Diğer Haberler Son Dakika 

4- ŞÜKRETMEK, YARATILIŞ GAYESİDİR

       Şükür, Allah’tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etmektir. Türkçede Allah’a karşı minnettarlık için “şükür”, insanlara karşı minnettarlık için “teşekkür” kelimeleri kullanılır. Şükrün karşıtı, küfürdür; yani nimeti inkâr etmektir, nankörlüktür.

       Kuran-ı Kerîm’de şükür kelimesi ve türevleri yetmiş beş yerde geçmektedir. Bunların çoğunda Allah’ın nimetleri ve ihsanlarından söz edilmekte, dolayısıyla insanların Allah’a şükretmesi gerektiği bildirilmekte ve şükredenlere verilecek mükâfatlar anlatılmaktadır. Neml suresi 40’ıncı ayetinde şükrün faydasının Allah’a değil, kula yönelik olduğu ifade edilmektedir. Zira kul şükrederek Allah’a olan minnet borcunu ödemiş olur, ayrıca şükrettiği için O’ndan daha çok nimet umabilir. Nitekim İbrahim suresinin 7’inci ayetinde, Allah’ın şükredenlere nimetini arttıracağı belirtilmektedir.

       Bir hadis-i şerifte, “Allah’a şükretmeyen, insanlara teşekkür etmez; insanlara teşekkür etmeyen de Allah’a şükretmez” buyrulmuştur (Tirmizi). Belâya sabretmenin de nimete şükretmenin de mümine sevap kazandırdığını bildiren hadis-i şerif, her durumda iyimser olmayı telkin etmektedir.

       Yüce Allah, kâinatın en şerefli varlığı olan insana yeryüzünde ayrıcalıklı bir konum vermiş ve bunun bir sonucu olarak da, sayısız nimetler lütfederek onu şereflendirmiştir. Bütün mahlûkatı yaratan Rabbimiz, cömertlikte eşsizdir. O’nun gece gündüz demeden verdiği nimetler saymakla bitmez. İçtiğimiz sudan tattığımız nimetlere kadar, kullandığımız teknolojik ürünlerden giydiğimiz kıyafetlere kadar her şey, O’nun bize bahşettikleridir. Gözümüz, kulağımız, gönlümüz, elimiz, ayağımız, aklımız, sağlığımız hep O’nun ikramıdır.

       Bize hayatımızı, evlâdımızı, evimizi, barkımızı, malımızı, mülkümüzü, kısacası her şeyimizi bağışlayan Allah’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Allah’ın ihsan ettiği bütün bu nimetlere karşı bizden beklediği de, samimi bir kalp ile O’na yönelmemiz, nimetlerinin kıymetini bilmemiz ve kendisine şükredip kullukta bulunmamızdır.

       Hz. Peygamber’i (s.a.s.), ayakları şişinceye kadar ibadete yönlendiren, Allah’a şükretme duygusudur. Ne mutlu bizlere ki, bütün günahları bağışlandığı halde Rabbine şükretmekten asla vazgeçmeyen, daima minnettar bir kul olma gayretinde olan ve bu durum kendisine sorulduğunda “Ben şükreden bir kul olmayayım mı?” (Buhari) diye cevap veren bir peygamberin ümmetiyiz. O, bu konuda şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana lâyık ibadet etmek için bizlere yardım eyle!” (Ebu Davud).

       Kuran-ı Kerimde, “Artık siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, bana nankörlük etmeyin!” (Bakara 152) buyruluyor. Allah’ı anmak (zikir); hem kalple, hem dille hem de eylemle olur. Kalple zikir, insanın her türlü tutum ve davranışında Allah’ı hatırlamasıdır. Dille zikir, Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını, tesbih ve dua cümlelerini tekrar etmektir. Eylemle zikir ise, Allah’ın iradesine uygun yaşayabilmektir.

       Zikir gibi şükür görevi de hem dille hem de eylemlerle yerine getirilir. Her nimetin şükrünün edası, o nimetten insanlara ikramda bulunmak ve Allah’ın hoşnut olduğu şekilde kazanıp harcamakla olur. Bunca nimetleri veren Allah olduğuna göre, insanın görevi de; daima diliyle ve eylemleriyle O’nu anıp nimetlerine şükretmek, nankörlükten sakınmaktır.

       Kuran’da şükür, kulluğun gereği olarak değerlendirilmiş, Allah’ın nimetlerine mazhar oldukları halde şükretmeyenler kınanmıştır. (bk. Araf 10, Nahl 78, Mümin 61). Şükür sadece sözle değil, eldeki nimetlerin gerçek sahibinin Allah olduğuna gönülden inanarak bu nimetleri Allah’ın rızasına uygun şekilde kullanmakla olur. Servetin şükrü, muhtaçlara yardım etmek; ilmin şükrü, bilgiyi insanların yararına kullanmak; sıhhatin şükrü ise, Allah’a kulluk ve insanlara hizmet etmektir.

       Şükür, yaratılış gaye ve hikmeti doğrultusunda yaşamanın bir göstergesidir. “Eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Nankörlük ederseniz gerçekten azabım çok çetindir” (İbrahim 7) ayetinin bilinciyle her durumda Allah’ın gazabından rahmetine sığınmak gerekir.

       Özet olarak söylemek gerekirse, şükretmek; sadece dille “Elhamdülillah” ya da “Ya Rabbi şükür” demek değildir. Asıl şükür, her nimeti, Allah’ın razı olacağı şekilde değerlendirmektir.

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Diyanet Hutbe-Şükreden Bir Kul Olabilmek)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler