ÜMMEHÂTÜ’L-MÜ’MİNÎN (MÜMİNLERİN ANNELERİ)
Ümmehâtü’l-müminîn, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) hanımları için kullanılan bir tabir olup “müminlerin anneleri” demektir. Bu tabir; “Peygamber, müminlere kendilerinden daha yakındır, eşleri de onların anneleridir…” (Ahzâb 6) ayetine dayanmaktadır. Peygamber eşleri için, “ezvâc-ı tâhirât” (temiz zevceler) tabiri de kullanılır.
Rasûlüllah’ın yaşadığı dönemde çok evlilik olağan bir durumdu. Buna rağmen, 25 yaşandığı evlendiği ve İbrahim dışındaki bütün çocuklarının annesi olan Hz. Hatice ile 25 yıl tek eşli olarak yaşamıştır. Onun ölümünden sonra evlendiği dul ve beş çocuklu Hz. Sevde ile de, üç yıl tek eşli kalmıştır.
O’nun çok eşliliği, ömrünün son sekiz yılında gerçekleşmiştir. Onların da çoğu yaşı ilerlemiş, çocuklu ve dul hanımlardır. Hicretin ikinci yılında evlendiği Hz. Ayşe annemiz, Hz. Peygamber’in bâkire olarak aldığı tek eşidir. O’nun evliliklerinde, neslin çoğalması ve nefsanî arzuların tatmininin bulunmadığını görürüz. Zira nesli, ilk eşi Hz. Hatice’den devam etmiştir. Daha sonraki evliliklerinden sadece Mısırlı Mâriye’den “İbrahim” adlı oğlu dünyaya gelmiş; ancak bir buçuk yaşlarında iken vefat etmiştir.
Kuran’da Hz. Peygamber’e evlilikle ilgili özel hükümler verilmiştir. Yani bu evlilikler keyfî değil, vahiy kontrollüdür. Bu yolla pek çok toplum ile akrabalık bağı kurularak İslâm’ın yayılması kolaylaştırılmış, savaş nedeniyle kimsesiz kalan hanımlar koruma altına alınmış, kadınlara ait mahrem konular ümmete daha kolay aktarılmıştır vb.
İslamiyet çok evliliği teşvik etmemiş, aksine ona sınırlama ve şartlar getirmiştir. İslam’dan önce, erkekler istedikleri kadar kadınla evlenebiliyorlardı; bu konuda bir sınır yoktu. İslamiyet, bu durumu düzenleyerek en fazla dört kadınla evlenmeye izin vermiş ve bunu da adalet şartına bağlamıştır. (bk. Nisa 3)
Çok evliliğe sınırlama getiren ayet (Nisa 3) nazil olduğu zaman, Hz. Peygamber dokuz hanımla evliydi. Yalnız O’na has bir durum olarak, evliliklerinin devam etmesine izin verilmiş; ancak yeni bir evlilik yapmasına müsaade edilmemişti. (bk. Ahzâb 52). O’nun eşleri, müminlerin anneleri konumunda olduğu için; boşanmaları halinde başkasıyla evlenme imkânları yoktu.
Kuran-ı Kerim’de, Peygamber eşlerinin, diğer kadınlardan farklı olduğu belirtilerek (bk. Ahzâb 32), kendi konumlarına uygun davranmaları emredilmiş; günahlarına ve sevaplarına iki kat karşılık verileceği (bk. Ahzâb 30-31) bildirilmiştir. Ayrıca, Ahzâb suresinin 28-29’uncu ayetlerinde; dünya hayatı ile Allah Rasûlü’nün rızası arasında bir tercih yapmaları istenmiş; hanımlar O’nun yanında kalmayı tercih etmişlerdir. Onun için bu ayetlere “tahyir (seçme)” adı verilmiştir.
Hz. Peygamber’e ait özel hükümler hep olmuştur. Mesela, nafile bir namaz olan teheccüd, sadece O’na farz kılınmıştır. (bk. İsrâ 79). O’na ve ailesine (ehl-i beyt) zekât ve sadaka verilmesi yasaklanmıştır. O’nun verdiği hükümler bağlayıcıdır. “İsmet” sıfatı gereği büyük günahlardan korunmuştur vb.
Rasûlüllah’ın eşlerinin, özellikle dinin tebliğinde ve Müslüman kadınların eğitiminde büyük hizmetleri olmuştur. Aile içindeki özel hayat ve kadınlara mahsus durumlarla ilgili sünnetlerin çoğu, bu hanımlar vasıtasıyla ümmete aktarılmıştır. Farklı tarihlerde vefat etmeleri, aile hayatıyla ilgili sünnetlerin aktarılma süresinin uzun olmasını sağlamıştır.
Kuran-ı Kerim’de tek eşlilik teşvik edilmiş (bk. Nisa 3), zorunlu hallerde birden fazla kadınla evliliğe izin verilmiştir. Hz. Peygamber de, prensip olarak tek eşlilikten yana olmuş; kızlarını evlendirirken, damatlarına bu konuda uyarılarda bulunmuştur. Hz. Ali, Fâtıma ile evliyken başka bir evlilik yapmak istediğinde, buna izin vermemiş ve şöyle buyurmuştur: “Fâtıma, benim bir parçamdır. Onu üzen beni üzmüştür” (Buhari).
Rasûlüllah’ın bütün işlerinde olduğu gibi, evliliği de Allah’ın rızasına uygundur ve vahiy kaynaklıdır. O’nun evliliklerinde, en çok eleştirilen Hz. Zeynep ile olan evliliğidir. Oysa çok önemli hükümlerin ortaya çıkmasına sebep olan bu evliliğin nikâhı, akd-i semavidir; yani bizzat Cenâb-ı Hak tarafından kıyılmıştır. (bk. Ahzâb 37).
Bu evliliğin en önemli hikmeti; evlatlığın gerçek evlat gibi olmadığı, onun boşadığı hanımla evlenebileceğini göstermeye yönelikti. Çünkü dinimizde; evlatlığa, öz evlat gibi hukuki statü verilemez ve onunla nesep bağı kurulamaz. Evlatlık, kişiye mirasçı olamadığı gibi, aralarındaki mahremiyet hükümleri de hep korunur.
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Sorularla İslamiyet-Peygamber Efendimiz’in Zevceleri, Diyanet Hadislerle İslam- Hz. Peygamber’in Eşleri, Mehmet Kırkıncı-Hz. Peygamber’in Çok Evlenmesinin Hikmetleri Nelerdir?)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

