Diğer Haberler Son Dakika 

ORUÇ İBADETİ

        “Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. İçinizden hasta veya yolcu olan, başka günlerden sayısınca tutar. Orucu tutmakta zorlananlar için bir yoksulun (günlük) yiyeceği kadar fidye yeterlidir. Bir iyiliği mecbur olmadan yapan için bu (yaptığı) iyidir. Ama orucu tutmanız -bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır” (Bakara 183-184).

        Oruç; ibadet niyetiyle müminin, belirli bir süre içerisinde her türlü yemeyi, içmeyi ve cinsel ilişkiyi terk etmesidir. Oruç ibadeti, İslâm’dan önce de bilinen ve İslâm’dakinden farklı da olsa uygulanan bir ibadet idi. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) mensubu bulunduğu Kureyş kabilesinden olanlar, aşure günü oruç tutarlardı. Mekke’den Medine’ye hicret edilince buradaki Yahudilerin de aynı günde oruç tuttukları görüldü. Hz. Peygamber bunun sebebini sordu; “Bugün Allah Teâlâ’nın Mûsâ’yı kurtardığı gündür” dediler. “Bizim Mûsâ ile hak ilişkimiz sizinkinden daha fazla” buyurdu ve o gün kendisi oruç tuttuğu gibi müminlerin de tutmalarını emretti. Hicretin ikinci yılında ramazan orucu farz kılınınca, Hz. Peygamber, aşure orucu için “Dileyen tutsun, dileyen tutmasın” (Buhari, Müslim) buyurdu. Hz. Peygamber, “Allah’ın en çok sevdiği oruç Davud peygamberin orucudur. O, bir gün açar (yer), bir gün oruç tutardı” (Buhari, Müslim) buyurmuştur. Bu hadis, daha başka peygamberlerin getirdikleri ilâhî dinlerde de oruç ibadetinin bulunduğunu göstermektedir.

        Kuran-ı Kerim’de önceki toplumlara da orucun farz kılındığına dikkat çekilmiş, oruç yasaklarına uymanın Allah tarafından çizilen sınırlara riayet anlamına geldiği ifade edilmiştir Oruç ibadeti; imsak vaktinden başlayarak iftar vaktine kadar geçen süre içinde yemek, içmek ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır. Oruç yasakları imsak vaktinin girmesiyle başladığı için, gün batımından sonra bir oruca niyet eden kimsenin, imsak vaktine kadar oruç yasaklarına uyması gerekmez. İster sağlıklı, ister hasta; ister mukim, ister yolcu olsun; geceden niyet eden kişinin imsak vaktinden önce oruç tutmaktan vazgeçmesi bütün oruç çeşitleri bakımından geçerlidir. Niyette, kalp esastır; ancak kalpteki kararlılığı perçinlemek üzere ayrıca dille söylenmesi genellikle tavsiye edilmiştir.

        Oruç tutması veya oruca devam etmesi halinde hastalığının ağırlaşmasından ya da uzamasından endişe eden kişi orucunu erteleyebilir ve bozabilir. Oruç tuttuğu takdirde hasta olacağı kuvvetle muhtemel bulunanlar da genellikle hasta kapsamında kabul edilmiştir. Dinen yolcu hükmünde olan kişinin, ramazan orucunu erteleyebileceği hususunda âlimler fikir birliği içindedir. Seferi kimsenin oruç tutabileceği görüşünde olan çoğunluk; orucun yolcuya zarar vermesi veya hayatî tehlike meydana getirmesi hallerinde, oruç tutmamanın daha üstün olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.

        Orucun farziyetiyle ilgili ayetin delâleti yanında, bazı hadislere binaen (İbn Mâce, Nesâi,  Tirmizi) oruç tutması kendisine veya bebeğe zarar vereceğinden endişe eden kadının orucunu erteleyebileceğine ve başladığı orucu bozabileceğine hükmedilmiştir. İleri yaşta olan kişi, o esnada oruca güç yetirememekle birlikte daha sonra tutabilecek durumda ise, yaşlılık bir erteleme sebebidir. Tutamadığı oruçları gücü yettiğinde kaza eder. Bunları kaza etme ümidi bulunmayan yaşlı ve hastalar, tutamadıkları orucun her günü için bir fidye verirler. Âdet gören ve lohusa olan kadın, ramazan orucunu zamanında tutmakla yükümlü değildir. Ancak bu durumlarda tutulamayan ramazan orucunun daha sonra kaza edilmesi gerekir.

        Orucun temel unsuru, yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak, nefsi bunlardan mahrum bırakmak olduğu için, oruçlu iken bunlar ve bu anlama gelecek davranışlar orucu bozar. Yemek ve içmek, yenilip içilmesi mutat olan her şeyi kapsamı içine alır. Sigara, nargile gibi keyif veren tütün kökenli dumanlı maddeler ile uyuşturucular ve tiryakilik gereği alınan tüm maddeler oruç yasakları kapsamına girer. Her ne sebeple olursa olsun, ağızdan alınan ilaçlar da aynı hükme tabidir.

        İğnenin orucu bozup bozmayacağı, kullanılış amacına göre değerlendirilebilir. Ağrı dindirmek, tedavi etmek, vücudun direncini artırmak, gıda vermek gibi amaçlarla enjeksiyon yapılmaktadır. Gıda ve keyif verici olmayan enjeksiyonlar, yemek ve içmek anlamına gelmediklerinden orucu bozmazlar. Ancak gıda veya keyif verici enjeksiyonlar orucu bozar. Şeker hastalarının kullandıkları insülin iğnesi bu nitelikte olmadığı için orucu bozmaz. Ramazanda oruçlu iken kan verenin orucu bozulmaz. Vücuda kan almak ise, beslenme, gıda alma kapsamına girdiği için orucu bozar.

        Orucun geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Bununla birlikte orucun vereceği sıkıntılardan uzak kalmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı hâlde ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.

        Oruçlu iken rüyada ihtilam olmak orucu bozmaz, gusletmeyi geciktirerek cünüp olarak sabahlamak da oruca bir zarar vermez. Ancak guslü sabah namazı vaktinin çıkmasına kadar ertelemek günahtır. Çünkü bu durumda namaz terk edilmiş olur. Nitekim Hz. Peygamber’in (s.a.s.), ramazanda imsakten sonra sabah namazı vakti içinde yıkandıkları bilinmektedir (Buhari). Cünüplük, oruç tutmaya engel değildir. İster cünüp olmayı gerektiren hâl, oruca başlanmadan gerçekleşmiş olsun, ister ihtilam olma gibi orucu bozmayan bir sebeple oruçlu iken gerçekleşmiş olsun fark etmez. Ancak cünüp olan kişi, bir an önce yıkanıp temizlenmelidir. Cünüp iken üzerinden bir namaz vakti geçmemelidir. Guslün bir namaz vaktinden daha fazla süreyle ertelenmesi günahtır.

        Oruç fidyesi, oruç ibadetinin eda edilememesi sebebiyle ödenen maddi bedeli ifade eder. Bir fidye, bir kişiyi bir gün doyuracak yiyecek miktarı veya bunun ücretidir. Oruç fidyesi ramazanın başlangıcında verilebileceği gibi ramazanın içinde veya sonunda da verilebilir. Fidyelerin tamamı bir fakire topluca verilebileceği gibi, ayrı ayrı fakirlere de verilebilir. Fidye vermeye gücü yetmeyen kimseler ise, Allah’tan bağışlanmalarını dilerler. Bu kişiler daha sonra imkân bulurlarsa, geçmişte ödeyemedikleri fidyeleri öderler. İslâm âlimlerinin ortak kabulüne göre ihtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, kaza etmesi mümkün olmadığı için tutamadığı gün sayısınca fidye öder. Oruç tutmaya gücü yetmeyen yaşlılar ile iyileşme ümidi olmayan hastalar, ileride tutabilecek duruma gelirlerse; fidyelerini vermiş bile olsalar, tutamadıkları oruçları kaza ederler. Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar sadaka sayılır.

       Yararlanılan Kaynaklar: TDV Kuran Yolu Tefsiri, TDV İslam Ansiklopedisi, Din İşleri Yüksek Kurulu)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak-Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler