Diğer Haberler Son Dakika 

ZARARLI MESCİT (MESCİD-i DIRÂR)

       “Secde edilen yer” anlamına gelen mescit; Kuran-ı Kerim, hadisler ve ilk İslâm kaynaklarında cami karşılığında kullanılmıştır. Kuran-ı Kerim’de Mescid-i Haram on beş ayette, Mescid-i Nebevî veya Mescid-i Kubâ’nın kastedildiği “takva temeli üzerine kurulu mescid” (Tevbe 108), Mescid-i Aksa (İsrâ 1) ve Mescid-i Dırâr (Tevbe 107) birer ayette zikredilmektedir.

       “Toplayan, bir araya getiren” anlamına gelen cami, başlangıçta sadece cuma namazı kılınan büyük mescitler için kullanılmıştır. 10’uncu yüzyılın başlarında “cami” kelimesi tek başına kullanılmaya başlanmış; içinde cuma namazı kılınan ve hatibin hutbe okuması için minber bulunan mescitler cami, minberi bulunmayan yani cuma namazı kılınmayan küçük mabetler ise sadece mescid olarak anılır olmuştur.

       “Zararlı, muhalif mescit” anlamına gelen Mescid-i Dırâr; Medine’de münafıkların Müslümanlara zarar vermek amacıyla Kubâ Mescidi’nin karşısına yaptırdıkları, daha sonra Hz. Peygamber tarafından yıktırılan mescittir.

        İslâmiyet’in Medine’de güçlenerek yayılmasından rahatsız olan ve bu gelişmeye engel olabilmek için çırpınan münafıklar; Mescid-i Nebevî’ye uzakta oturan yaşlıların cemaate yetişemediklerini, diğer insanların da soğuk ve yağmurlu gecelerde anılan mescitlere gidemedikleri bahanesiyle bir mescit yaptılar. Rasûlüllah’ın (s.a.s.) onayını alıp bu yapıya meşruiyet kazandırmak üzere kendisinden mescidi ibadete açmasını ve dua etmesini istediler.

       O sırada sefer hazırlıklarıyla meşgul olan Hz. Peygamber, sefer dönüşünde orada namaz kılabileceklerini bildirdi. Tebük Seferi dönüşünde, fesat ve nifak yuvası olarak inşa edilen bu mescitte namaz kılmak üzere oraya gitmeye hazırlanırken; mescitle ilgili Tevbe suresinin 107-110’uncu ayetleri nazil oldu. Ayetlerde, “zararlı eylemler gerçekleştirmek üzere yapılmış mescit” olarak ifade edilen bu mescitte namaz kılmaması konusunda uyarılan Hz. Peygamber; oraya gitmediği gibi, anılan mescidi de yıktırmıştır. Ertesi sabah mescidin yıkılmış olduğunu gören münafıklar; gizledikleri gerçeğin, Allah tarafından peygamberine bildirildiğini anladılar.

       Hz. Peygamber, gerçek mahiyeti konusunda bilgilendirildiği bu mescidi ortadan kaldırarak; münafıkların belli bir merkezde üslenmelerine fırsat vermemiştir Dırâr mescidinin yıkılması, İslâm tarihinde bir ibadet mahalline yönelik ilk ve son eylemdir. Bu eylem, İslam toplumunun birliğini bozmaya yönelik faaliyetlere hiç bir şekilde izin verilmeyeceğinin bir kanıtıdır. Bu olay, İslâm düşmanlarının haince amaçları için İslam’ın temel kurumlarını bile kullanmaktan çekinmeyecekleri konusunda Müslümanlara yapılan bir uyarı niteliği de taşımaktadır.

       Bölücülük ve zarar vermek için yapılan mescitler; mescid-i dırâr, yani zararlı mescitlerdir. Böyle bir mescidi, iyilik için yaptıklarını söylerler; hâlbuki bölücülük yaparak, topluma nifak aşılamaktadırlar. Böyle bir mescitte namaz kılınmasının câiz olmadığı konusunda Allah, peygamberini uyarmıştır. Hangi tür mescitte namaz kılması gerektiği de belirtilmiştir. Takva üzerine yapılan camilerde namaz kılmanın çok daha uygun olduğu vurgulanmıştır.

       Mescitler, Müslümanları birleştirici olmalı; bölücü ve parçalayıcı olmamalıdır. Filanın camisi, şunun bunun camisi olmaz; cami, sadece Allah’ın camisi olmalıdır.


       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı-Kuran’ı Anlamak)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler