Diğer Haberler Makaleler 

GÖK VE YER AĞLAR MI?

Dünya, imtihan gereği iyinin ve kötünün bir nevi savaş alanıdır. Herkes davranışına göre imtihanı ya kazanmakta veya kaybetmektedir. İmtihan kolay değildir; çünkü sonunda ya ebedi saadet vardır ya da ebedi felaket vardır.

Araplar, içlerinden mevki makam sahibi önemli birisi ölünce, “Arkasından gök ve yer ağladı” derlerdi. Yani “onun ölümünden dolayı her tarafı hüzün kapladı, yer ve gök bile ağladı” diyerek o kişinin önemli ve saygın biri olduğunu işaret ederlerdi. “Arkasından gök ve yer ağlamadı” dediklerinde ise, o kişinin değersiz ve zararlı olduğunu kastederlerdi. Cenâb-ı Hak, denizde boğulan Firavun ve ordusu için şöyle buyurmuştur: “Geride nice bahçeler, su kaynakları, ekili ürünler ve iyi bir konum, vaktiyle içinde yüzdükleri refah bıraktılar! İşte böyle oldu. Biz de bunları başka bir topluluğa miras olarak verdik. Onlar için ne gök ağladı, ne de yer. Kendilerine aman da verilmedi” (Duhân 25-29).

Ayette geçen “Ne gök ağladı, ne de yer” ifadesi mecâzidir; kendilerini bir şey zanneden, başkalarını aşağılayan, kendilerinin içinde bulunmadığı bir dünya tasavvur edemeyen Firavun ve yandaşlarının hiç de önemli kimseler olmadığı anlatılmaktadır.


Allah’ın denizde boğmuş olduğu Firavun ve kavmi için ne gök ağladı ne de yer. Onların cezalandırılması da ertelenmedi. Ayet-i kerimede, göklerin ve yerin ağlamasından bahsedilmektedir. Müfessirler, müminler ölünce, göklerin ve yerin ağladığını; kâfirler öldüğünde ise, böyle bir şeyin olmadığını zikretmişlerdir.

“Gök ve yer onların helâkine ağlamadı.” Onların gök kapılarına yükselen salih amelleri yoktu ki, onların yokluğuna ağlasın. Yeryüzünde Allah’a ibadet ettikleri yerler yoktu ki, onların kaybına ağlasın. Bu sebepledir ki onlar, kendilerine rahmet nazarıyla bakılmaya hak kazanmamışlar; küfürleri, günahkârlıkları, azgınlıkları ve inatları yüzünden azapları veya helakleri geciktirilmemiştir.

Enes İbn Malik’in bildirdiği bir rivayette Hz. Peygamber; “”Her kişi için gökte iki kapı vardır. Birinden amel yükselir, öbüründen rızık iner. Mümin kişi ölünce her ikisi de onun için ağlarlar” buyurmuş; sonra da, “Gök ve yer onların helâkine ağlamadı” ayetini okumuştur. (Tirmizi)

Kötüler ve onların kötü amelleri yeri-göğü kirletiyor. İyiler ve onların güzel amelleri ise, yere-göğe güzellik katıyor; kötülerin kir ve pisliklerini temizliyor. Müminler, salih amel sahipleri yeryüzünün sigortasıdır. Onlar olmasa dünyanın da bir anlamı olmaz. Sıddıklar, şehitler, salihler anılınca gönüllerde nasıl sevgi ve saygı hissi oluşuyorsa; Nemrut, Firavun, Ebu Cehil, Ebu Lehep ve yandaşları anıldığında ise; gönüllerde darlık, tiksinti meydana gelmektedir. Peygamberlerin arkasından salavat getirilir, ashabın ardından “radıyallahü anhüm” (Allah onlardan razı olsun) denir. Âlimlerin, salih kulların ardından “rahimehümüllah” (Allah onlara rahmet etsin) denir. Zalimler için ise, “Allah onları kahretsin, onlar için yaşasın cehennem” denir.
İbn Kesir Tefsirinde şöyle bir açıklama vardır: Bir adam, Hz. Ali’ye; “Gök ve yer bir kimse için ağlar mı?” diye sordu. Hz. Ali ona şöyle cevap verdi: “Şüphesiz kul için yeryüzünde namaz kılacağı yer, gökte de amelinin yükseleceği bir yer vardır. Firavun ailesinin ne yeryüzünde salih bir ameli, ne de göğe yükselecek bir ameli yoktu.” Sonra Hz. Ali, “Gök ve yer onların helâkine ağlamadı ve onlar mühlet verilenlerden de olmadı” ayetini okumuştur.

Sen ölünce ayak bastığın, gezip dolaştığın yerler ağlıyor! Çünkü sen, nereye gitmişsen Rabbini götürmüşsün. O’nsuz hiçbir yere adım atmamışsın. O’nsuz bakmamış, O’nsuz duymamış, O’nsuz dokunmamışsın. Dağların üzerine çıkmış, yaylalarda, ovalarda secde etmişsin. Şimdi sen ölünce dağlar ağlıyor, yaylalar gözyaşlarını pınar diye akıtıyor, ovalar delicesine ardından ağıt yakıyor. Şairin dediği gibi, “Doğduğun zaman sen ağlamış, yakınların gülmüştü; şimdi öyle bir hayat sür ki, ölünce sen gül, yakınların ağlasın; bu ağlamaya gök de katılsın, yer de katılsın.”

Müminin ölümü ile yer ve gök ondan ayrıldığı için ağlıyor. Hiç arkasından ağlayanı olmasa bile… Mümin hiç bir zaman yalnız değildir; yer ve gök bile onu seviyor, gidişine ağlıyor. Yer ağlıyor, çünkü üzerinde secde etmişti. Özellikle de üzerinde secde ettiği yerler ağlıyor. Gök ağlıyor, çünkü mümine artık kendisinden rızık inmeyecek. Yer ve gök Allah’a itaatinden dolayı müminden razıdır ve onun gidişi de onları ağlatmaktadır.

Kötülerin ölümüyle ağlamak şöyle dursun onların bu âlemden defolup gitmesiyle yer ve gök ehli âdete bayram yapar. Çünkü onların dünyayı yakıp yıkan zulümlerinden, fitne ve fesatlarından kurtulmuş olurlar. İyilerin aksine, onların varlığı rahmet değil: felâket sebebidir. Yaşanan bütün olumsuzlukların sebebi Nemrut, Firavun, Ebu Cehil ve benzeri kişiler ve onların kötü icraatlarıdır.

Müminlerin arkasından secde ettiği yerleri, onlar için ağlatan ve onlara bile müminin ayrılığını hissettiren âlemlerin Rabbi Allah’a hamd, Rasûlü’ne salat-ı selam olsun! Selâm olsun mümin kardeşlerime; selam olsun, ölümü ile gök ve yerin arkasından ağlamalarına vesile olanlara… Arkasından yerlerin ve göklerin ağladığı o bahtiyar kullardan olabilmek duasıyla… Rabbim nasip ve müyesser eylesin!

(Yararlanılan Kaynaklar: TDV Kuran Yolu Tefsiri, D. Ali TAŞÇI-Sen Ölünce Yer Gök Ağlıyor)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak-Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler