HACILAR, HOŞGELDİNİZ!
2023 yılı hac dönüşlerinin başladığı bu günlerde müminler büyük heyecan yaşamaktadır. Hac görevini tamamlayıp ülkelerine dönüş yapanlar ve onları hasretle bekleyenler! Rabbim, tüm kardeşlerimize bu heyecanı yaşamayı nasip eylesin inşallah!
İbadetler, Allah nasıl emretti ve elçisi nasıl gösterdi ise öyle yapılır. Müslüman için ibadet, bir yük değildir; aksine, zevkle yerine getirilmesi gereken bir ihtiyaçtır. Mümin bu ihtiyacını, Allah ve Rasulü’nün sunduğu program dâhilinde yerine getirir. İbadetlerin görünen yönlerinin yanı sıra çeşitli hikmetlerinin de varlığı inkâr edilemez. Dolayısıyla, onların şekillerinin ve yerine getiriliş biçimlerinin öğrenilmesi kadar, hikmetlerinin de anlaşılmaya çalışılması bir ihtiyaçtır. Özellikle de hac gibi bünyesinde pek çok sembolik anlamlı fiili bulunan ibadetlerin özünün ve ruhunun yakalanabilmesi açısından bu ayrı bir önem taşımaktadır.
Kuran-ı Kerim, şeâir (semboller) kavramını sadece hac için kullanmıştır. Bir çeşit mahşer provası olan haccı anlamak için, haccın sembollerini iyi anlamak gerekir. Çünkü hac, baştan sona sembollerle dolu bir ibadettir. Mikat mahalli, ihram, tavaf, sa’y, vakfe, şeytan taşlama, tıraş olma vb. hac ile ilgili fiil ve davranışların hepsi de sembolik anlamlar taşımaktadır. Hac dışındaki tüm ibadetlerin makbul olması istenirken; haccın, mebrur (doğru-dürüst yapılmış, beğenilmiş, sırrına erilmiş) olması istenir. Allah Resulü, hacca ilişkin müjde taşıyan tüm hadislerinde “mebrur olmuş bir hac” şartını koşmuş ve bu konuda son noktayı şöyle koymuştur: “Mebrur olmuş bir haccın karşılığı cennettir.”
Mikat, haccın başladığı yer ve zamanı ifade eder. Mikat mahalline gelindiğinde, Allah ile buluşma ve kavuşmayı simgeleyen hac başlar. Mikat mahallinde, niyet edilerek ihram giyilir. Hacca gelenler, sosyal ve ekonomik statülerini gösteren dünyevî elbiselerini, makam ve mevkilerini ortaya koyan üniformalarını, zevklerini vb. bırakıp kefen misali ihram giyerek, Allah önünde herkesin eşit olduğunu sembolize eden iki basit giysiye bürünmüş olurlar.
Hac yolculuğu süresince sıklıkla telbiye getirilir. Telbiye, seferberlik emrine uyarak cephe için gerekli hazırlıklarını yapmış, üniformasını giymiş, silahını kuşanmış bir askerin komutanının huzuruna çıkarak “Emret komutanım!” tekmili vermesine benzer. İhram zırhını giyen hacı, “Buyur Allah’ım buyur! Emrindeyim buyur!” diyerekkendisini Kâbe’ye çağıran Rabbinin huzurunda olduğunu bilir. Kâbe’ye yaklaştıkça heyecan doruğa çıkar. İnsan, Kâbe’yi gördüğü an, uzay boşluğuna düşmüş gibi olur. O anda sanki zaman durur, mekân dürülür. Kâbe, hac ibadetinin yapıldığı mekânların merkezidir. Kulun Kâbe’ye kavuşması, Rabbine kavuşmasını hatırlatır.
Kâbe’nin etrafında tavaf eden milyonlarca Müslümanın oluşturduğu tablo; bir galaksinin, milyarlarca yıldızıyla dönüşünü andıran bir manzara gibidir. Bu bakımdan tavaftaki manevi hazzı tam anlamıyla elde edebilmek için, kendini yörüngeye bırakmak gerekir. Evrende maddenin en küçük parçası olan atomdan, en büyük galaksilere varıncaya kadar her şey tavaf halindedir. Tavafa, Kâbe sola alınarak başlanır. Bunun da simgesel bir anlamı vardır. Tavafta, nazargâh-ı ilâhî olan insanın kalbi, Allah’ın eviyle karşı karşıya gelir. “Allah, insanın şekline ve malına bakmaz; fakat kalbine ve ameline bakar.” Bu yönüyle Kâbe ile insan kalbi arasında dikkat çekici bir ilgi vardır. Bu sebeple tavafta kişinin kalbi, Kâbe tarafında yer alır. Bunda aynı zamanda tavafın ne kadar kalpten ve gönülden yapılması gerektiğine dair bir işaret vardır. Tavafa hacerülesved taşı selamlanarak başlanır. Bu taşı selamlama, Allah’a vermiş olduğu ahdi yenilemeyi ve sözünde durmayı sembolize eder.
Tavaftan sonra Safa ile Merve arasında sa’y edilmesi, manen kurtuluşu aramayı sembolize eder. Sa’y, tıpkı Hacer validemizin kızgın güneşin altında susuzluktan kıvranan biricik İsmail’ine hayat verecek suyu arayışı gibi bir arayıştır. Hacı orada Hacer rolünü canlandıracak, kendi İsmail’lerini kurtaracak olan o mana suyunu arayacaktır.
Haccın olmazsa olmazlarından biri de arefe gününün belli bir zamanında Arafat’ta bulunmaktır. Arefe günü hac ihramıyla Arafat’ta bulunmak, bir Müslüman için en büyük nasiplerden biridir. Çünkü bu kutsal yerde ve bu mübarek zaman diliminde yapılan dua ve ibadetler geri çevrilmez. Arafat vakfesi; bir yandan insanın dünyaya ayak basışını, diğer yandan ise mahşer gününde Allah’ın huzurunda bekleyişini hatırlatır.
Müzdelife, Arafat ile Mina arasında kalan bir bölgenin adıdır. Burada ikinci kez durulan vakfe, Allah’ın huzurunda bilinçlenmeyi pekiştirir. Arafat’ta gündüz yapılan vakfe, burada gece yapılmaktadır. Müzdelife’den ayrıldıktan sonra, şeytan taşlaması yapmak için Mina’ya gidilir. Burada atılacak taşlar da, şeytanın ve taraftarlarının bize karşı kurduğu tuzakları boşa çıkarmasını sembolize eder.
Hacı, Kâbe’de kalbini vesveselerden temizler, zemzem ile midesini yıkar, Arafat’ta arif olur, Müzdelife’de şuura erer, Mina’da ise aşka varır. Önce şeytana taş atan, ardından Allah’a bir baş kurban eden hacı, daha sonra tıraş olmak suretiyle sembolik olarak kendi varlığının bir parçasını da kurban eder. Bu, bir taraftan, gerektiğinde saçını değil, canını da Allah yolunda verebileceğini temsil ederken; başından dökülen her saç teli, âdeta dökülen günahlarını simgeler.
Hac görevini ifa eden her hacı, bundan sonraki hayatında; hac süresince Allah’a verdiği sözlere sadık kalmalı, şeytanı taşlayarak reddedişini hiç unutmamalıdır. Yaşantısıyla topluma örnek olmalı, kendine “gerçek hacı!” dedirtebilmelidir.
Bizlere de duada bulunan hacı kardeşlerimiz, hoş geldiniz! Rabbimiz haccınızı kabul olunan haclardan eylesin! Unutmayalım ki, bu dünyada hepimiz birer yolcuyuz. Haccın amacı yolcuya, yolun sonunu unutturmamaktır. Çünkü yolun sonunda, yolculuğun hesabını vermek vardır. Rabbimiz, haccımızı hayatımız; hayatımızı da haccımız kılsın inşallah! Âmin!
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni