet, düzgün tercüme edilince, insanların sorumlu olduğunun anlaşıldığını hatırlatan Bayındır Hoca, “Allah kimsenin sapmasını dilemiyor. Eğer Allah bize özgür irade vermeseydi, bizi bir şeye zorlasaydı, hepimizi mümin yapardı; ama özgür irade vererek tercihi bize bıraktı. Seçim yapabildiğimiz için de, yaptıklarımızdan dolayı Allah bizi sorguya çekecektir” diyor.

       Din İşleri Yüksek Kurulu, bu konuda özetle şöyle diyor: “İnsanın, “Allah böyle yazmış, alın yazım buymuş, ben ne yapayım?” diyerek günah işlemesi uygun olmayacağı gibi, günah işledikten sonra kaderi bahane ederek kendisini suçsuz sayması da doğru olmaz. İnsan, Allah’ın sorumluluk yüklediği alanda özgür bırakıldığı için, inancından ve yapıp ettiklerinden hesaba çekilecektir.”

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

Kandil Mesajı: Yüce Allah’ın, kabul olunan dualar hürmetine, tüm sevdiklerimizle birlikte hesap gününde beraat edenlerden olabilecek amelleri bizlere de nasip etmesini gönlümün derinliklerinden diliyorum. Nice mübarek gün ve gecelerde hep birlikte, daha huzurlu bir şekilde, kabul olunan dua ve niyazlarımızda buluşabilmek umuduyla sizleri selamlıyorum!

En son Haberler