Tömbeldek Geleneği ve Ramazan
Tömbeleğim dürüm büküm
Haniya benim yüküm
Aha geldim kapınıza
Selamün aleyküm
. . . . .
On bir ayın sultanı kabul edilen Ramazan’ın manevi iklimi, insana ve topluma kazandırdıkları hakkında pek çok çalışma var. Biz bu çalışmamızda bir önceki kuşağın yaşadığı Ramazanlarda, Beşikdüzü’nün köy ve beldelerinde icra edilen tömbeldek geleneğinin izini sürdük. Adıyla tadıyla tömbeldeği yazıp yeniden ay ışığında gezinsin istedik.
Tömbeldek, Ramazan eğlencesi ve geleneği demek. Yöremizde Ramazan ayına özel eğlenceleri ifade etmektedir. Enstrümanı ise tömbelektir. Önceden anlaşıveren bir grup genç teravih sonrasından sahur vaktine kadar gerek kendi köyündeki gerekse komşu köylerdeki evlerin kapısına varırlarmış. Zeytin, yağ, peynir tenekelerinin boş olanlarına ya da bakırdan tencereler, siniler üzerine bir tokmakla veya kalınca bir odunla vurarak ses çıkarırlarmış. Bu müzikli eğlence tömbeldek imiş. Tömbeldekçi kuşakla bir öncekiler döneminde adına tömbelek denen küçük davullar kullanılırmış. Keçi veya kuzu derisinden yapılan bu davullar bugünkü amatör ritmik davullar benzeri nitelikteymiş. Sesi davul sesine oranla çok kısık, tokmakla vurulduğunda yan yana üç dört yapıdan ancak duyulabilecek kadar ses verirlermiş. (Bizim Karadeniz köylerinde o zamanlar 3-4 evi yan yana bulmak ne mümkün!)
Size şu yakın geçmiş zamanı anlatan anlatıcının araştırmasına göre eğlencede başrolü oynayan tömbelek, dümbelekten bozulma imiş. Ramazan’da tüm gece boyu yapılan etkinlik ve eğlenceler ise halk irfanında tömbeldek olarak isimlendirilmiş. Enstrüman tömbeleğin yeni ustaları yetişmeyince meydan zamanla boş teneke kutularına kalmış. Yakasına fakirlik sakız gibi yapışınca ezile büzüle tömbeldek olmuş yine de. Tömbelekten başka trampet ve kemençenin de çalındığına seyrek rastlanıyormuş.
Ziyaret edilecek evden çalgı sesinin duyulacak mesafesinden itibaren tömbeldek ekibi çalışmaya başlarmış. Bir kişi çalgı çalarken diğer bir arkadaş da mani söylermiş. Bazen işbölümü yapılırmış; hediyeleri toplayan, tömbeleği çalan, mani söyleyen şeklinde… Duruma göre herkes mani okuyabilir veya bir kişinin okuduğunu diğerleri tekrar edebilirmiş. Bir köyde birden fazla tömbelek ekibi olurmuş. Bir ekip kendi köyünde dolaşırken başka bir ekip gidip, komşu köyleri dolaşırmış. Benim doğup büyüdüğüm Resullü köyünden çıkıp diğer Oğuz köyleri Türkelli, Dolanlı, Çakırlı gezildiği kadar -hava durumunun elverişli olması halinde- Şahmelik, Kutluca, Ambarlı, Ören gibi komşu köyler de Ramazan gecelerinde ziyaret ediliyormuş. O köylerin tömbeldekçileri de benzer şekilde Oğuz köylerine geliyorlarmış. Böylelikle boş teneke kutularına vurup töm töm çalarak kapıdan kapıya, köyden köye gezmek aynı zamanda aileleri sahura uyandırmakmış. Gezmeler sırasında tanış bir hane halkıyla karşılaşınca aile büyüklerinin selamını getirip götürme nezaketi de el üstünde tutulurmuş.
Aileler Ramazandaki müzikli tömbeldek eğlencesini hediyelerle karşılarmış. Tömbeldeğe katılanlar değerli hediyelere kavuşunca sevinip mutlu zamanlar geçirirlermiş. Tömbeldekçilere paradan başka verilen hediyeler; helva, ekmek, hurma, süt mısır, fındık, bostan, ceviz, kuru üzüm, şeker, sarma, yağ, yumurta, meyve, tatlı ve benzeri… İkram edilenler genellikle ailelerin normal şartlarda evinde bulundurduğu veya hazırlayıverdiği besinlermiş… Ev sahiplerince sofra başına veya içeriye davet edilseler de genel ilke selamlarını verip kapının önünden hediyelerini alarak ayrılmakmış. Toplanan hediyeler ekipteki gençler arasında uygun biçimde paylaşılırmış.
Bu hediyeleşmeler sırasında cümbüş olsun anlamında bazı muziplikler de yapılırmış. Örneğin haşlanmış lahana yaprağına kül hamuru veya pişmemiş yarma unu sarılıp sarma diye verilirmiş tömbeldekçi gençlere. Bazen de şeker diye bir avuç beyaz toz gübre… Toz şekerin pek yaygın olmadığı o günlerde gübrenin gerçek şeker algılanıp ağza götürüldüğü de oluyormuş. Tömbelekçiler arada bir akrabadan veya önceden tanıdıkları bazı aileleri korkutmak amaçlı eğlenceler de yapıyorlarmış.
Tömbeldek gezilerinde söylenen manilerden bir bölümünü aşağıya yazıverdik. Manilere bizim yörede tömbeldek türküsü denir. Manileri dikkatle incelediğimizde hediye olarak nelerin istenip verildiği, mevsimin kış mı yaz mı olduğu, ailenin varlıklı olup olmadığı gibi özelliklerin bile belli olduğunu gördük. Çalışmamız kapsamında kültürel müktesebatımızla günümüz arasında taze bağlar ördük. Yaşanılası gelenekleri yazıya döküp buharlaşmadan tavında dövdük. Bize böyle dupduru hatıralar ve değerler bırakan güzel insanları hatırlayıp saygıyla övdük. Tömbelek türkülerimizi beğeniyle okuyacağınızı umduk…
1.
Ağam, ağam ne uyursun
Bu uykuda ne bulursun
Kıl namazı, tut orucu
Cennet-âlâyı bulursun
2.
Eski cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur amma
Arkadaşım çörek ister
3.
İşte geldim kapınıza
Selam verdim yapınıza
Selamımı almazsanız
Daha gelmem kapınıza
4.
Şekerim var ezilecek
İnce bezden süzülecek
Verin benim bahşişimi
Çok yolum var gezilecek
5.
Davula vurdum zıyladı
Tokmak elimden fıyladı
Ağam versin bahşişimi
Ayaz beni çok zoyladı
6.
Yoroz’dan aştı kayıklar
İçi dolu halayıklar
Arkadaşı sorarsanız
Eşik dibinde sayıklar
7.
Ağa konağı kapısı
Kesme taştandır yapısı
Ben buradan boş dönemem
Burası zengin kapısı
8.
Ağam ateş yakıyu
Kesesine bakıyu
Kesesinde bir beşlik
O da bana bakıyu
9.
Sıçan gelir takla tukla
Ne darı kor ne de bakla
Eğer bozuk paran yoksa
Folluk dibini de yokla
10.
Ramazan’da pavutçular
Makarnaya bal katarlar
Arefe, bayram aşkına
Bize bir beşlik atarlar
04.04.2022, Beşikdüzü.