Diğer Haberler Son Dakika 

ZUHR-İ ÂHİR (SON ÖĞLE) NAMAZI

       Cuma namazından sonra zuhr-i ahir namazı kılınıp kılınmaması konusundaki sorular üzerine, Din İşleri Yüksek Kurulu’nca bazı fetvalar verilmiştir.

       1- Kurulun, 26.03.2002 tarihinde yayınlanan müzakere metninde şöyle deniyor: “Son öğle namazı” anlamına gelen zuhr-i âhir namazı; bir kısım İslâm bilginleri tarafından, cuma namazının sahih olmaması ihtimaline binaen, ihtiyaten kılınması öngörülen o günkü öğle namazıdır. Sıhhat şartlarındaki ihtilaf sebebiyle cuma namazının geçerli olmaması ihtimalinden hareketle zuhr-i âhir namazının kılınmasının gerektiğini ileri sürenler olduğu gibi, buna karşı çıkanlar da olmuştur.

       Zuhr-i âhir namazının gerekliliğini ileri sürenlerin hareket noktası, bir yerleşim biriminde birden fazla camide cuma namazının sahih olmaması ihtimalidir. Bunlara göre, bir zorunluluk bulunmadıkça, bir yerleşim yerinde sadece bir yerde cuma namazı kılınır. İhtiyaç yokken, birden fazla yerde kılınması halinde, namaza ilk başlayanların cuma namazları sahih olur, diğerlerininki olmaz. Bu durumda diğerlerinin öğle namazını kılmaları gerekir. Bu görüşlerini de, cuma namazının, toplanmak ve hutbe irat etmek için meşru kılındığı gerekçesine ve Hz. Peygamber ve hulefa-i raşidîn döneminde tek bir yerde cuma kılındığına dayandırmaktadırlar.     

       Zuhr-i âhir namazının kılınmasına karşı çıkanlar; şüpheyle yapılan ibadetin geçerli olmayacağı düşüncesinden hareketle, bu namazın kılınmaması gerektiğini söylemişlerdir. Bunlara göre, şüpheyle ibadet makbul değildir. Bu itibarla, “belki cuma namazı sahih olmamıştır” diye zuhr-i âhir kılmak doğru olmaz.

       Bir kısım âlimler ise, Hz. Peygamber, sahabe ve tabiîn döneminde böyle bir namaz bulunmadığından hareketle, zuhr-i âhir kılmayı bidat kabul etmişlerdir.

       Zuhr-i âhirle ilgili olarak tarafların ileri sürdükleri görüşlerin delilleri göz önünde bulundurulduğunda, bu namazı kılmanın gerekli olmadığı anlaşılmaktadır. Şöyle ki, Hz. Peygamber zamanında cuma namazının sadece bir yerde kılınmış olması, bir yerleşim biriminde birden fazla yerde Cuma namazı kılınamayacağı anlamına gelmez. Yine, bir yerleşim biriminde bir yerde Cuma namazı kılınmaması sebebiyle cumanın sahih olmayacağını söyleyen müçtehitlerin tamamı, ihtiyaç halinde birden fazla yerde cumanın kılınabileceğini kabul etmişlerdir. Günümüzde, çoğunlukla bir yerleşim biriminde tek camide cuma namazı kılınması mümkün olmadığından birden fazla yerde cuma namazı kılınması kaçınılmaz olmuştur. Bu itibarla cuma namazının kabul olunacağına inanarak kılınması ve bunda şüpheye düşülmemesi gerekir.

       Sonuç: Bir yerleşim biriminde birden fazla yerde cuma namazı kılınabileceğine, bu sebeple zuhr-i âhir namazının kılınmasına gerek olmadığına; bu namazı kılmak isteyenlere de mani olunmasının uygun olmayacağına karar verildi.

       2- Kurulun 12.07.2017 tarihindeki mütalaası da şöyledir:  “Zuhr-i ahir, son öğle namazı demektir. Bazı İslâm bilginleri, bir yerleşim yerinde birden fazla yerde cuma namazı kılındığında, ilk kılınan cumanın dışındakilerin sahih olmama ihtimaline karşı, ihtiyaten o günkü öğle namazının kılınmasını önermişlerdir.

       “Zuhr-i ahir” adıyla kılınan bu namaz, cuma namazına dâhil değildir. Hz. Peygamber’den ve ilk dönemlerden gelen rivayetler arasında bu isimle kılınmış bir namaz yoktur…” diye devam eden mütalaanın sonundaki fetva şöyledir:

       “Her bir camide kılınan cuma namazının ayrı ayrı geçerli olması, bu yönden aralarında bir fark gözetilmemesi esas olup cuma namazı kılanların ayrıca zuhr-i ahir kılmaları gerekmez.”

       Zuhr-i âhir namazı konusunda, İslâm Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman şöyle diyor:  Dört mezhebin imamı içinde “zuhr-i âhir kılınmalıdır” diyen birisi yoktur. Bizim kanaatimize göre de, zuhr-i âhir kılınmamalıdır. Şüphe ve ihtiyat sebebiyle kılınmasını savunanlara şunları hatırlatmakta fayda vardır: İhtiyata ancak faydalı olduğu zaman riayet edilir. Mesela yola çıkacak adam, “belki yolda yiyecek bulamam” diye bir oturuşta ihtiyaten üç öğünlük yemek yese veya ihtiyaten doktorun tavsiyesinden fazla ilâç alınsa zararlı olur. Allah ve Rasûlü Müslümanları ne ile mükellef kılmış ise; onları yerine getirmek, buna bir şey ilâve etmekten kaçınmak ihtiyatın ta kendisidir.

       2008 yılında katıldığı bir TV programında (Namazla Diriliş), bir soru üzerine şu açıklamada bulunmuştur: “Bir yerde cuma ya kılınır, ya da kılınmaz; bunun ortası yoktur. Şüpheyle namaz kılınmaz; önce, orada cumanın kılınıp kılınmayacağına karar verilecek. Cuma kılınıyorsa, cuma kılınacak; cuma kılınmayacaksa da, cuma kılmayıp öğle namazı kılınacak. Cuma kıldıktan sonra, belki kabul olmamıştır gerekçesiyle zuhr-i âhir diye bir namazı kılmak olmaz. Cuma namazı on rekâttır; dört rekât ilk sünnet, iki rekât farz ve dört rekât son sünnettir.”

       Not: Zuhr-i âhir namazı konusu, 05.06.2021 tarihinde sitemizde yayınlanan “Bunları Bilmekte Fayda Vardır” başlıklı yazımızın içinde de ele alınmıştı.

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler