TEBBET SURESİ
Tebbet suresi, Kuran’daki sıralamada yüz on birinci, iniş sırasına göre altıncı suredir. Mekke döneminde Fatiha suresinden sonra inmiştir. Allah Teâlâ kendisine, yakınlarını uyarıp İslâm’a çağırmasını emredince (bk. Şuara 214) Hz. Peygamber (s.a.s.), Safa tepesine çıkmış; orada bulunan Kureyş kabilesi mensuplarını yanına çağırarak onlara İslâm’ı tebliğ etmişti. Ebu Leheb bu olaya kızarak, “Kuruyup yok olasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?” diyerek uzaklaşmıştır. Bu olayın ardından, Ebu Leheb ’in kullandığı “tebbe” kavramıyla başlayan bu sure nâkil olmuştur.
Tebbet suresinde, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in amcası olan ve O’na karşı düşmanca davranışlar sergileyen Ebu Leheb ve karısı eleştirilmekte, onlar gibi servet ve gücüne güvenenlerin acı sonu bildirilmektedir. Sure, mealen şöyledir: “Ebu Leheb’in elleri kurusun! Kurudu zaten. Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı başka şeyler. O, alev alev yanan ateşe atılacak! Dedikodu yapıp söz taşıyan karısı da. Boynunda da ipten bükülmüş bir halat bulunacak.” (Tebbet 1-5).
“Ebu Leheb’in elleri kurusun!” mealindeki birinci ayet, mecazi bir ifade olup “Kahrolası!” anlamında bir bedduadır. Devamındaki “tebbe” fiili, bedduanın gerçekleşeceğini ifade eder. Müfessirler, ikinci ayette Ebu Leheb’in kazandığı bildirilen şeyden maksadın onun çocukları, malı, mevki ve itibarı olduğunu söylemişlerdir. Ayet-i kerimede, bunların hiçbirinin kendisini dünyadaki kötü sondan kurtaramadığı ifade edilmektedir.
Ebu Leheb, Hz. Peygamber’in amcası olduğu için O’nu desteklemesi ve düşmanlarına karşı koruması gerekirken; tam tersine karısıyla birlikte O’na eziyet ve sıkıntı verdiklerinden dolayı üçüncü ayette, ateşi son derece şiddetli olan cehenneme gireceği haber verilmiştir.
Ebu Leheb’in karısı Ümmü Cemil’dir. “Dedikodu yapıp söz taşıyan…” diye çevrilen dördüncü ayeti, Hz. Peygamber’e eziyet etmek maksadıyla diken, çalı çırpı toplayıp geceleyin O’nun yoluna serdiği için “odun taşıyan” diye çevirenler de vardır. Aynı kadın, mücevherden yapılmış kıymetli gerdanlığını Hz. Peygamber’e düşmanlık uğrunda harcayacağını büyük bir gururla söylediğinden dolayı da beşinci ayet, “Dünyadaki gerdanlık yerine ahirette boynuna ateşten bir ip takılacaktır” şeklinde yorumlanmıştır.
Mekke’nin ileri gelenleri arasında yer alan Ebu Leheb’in asıl adı Abdülüzzâ’dır. Babası ona, güzelliği sebebiyle ateş gibi parladığı veya öfkelendiği zaman yanakları kızardığı için “Ebu Leheb” (alev babası) demiştir. İslâmiyet’ten önce Hz. Peygamber’in dostuydu ve iki oğlu Utbe ile Uteybe’yi, O’nun kızları Rukiye ve Ümmü Gülsüm ile evlendirmişti. Ancak peygamber olduktan sonra kendisine şiddetle karşı çıkmıştı. Evi Hz. Peygamber’in evine yakın olduğundan, O’nun evini sık sık taşa tutar veya başkalarına taşlatır; kapısı önüne her çeşit pisliği atmaktan çekinmezdi. Karısı Ümmü Cemil de, Rasûlüllah’ta eziyet etmekte ondan geri kalmazdı.
Ebu Leheb, Hz. Peygamber’i her yerde takip ederek sözlerini yalanlar, O’nun bir sihirbaz ve yalancı olduğunu, kavmini birbirine düşürdüğünü, bu nedenle sözlerine itibar edilmemesi gerektiğini söylerdi. Kendisinin ve karısının Rasûlüllah’ı rahatsız eden hareketleri hep devam etti. İlk defa bir müşrikin ismen zikredilerek karısıyla birlikte tehdit edildiği görülen Tebbet suresinin nazil olması üzerine; Ebu Leheb’in oğulları, babalarının emriyle evli bulundukları Hz. Peygamber’in iki kızını da boşadılar.
Ebu Lehep’ten bahseden Tebbet suresi nazil olunca; Uteybe, Rasûlüllah’ta gelerek; “Ben senin dinini tanımıyorum. Kızını da boşadım. Artık ne sen beni sev, ne de ben seni seveyim” diyerek Peygamberimiz’e saldırıp gömleğini yırttı. Uteybe’nin bu davranışına çok üzülen Hz Peygamber; “Yarabbi! Buna canavarlarından birini musallat et” diye beddua etti. Bunu duyan Ebu Leheb, oğlunun arkadaşlarına; “Muhammed oğluma beddua etti, onu korumak için tedbirli olun” diye tembihte bulundu. Uteybe, ticaret için Şam’a giderken konakladıkları yerde, korkusundan arkadaşlarının ortasında uyudu. Geceleyin bir aslan geldi, orada bulunanları tek tek koklayarak ilerledi ve Uteybe’yi bulunca da onu parçaladı.
Hz. Peygamber, kendisinin bir rahmet peygamberi olduğunu söyleyerek beddua etmekten kaçınırdı. Bununla birlikte zaman zaman Allah düşmanlarına beddua ettiği de olmuştur. Bunlardan biri de Uteybe’ye yaptığı bedduadır. Bu konuda daha geniş bilgi için, 13.01.2023 tarihinde sitemizde yayınlanan “Beddua” başlıklı yazımıza bakılabilir.
Bedir savaşında Müslümanların galip geldiğini öğrenen Ebu Leheb, kahrından birkaç gün sonra öldü. Oğulları, onun yakalandığı hastalığın kendilerine bulaşmasından korktukları için babalarına yaklaşamadılar ve ölünce de onu gömemediler. Birkaç gün sonra cesetten çok kötü kokular gelmeye başlayınca, ücretle tuttukları Sudanlılara cenazeyi defnettirdiler.
Geleceğe ait haberlerin verildiği bu sureden dolayı birçok gayrimüslim iman etmiştir. Surede, Ebu Leheb ve karısının iman etmemesi ve Hz. Muhammed’ e düşmanlığı nedeniyle cehenneme gidecekleri haber verilir. Bu sure indikten yedi sene sonra ölen Ebu Leheb, inatla iman etmemiştir. Hâlbuki yalandan da olsa, “iman ettim” dese ve öylece gösteriş yaparak bile yaşasaydı; o zaman bu sure hükmünü kaybetmiş, hâşâ Allah kendisi ile çelişmiş olacaktı! Böyle bir şeyin olmaması, Kuran’ın Allah lafzı olduğunun kanıtlarından biridir.
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Murat Ergüven-Uteybe’yi Arslan Nasıl Parçaladı?)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni