Diğer Haberler Son Dakika 

KADINLARIN ŞAHİTLİĞİ

       Şahitlik, genel olarak “bir kimsenin hazır bulunup görmek veya duymak suretiyle bildiği bir şeyi haber vermesi” şeklinde tanımlanabilir. Hakkı ortaya çıkaran bir delil olan şahitlik sayesinde, hakların inkâr edilmesinin önüne de geçilmiş olur.

       Kuran-ı Kerim’de, şahitlik konusunda pek çok ayet-i kerime vardır. Adaletin yerini bulması için şahitliğin önemine vurgu yapan ve kimseyi kayırmadan adaletle şahitlik etmeyi emreden ayetler de bulunmaktadır. (bk. Nisâ 135, Maide 8). Konuya ilişkin ayet ve hadislere göre, şahitlik farzdır ve davacının istemesi halinde şahitlerin, şahitlikten kaçınmamaları gerekir. Yalancı şahitlik, haksızlığın devam etmesine veya yeni haksızlıklara sebep olmakta, adaletin yerini bulmasını engellemektedir. Bu sebeple yalancı şahitlik yapmamak, Kuran-ı Kerim’de iyi insanların özellikleri arasında zikredilmiştir. (bk. Furkan 72). Hadislerde de yalancı şahitlik en büyük günahlar arasında sayılmıştır. (bk. Buhari, İbn Mâce).

       Bakara suresinin 282’nci ayetinde, borç ilişkilerinin şahitler huzurunda yazılı olması emredilmektedir. Kuran-ı Kerim’in en uzun ayeti olan bu ayette; “…Erkeklerinizden iki şahidi de tanık tutun. Şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar…” emri yer almaktadır.

       Ayet-i kerimeye, göre malî konularda şahit, ya iki erkek ya da bir erkek ile iki kadın olacaktır. Daha azı, iddianın ispatı için yeterli değildir. Tek erkeğin yeterli olmaması, onun akıl ve dürüstlük bakımlarından eksik olduğu gerekçesine değil, hakkın ve alacağın zayi olmaması için daha tedbirli olma hikmetine bağlıdır. Bir kadın yerine iki kadının şart koşulması da, tek kadının akıl ve dürüstlüğünün yeterliği konusundaki şüpheden veya hükümden değil; onların özel durumları, konumları, psikolojileri, ev dışındaki hayatla ilgileri bakımından unutma veya şaşırma ihtimallerinin daha fazla olmasındandır. Bu bakımdan da kadın, ikinci sınıf bir insan olarak algılanmadığı içindir ki, “erkek bulunmadığı takdirde” denilmemiş; erkek bulunsa bile, kadınların tanıklığı kabul edilmiştir. Ayetin ifadesine dikkat edildiğinde anlaşılacağı üzere iki kadının şahitliğinde tanıklık eden, yine bir kadındır. Şahitlik için gerekli sayı doldurma bakımından bir kadın, bir erkek gibidir. Diğer kadının işi, hemcinsinin unutması veya yanılması halinde ona hatırlatmaktan, hatırlamasına yardımcı olmaktan ibarettir.

       Diyanet İşleri Eski Başkanı Pof. Dr. Süleyman Ateş, bu ayetteki emri şöyle açıklamaktadır: “Bir erkek yerine iki kadın şahidin bulunması, genel değil; o zaman için pek kadın uğraşı olmayan borç alıp vermeyle ilgilidir. Kuran, borcu garanti altına almak için; borç tanıklığında iki erkek veya bir erkekle beraber iki kadın bulunmasını gerekli görmüştür. Bu emrin hikmeti de “ta ki biri şaşırıp unuttuğu zaman diğeri hatırlatsın” şeklinde açıklanmıştır. Bu gibi işler özellikle o zaman erkeklere mahsustu. Bunların tanıklığını yapmak da yine erkeklerin göreviydi. Ama erkek olmazsa, bu görevi kadınlar da yapar. Fakat tecrübesizliğinden ve hassaslığından kaynaklanan bir şaşırmayı ve yanlış beyanı önlemek için iki kadın tanıklık eder. Bu iki kadın tanıklığı, diğer konularda değil, sadece borç konusundadır. Borç mali bir iştir. Mali olmayan diğer konularda kadın erkek şahitliği denktir. Hatta doğumun tespiti gibi bazı konularda tek kadının şahitliği de yeterlidir.”

       İslâm hukukunda şahitlik önemli bir ispat yoludur. Şahitliğin yapıldığı olaya göre; bazen iki, bazen dört şahidin ifadesiyle, kula veya Allah’a ait büyük haklar ortaya çıkar. Bazen de şahitliğin neticesinde idama kadar varabilen cezalar verilebilir. Bunun için Allah Rasûlü, büyük günahları sıralarken; Allah’a şirk koşmayı ve ana babaya asi olmayı saydıktan sonra, “Dikkat edin, biri de yalan şahitliktir” (Buhari, Tirmizi) buyurmuştur.

       İslâm hukukunda kadının şahitliği geçerlidir. Çünkü kadın da erkek gibi şehadet ehliyeti için gerekli olan niteliklere sahiptir. Kadınların şahitliği, bizzat ayet-i kerimede yer almıştır. Şahitlik gibi riske ve tehdide açık ağır bir iş, fıtraten buna daha dayanıklı olan erkeğin omzuna daha çok yüklenmiştir. Bu açıdan kadın özel bir koruma altına alınmıştır. Aslında iki kadının bir erkeğe denk olmasını, kimileri kadının alçaltıldığını düşünse de; aslında kadının üzerinden sorumluluk hafifletilerek pozitif bir ayrımcılık yapıldığını söyleyebiliriz.

       Bütün insanlık tarihinin şahit olduğu ve kadın hakları adı altında kadının sokağa en çok çıktığı günümüzde de açıkça görüldüğü üzere; ticari hayata ne erkekler kadar katılır, ne de onlar kadar bu sahada aktif olur. Bugün bile idare gibi ticaret de, dünyanın her tarafında daha çok erkeklerin elindedir. Dolayısıyla, idari meselelerde, askerlik ve ticaret konularında kadının bilgisi ve tecrübesi, erkeklerden daha az olabilir. Bu da onun, her halükârda sağlıklı bir şahitlik yapmasına mani olabilir.

       Bütün bunların yanında, bu meseleleri erkeklerden daha iyi anlayan kadınlar da bulunabilir. Fakat hukuki ve kamuyu ilgilendiren meselelerde istisnalar değil, genel kurallar dikkate alınır. Bu nedenle iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk tutulması, hiçbir zaman kadının, erkeğin yarısı olduğu manasına gelmemelidir.

       İslam hukuku, zina, içki ve hırsızlık gibi had cezalarını gerektiren suçlarda ve kısas gibi cezalarda kadının şahitliğini kabul etmemiştir. Bu davalardan zina cezasında dört erkeğin, diğerlerinde ise iki erkeğin şahitliğini esas almıştır. Alışveriş, ticaret, nikâh, boşanma gibi davalarda ise iki erkek ya da bir erkekle iki kadının şahitliğini şart koşmuştur. Ama bekâretin tespiti, doğum ve süt kardeşliği gibi konularda tek kadının şahitliği yeterli görülmüştür.

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Pof. Dr. Süleyman Ateş-Kadınların Şahitliği, Mehmet Paksu- Şahitlikte Niçin Bir Erkek Yerine İki Kadın)

        Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler