Diğer Haberler Son Dakika 

Kadir Gecesi

KADRİNİ KURAN’DAN ALAN GECE

“Biz onu Kadir gecesinde indirdik. Bilir misin nedir Kadir gecesi? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. O gece melekler ve ruh, rablerinin izniyle her bir iş için iner dururlar. O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik doludur” (Kadr Suresi 1-5).

“Kadr” kelimesi sözlükte “güç, hüküm, değer, şeref” gibi anlamlara gelir. Özellikle Kuran’ın bu gecede indirilmesinin geceyi şereflendirdiğini ve kadrini yücelttiğini ifade etmek üzere ona bu isim verilmiştir. Bu sure inmeden önce gecenin böyle bir ismi yoktu. Duhân suresinde, “Biz onu mübarek bir gecede indirdik” buyrularak bu gecenin bereketli, hayırlı, uğurlu, önemli ve kutsal bir gece olduğu açıkça ifade edilmiştir. Surenin ilk ayetinde Kuran’ın bu gecede, Bakara suresinde de ramazan ayında indirildiği belirtilmiştir. Buna göre Kadir gecesinin ramazan ayı içerisinde olduğu açıktır. Ramazanın hangi gecesine denk geldiği konusunda farklı görüşler vardır. Bununla birlikte, Buhari ve Müslim’in kaydettiği, Hz. Ayşe’ye isnat edilen  bir hadiste; Hz. Peygamber’e (s.a.s.) ilk vahyin ramazan ayının 27’nci gecesinde geldiği bildirilmiş; bu sebeple Kadir gecesinin ramazanın 27’nci gecesi olduğu yönünde genel bir kanaat oluşmuştur. Bazı rivayetlere göre de, Kuran bu ayın son on günü içinde inmeye başlamıştır. Kadir gecesinin kesin olarak bildirilmemesi, insanların o gecede kazanacakları sevaplara güvenip diğer zamanlarda kulluk görevlerini ihmal etmelerini önlemek gibi bazı sebep ve hikmetlerle açıklanmıştır.

Bazı müfessirler, Kadir gecesinin bin aydan hayırlı olduğunu bildiren üçüncü ayeti hakiki manasında anlayarak, bu gecede yapılan ibadet ve hayırların, içinde Kadir gecesinin bulunmadığı bin ayda yapılanlardan daha çok sevap getireceğini belirtirler. Müfessirlerin çoğunluğuna göre, dördüncü ayetteki ruhtan maksat Cebrail’dir. Beşinci ayette bu gecenin esenlik ve mutluluk gecesi olduğu ifade edilmiştir. Zira melekler gecenin başından itibaren şafak sökünceye kadar gruplar halinde inerek, müminlere selâm verirler. Bu durum gecenin karanlığı çekilinceye kadar devam eder. 

Müminler için en güzel örnek olan Hz. Peygamber, ramazan ayını, özellikle de Kadir gecesini de içinde barındıran son on gününü en üst düzeyde ihya çabası içerisindeydi. Bu bağlamda Hz. Ayşe, “Hz. Peygamber, ramazanın son on gününde, başka hiçbir zaman yapmadığı kadar taat ve ibadet konusunda gayret ederdi” (İbn Mâce) buyurmaktadır. Aynı şekilde Hz. Peygamberin, ramazan ayının son on gününe girildiğinde dünyevî işlerden uzaklaşıp itikâfa çekildiği, geceleri daha çok ibadet ve tefekkürle geçirdiği ve ailesini de bu konuda teşvik ettiği (Buhari, Müslim, Tirmizi) belirtilmektedir. Bir Müslümanın, bu mübarek gecenin kıymetini bildiği gibi, onun faziletini aile fertlerine de öğretmesi ve onları bu geceyi ihyaya teşvik etmesi, peygamber ahlakına uygun bir tavırdır.

Peygamber Efendimiz, bu gecenin nasıl geçirilmesi gerektiği konusunda yüce bir örneklik ortaya koyduğu gibi, ümmetini de bu gecenin kadrini bilmeye ve onu ihya etmeye davet etmiştir. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: “Kim Kadir gecesini, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatle geçirirse geçmiş günahları bağışlanır” (Buhari). Bir başka rivayette ise, Hz. Ayşe’nin, Hz. Peygamber’e bu gece nasıl dua etmesi gerektiğini sorması üzerine, Rasulüllah’ın “Allahümme inneke afuvvun tuhıbbü’l-afve fa‘fu annî (Allah’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet!)” (Tirmizi) şeklinde dua etmesini tavsiye ettiği görülmektedir.

Yüce Allah, kullarına sayısız fırsatlar sunmaktadır. Dünya ve ahiret saadeti için bu fırsatların en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekir. “Kandil geceleri” olarak bildiğimiz zaman dilimlerinin hiç şüphesiz en kıymetlisi ve en önemlisi olan Kadir gecesi de, bizler için bulunmaz bir fırsattır. Kaynaklarımızda bu geceye has bir ibadet şekli yer almamakla birlikte, Kadir gecesini ihya edebilmek adına; varsa kaza namazı kılmak, yoksa nafile namaz kılmak; işlenen günahlardan ötürü pişmanlık duyarak Yüce Allah’a içten tövbede bulunmak gerekir.

Kuran’ın kadir gecesinde inmeye başlaması, kadir gecesinin ramazan ayında olması sebebiyle müminler, ramazan ayında oruç tutarak onu karşılarlar ve oruçlarıyla âdeta bayram yapmış olurlar. “Neden kadir gündüzü değil de, kadir gecesi?” diye bir soru akla gelebilir. Allah Teâlâ, Peygamberimiz’e (s.a.s.), ilk defa öğretimi Hira mağarasında, gece başlatmıştır. Bunu bugüne getirdiğimizde; gecesini iyi değerlendiren toplumlar, medeniyette ileri geçecektir. Çünkü gündüz herkes bir şekilde çalışıyor. Gece eğitimi, Allah’ın sünnetidir; gecesini iyi değerlendirenler daha kazançlı olurlar. Gecelerini eğlence yerlerinde harcayanlar, toplumların önüne geçemezler.

Kuran ahlâkı, bizim ahlâkımız olmalı ve gece-gündüz çalışmamız gerekir. Yüce Allah, geceyi değerlendirmemizi istiyor: “Birazı hariç, geceleyin kalk! Tam gece yarısı, biraz erken, biraz geç kalk ve Kuran’ı ağır ağır oku. Sana sorumluluğu ağır olan bir söz vahyedeceğiz. Çünkü gecenin değerlendirilmesi daha oturaklıdır ve söz daha etkilidir. Gündüzleri senin için uzun bir meşguliyet olacaktır. Rabbinin adını an, bütün benliğinle kendini ona ver” (Müzzemmil 2-8). Bu ayetlerde Allah, peygamberine; gündüzleri meşguliyetinin olacağını, peygamberlik görevini yapması gerektiğini hatırlatıyor ve nafile ibadetlerini gece yapmasını istiyor. “Teheccüd namazı” dediğimiz gece namazıyla ilgili ayette şöyle buyrulur: “Gecenin bir vaktinde kalkıp kendine mahsus nafile bir ibadet olarak da namaz kıl ki, Rabbin seni övülmüş bir makama yükseltsin” (İsrâ 79).

Aslında zamanın hiçbir saatinin ötekinden üstünlüğü yoktur. Fakat bazı zamanlar, çok farklı işler olur; o farklı işler, o zaman dilimini diğerlerine göre üstün kılar. Meselâ, kadir gecesi de bunlardan biridir, İsrâ gecesi bunlardan biridir. Kuran, Kadir gecesi inmeye başladığı için, bu gece diğerlerinden farklıdır. Bu gece, bin aydan daha hayırlıdır ve bu bin ay yaklaşık bir insan ömrüdür. Demek ki, kadir gecesi, bir ömre bedeldir. Hatta ondan daha da değerli olduğu belirtiliyor. Onun için, bu gecenin kadrini iyi anlamak gerekir.

Bu gece inen melekler neyi planlıyorlar? “Min külli emr” ifadesiyle her işi planladıkları belirtiliyor. “Bunlar her işi planlarken hırsızlığı da planlıyorlar mı, adam öldürmeyi de planlıyorlar mı?” gibi sorular akla gelebilir. Bu soruların cevabı, Duhân suresinde veriliyor: “O gecede bizim katımızdan bir emirle hüküm ve hikmet konusu olan bütün işler ayrılır…” (Duhân 4-5). Bu ayetlerde, meleklerin iyi işleri planladığı belirtiliyor. Dolayısıyla kötülüklerin, önceden planlanmamış olduğunu görüyoruz. Yani kötülüklerin arkasında Allah yoktur.

Bu gece, aynı zamanda selâmdır. Selâm, barış demektir; “İslâm” kelimesi de buradan gelir. Allah kadir gecesi Kuran’ı göndermekle, barışı dünyaya egemen kılmak istemiştir. Bu geceyi ihya etmek, sadece namaz kılmak ve Kuran okumak değildir. İnsanlar, bu gece herkesle barışık olmalı, tövbe ve istiğfar etmeli ve samimi olarak ellerini Allah’a açmalıdır. Kadir gecesi yapılan samimi tövbelerin; meleklerin yaptığı bir yıllık planlamaya dâhil edileceği umulur. Bu gece, kavgalı olan eşler, kavgalı olan komşular, kavgalı olan kardeşler de birbirleriyle barışmalıdır. İnsanlar kadir gecesinde barışmayı sağlayarak, bayrama barışmış olarak girmelidir. İşte selâm budur, İslâm budur!

(Yararlanılan Kaynaklar: TDV Kuran Yolu Tefsiri, Dr. Mehmet Nur AKDOĞAN/Kadrini Kuran’dan Alan Gece, Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI/Kuran’ı Anlamak)

Bahtiyar Budak

Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler