Diğer Haberler Son Dakika 

BEYTULLAH VE BEYTÜL-MA’MUR

       Ali İmran suresinin 96’ncı ayetinde, insanlar için yapılmış olan ilk evin; âlemlere hidayet ve bereket kaynağı olan Mekke’deki ev (Kâbe) olduğu bildiriliyor. Bakara suresinin 127’nci ayetine göre de; Allah tarafından tayin edilmiş olan bu evin temelleri, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail tarafından yükseltilmiştir. Rivayetlere göre, Kâbe’nin yerinde daha önce bulunan yapı, Nuh tufanında harap olup kumlar altında kalmıştı.

       Tûr suresinin 4’üncü ayetinde Yüce Allah, “Beytül-ma‘mûr” denilen bir mekâna yemin etmektedir. Buhari ve Müslim gibi önemli hadis kaynaklarında verilen bilgilere göre beytül-ma‘mûr; miraç esnasında Rasûlüllah’a gösterilmiş olup yedinci kat semada bulunan ve her gün 70.000 melek tarafından ziyaret edilen bir mabettir.

       Taberi tefsirinde verilen bilgilere göre, bir soru üzerine Hz. Ali şöyle diyor: “Beytül-ma‘mûr, Kâbe’nin kutsiyetine benzer bir kutsiyete sahip olup her gün 70.000 meleğin ziyaret edip namaz kıldığı semadaki bir mescidin adıdır. Melekler orada Allah’ı takdis ve tesbih ederler ve çıkanlar artık bir daha oraya dönmezler.”

     605 yılında, Mekke’de yaşanan yangın ve sel felaketinde Kâbe büyük zarar görmüş; hacer’ül esved taşı yerinden çıkmıştı. Yapılan istişarelerde, Kâbe’nin onarımı için toplanacak yardımın helal kazançla elde edilmiş olması şartı getirildi. Toplanacak yardımın zinadan, faizden veya gasp yoluyla elde edilmemiş olması gerekiyordu.

       O dönem çok zenginin bulunduğu Mekke’de, helal kazanç fazla olmadığı için toplanan yardımın, yıkılan binanın inşaatını tamamlamaya yeterli olmadığı görüldü. Bu nedenle binanın daha küçük tutulmasına karar verdiler.

       Yarım daire şeklinde bir yer, Kâbe binasının dışında bırakıldı. Kâbe’den olduğu anlaşılsın diye de burası taşla döşendi. Göğüs hizasına gelen bir duvarla (hatîm) çevrilen bu yere; Kâbe’den sayıldığı halde, ondan ayrı bırakıldığı için, “hicr” denildi. Nitekim Hz. Ayşe annemiz, Kâbe’ye girip namaz kılmak istediğini söylediğinde; Hz. Peygamber (s.a.s.) onu elinden tutarak Hicr’e sokmuş ve “Kâbe’ye girmek istersen burada namaz kıl, çünkü o Kâbe’den bir parçadır” buyurmuştur. (Tirmizi, Nesâî).

       Kâbe duvarlarının taşlarla örülmesi işi, kura ile kabileler arasında dörde taksim edildi. Herkes kendisine düşen taraf için taş taşıyor ve duvarlar örülüyordu. Hacer’ül esved taşının yerine koyulmasına gelince, kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Her kabile, bu hakkı kendisinde görüyordu.

       O sıralarda, 35 yaşlarında olan ve onlara güven veren Muhammed’in hakemliğinde anlaştılar.  Muhammed’ül-emin, hırkasını çıkardı ve hacer’ül-esvedi bu örtünün ortasına koydu. Her kabileden bir kişi bu örtüden tutarak taşı, koyulacak yere kadar taşıdılar. Allah Rasûlü (s.a.s.) de taşı alarak yerine koydu.

       Namaz kılarken yöneldiğimiz kıble, Kâbe ile Kâbe’nin izdüşümüne denk geldiği bildirilen Beytül-ma‘mûr arasıdır. Yüce Rabbimiz; ömrümüz yettiğince, oraya yönelerek, hakkıyla namaz kılanlardan olabilmeyi bizlere de nasip eylesin inşallah!

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Sorularla İslamiyet-Kâbe’nin Yeniden İmar ve Tamiri)

       Hazırlayan: Bahtiyar BUDAK–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler