Diğer Haberler Son Dakika 

EMANETİ EHLİNE VERMEK

“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir” (Nisa 58).

Hz. Peygamber Mekke’yi fethedince burada Kureyş kabilesinin çeşitli ailelerinde bulunan bazı salahiyet ve vazifeleri yeniden düzenlemiş, bir kısmını kaldırmıştı. Kaldırmadığı hizmetler arasında Mescid-i Haram ve çevresinin hizmetiyle su işleri vardı. Birinci hizmet Osman b. Talha’da, ikinci hizmet ise Hz. Peygamber’in amcası Abbas’ta idi. Hz. Peygamber, vazifelerle ilgili yeni bir düzenleme yapmak üzere Kâbe’nin anahtarını Osman’dan almıştı, amcası Abbas bu hizmetin de kendisine verilmesini talep etti. Bunun üzerine emanet ayeti geldi ve anahtar yine Osman b. Talha’ya teslim edildi (Müslim).

Elmalılı Tefsirinde, bu ayetin indirilme sebebi şöyle açıklanır: “Mekke’nin fethi günü Rasulüllah Mekke’ye girdiği zaman Kâbe’nin anahtar taşıyıcısı olan Osman b. Talha, kapıyı kilitlemiş, anahtarını Rasulüllah’a (s.a.s.) teslim etmekten kaçınmış, “Allah’ın elçisi olduğunu bilseydim engel olmazdım” demişti. Hz. Ali, Osman b. Talha’dan anahtarı zorla alarak Kâbe’nin kapısını açmıştı. Rasulüllah Kâbe’ye girdi ve iki rekât namaz kıldı. Kâbe’den çıktığında, amcası Hz. Abbas anahtarın kendine verilmesini ve eskiden sorumluluğunda bulunan hacılara su dağıtma vazifesi ile beraber Kâbe kapıcılığının birleştirilmesini istedi. Bunun üzerine, “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder…” (Nisa 58) ayeti indirildi. Bundan dolayı Hz. Peygamber, anahtarın Osman’a geri verilmesini ve kendisinden özür dilemesini emretti. Hz. Ali de anahtarları götürüp özür dileyince, Osman b. Talha şöyle dedi: “Beni zorladın, bana eziyet verdin, sonra gelip hatanı düzeltmeye çalışıyorsun. Bunun sebebi nedir?” Hz. Ali, “Senin hakkında ayet geldi” diyerek ayet-i kerimeyi okudu. Bunun üzerine Osman b. Talha, şehadet getirerek Müslüman oldu.”

Burada, emanetin yerine getirilmesi, ehline verilmesi ve insanlar arasında adaletle hükmedilmesi yönündeki emirlerin muhatapları genel olarak bütün insanlar, özel olarak müminler ve daha özel olarak da yöneticiler gibi emanet ve adaletten kamu adına sorumlu olan şahıslar ve topluluklardır.

Tarih boyunca insanların huzur ve mutlulukları iki sebeple kazanılmış veya kaybedilmiştir: Emanet ve adalet. Emanetler ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe cemiyette huzur ve saadet hâkim olmuştur. Hıyanet ve haksızlık yapıldığında ise; huzursuzluk, kavga ve savaşlar artmıştır.

Emanet, korunması istenen maddi ve manevi değerdir. Kişinin kullanıp sahibine iade etmek üzere aldığı eşya emanet olduğu gibi, devletin hizmet makamları da emanettir. İlim, din, antlaşma ve sözleşmeler, komşuluk hakları vb. emanettir. Bütün bunlar korunacak, muhatap ve ilgililerine teslim edilecek, ne maksatla verilmiş ise ona uygun olarak kullanılacaktır.

Gerek İnsan Hakları Beyannamesi’nde, gerek Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi’nde ve gerekse T.C. Anayasası’nda adalet ve eşitlik kavramları üzerinde hassasiyetle durulmuştur. Kamu görevlilerinin, bu konuda daime duyarlı olmaları ve adalet ile eşitlikten ödün vermemeleri gerektiği hususu vurgulanmıştır.

Aslında Yaratıcının, atomdan galaksilere varıncaya kadar yarattığı her canlı ve cansız varlıkta hassas ve mutlak bir düzen, adalet ve dengenin bulunduğunun bilimsel olarak ispat edilmiştir. Evrendeki bütün varlıklarda ve bunların birbirleri ve parçaları arasında bir uyum ve ahengin bulunması, adaletin bir göstergesidir. Kamu görevlileri, adaletli olmak için özellikle emanet bilincine ve liyakat ölçüsüne dikkat etmeleri gerekmektedir. Mesleği, unvanı, görevi hatta cinsiyeti ne olursa olsun tüm insanların saygın olduğu ve onlara gerekli saygı ve hizmetin eksiksiz olarak sunulması gerektiği unutulmamalıdır.

Kuran-ı Kerim, “emanet” olarak nitelediği görevlerin ehil olanlara verilmesini ve insanlar arasında adaletle davranılmasını emrederken, aynı zamanda vazife taksiminde iltiması onaylamayan genel bir ilke ortaya koymuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.) görev dağıtımı sırasında talepten ziyade liyakat aramış, kendisinden sonra adam kayırma işinin görüleceğini bildirerek bu gelişmeler karşısında sabırlı olunmasını öğütlemiştir (Buhari, Müslim). Bir hadiste de, “İş ehli olmayana verildiğinde kıyameti bekleyin” (Buhari) buyurarak; iltimas (haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma) olayını  kıyamet alâmeti olarak zikretmiştir.

Sonuç olarak, işe alımlarda “bizdendir” veya “bizden değildir”, “arkasında şu veya bu vardır” gibi haksızlıklar yapılmamalı; torpil değil, liyakat öne çıkmalıdır. Yani Allah’ın emrine uyularak emanetler ehline verilmelidir. “Adama göre iş değil, işe göre adam” kuralı hayata geçirilmelidir. Unutmamak gerekir ki, kul ve kamu hakkına girmek büyük günahlardandır.

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV Kuran Yolu Tefsiri, Elmalılı Tefsiri, TDV İslam Ansiklopedisi, Bartın Üniversitesi Personel Daire Başkanlığı-Kamu Görevlerinde Adalet, Liyakat, Emanet)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler