Diğer Haberler Son Dakika 

İNSANIN YARATILIŞ GAYESİ

Tarih boyunca insanoğlu, “Ben neyim? Nereden geldim? Niçin varım? Nereye gideceğim?” gibi sorulara cevap aramıştır. İnsanın mutlaka bir yaratılış gayesi, bir varlık sebebi ol­malıdır. Kâinattaki her şeyin bir amaç için yaratıldığını belirten ayetlerden birinde; “Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri oynayıp eğlenmek için yaratmadık. Bunları hakikat ve hikmet çerçevesinde yarattık…” (Duhân 38-39) buyrulmaktadır.

       İnsanı eşsiz güzellikte yaratan Yüce Rabbimiz, onu yarattıklarının en şereflisi kılmış, çeşitli nimetlerle rızıklandırmış, kâinattaki birçok varlığı onun hizmetine vermiştir. Yüce Allah, insana akıl ve irade vererek onu diğer canlılardan farklı ve üstün kabiliyetlerle donatmış, ayrıca karar alma ve kararlarını uygulayabilme özgürlüğünü sunmuştur. Bütün bunları bahşettikten sonra, “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyamet 36) buyurarak, ona sorumluluğunu hatırlatmıştır.

       Her eşyanın bir yapılış gayesi vardır. Soba ısıtmak için, buzdolabı soğutmak için, lamba da aydınlatmak içindir. Buzdolabı niçin ısıtmıyor, soba niçin soğutmuyor diyemeyiz. Çünkü yapılış gayeleri bunlar değildir. Peki, İnsanın yaratılış gayesi nedir? Yeryüzünde Allah’ın emirlerini uygulamaya ve tebliğe memur bir halife olarak yaratılan insan, hangi gaye için yaratılmıştır?

       Tüm canlılar, yaratılış gayesine uygun yaşadığı müddetçe mutlu olurlar. Mesela, kuşlar uçabildiği,  atlar koşabildiği, balıklar suda yüzebildiği zaman mutludur. Kuş uçamazsa, at koşamazsa, balık da susuz kalırsa mutsuz olur. İnsan da böyledir; iman edip Allah’a kulluk görevini yerine getirdiği zaman gerçek huzura kavuşabilir.

       Allah’ın yarattığı varlıkların en şereflisi ve kıymetlisi insandır. Ayet-i kerimelerde belirtildiğine göre Yüce Allah, insanı en güzel şekilde yaratmış ve binlerce mahlûkatı onun istifadesine sunmuştur. (bk. Tin 4, Bakara 29). Kendisine bunca nimet verilen insan, boşuna yaratılmış olabilir mi? Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “Sizi sırf boş yere yarattığımızı ve sizin artık huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Müminûn 115).

       Bir anne-baba evlâdını, bir hayvan dahi yavrusunu başıboş bırakmazken; onu yoktan var eden ve bunca nimetlerle donatan Allah kulunu başıboş bırakır mı? Allah, kulunun hem dünyada, hem de ahirette mutlu olmasını diler. Onun için, her an sorumluluğumuzun bilincinde hareket ederek ve sahip olduklarımızdan bir gün mutlaka hesap vereceğimizi düşünerek hazırlıklı olmalıyız.

       İnsan, ruh ve bedenden oluşmuş bir varlıktır. Her iki tarafın da ayrı istekleri vardır ve isteklerinin karşılanması gerekir.  Bu iki yönden birini ihmal etmek veya yıkmak, aslında insanın kendini yıkmasıdır. İnsanı en iyi tanıyan ve onu yaratan Allah, ruhun gıdasının iman, insanın yaratılış gayesinin de kulluk etmek olduğunu bildirmektedir. Kuran-ı Kerim’de, “Sonra ona düzgün bir şekil vermiş ve ruhundan ona üflemiş; sizi kulak, göz ve gönüllerle donatmıştır. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!” (Secde 9) buyrulması, insanoğlunun diğer canlılardan farklı yaratılışa sahip en şerefli bir varlık olduğunu göstermektedir.

       Unutmayalım ki, Rabbimize kullukta daimi olduğumuz sürece, yaratılış gayemizi idrak etmiş olacağız. Yalnız kandil gecelerine ve Ramazan ayına mahsus bir ibadet anlayışı değil; beş vakit namazıyla, cumasıyla, ticaretiyle, idaresiyle, kılık kıyafetiyle vb. dünyevi hususlarla  insan ömrünün tümünü kapsayan  bir ibadet anlayışının yerleşmesi gerekmektedir. Allah’a kulluğun, hayat boyu sürmesi gerekliğini belirten Kuran ayeti şöyledir:  “Ama sen Rabbini hamd ile tesbih et, secde edenlerden ol! Kesin olan şey (ölüm) gelinceye kadar Rabbine kulluk et!” (Hicr 98-99).

       Allah’ın bahşettiği bu ömür sermayesi içerisinde şu veya bu şekilde yaşamaktayız. Bu sermaye, sınırlıdır. Bir gün bitecek ve yeniden verilmeyecektir. Onun için, uyanık olmak ve bu sermayeyi akıllıca kullanmak gerekir. Hayat, anlamsız bir varoluş olmadığı gibi, ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş değildir. Aksine hayat, bir hayırlı faaliyetler alanı; ölüm ise, bu faaliyetlerin karşılığını bulacağımız, ebedî varlık sahasına geçişi sağlayan bir dönüm noktasıdır. Demek ki  insan, şu âlemde bir imtihana tabi tutulmuştur. Rabbini bulan ve O’na kul olan kurtulmuş, bunun dışındakiler ise mahvolmuştur.

       Çevremize baktığımızda değişik varlıkları görürüz. Bu varlıkların bazıları bize lüzumsuz ve anlamsız gibi gelebilir. Bu durum, bizim iyi göremediğimizden kaynaklanır. Allah abesle meşgul olmaz, anlamsızlık Allah kavramıyla örtüşmez. Bütün varlıklar için yaratılışın mutlaka bir amacı vardır. Ayetler ışığında insanın yaratılış amacını şöyle özetleyebiliriz: Allah’a kulluk etmek, imtihan edilmek, Allah’a yakarışta bulunmak, şükredip nankörlük etmemek, merhametin tecellilerine muhatap olmak vb.

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV Kuran Yolu Tefsiri, Prof. Dr. Hamdi Döndüren-Delilleriyle İslam İlmihali, İl Müftüsü Turgut Açari-İnsanların Yaratılış Gayesi, Vaaz Sitesi-Yaratılış Gayesi, Dr. Muammer İpek-Kuran’a Göre İnsanın Yaratılış Hikmeti ve Sorumluluğu)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler