Diğer Haberler Son Dakika 

Kalbin Mühürlenmesi

Yüce Allah, Bakara suresinin başında, maneviyatı sağlıklı olan müminleri anlattıktan sonra; önce inkârcıların durumunu, ardından da ikiyüzlülük yapan münafıkların durumunu anlatır. İnkârcıların kalplerinin mühürlü olduğuna ve münafıkların kalplerinin ise hastalıklı olduğuna dikkat çeker: “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir, gözlerinde de kalın bir perde bulunmaktadır ve onlar için büyük bir azap vardır” (Bakara 7). ”Kalplerinde bir bozukluk vardır, Allah da onlardaki bozukluğu arttırmıştır. Yalan söylemeleri yüzünden, kendilerine acı veren bir azap da vardır” (Bakara 10).

Kuran-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde kalp mühürlenmesi; “bir kalbin, küfür ve isyanla katılaşmak ve kararmak suretiyle imanı kabul edemez hale gelmesi şeklinde” tarif edilir. Nisâ suresinin 155’inci ayetinde, kâfirlerin kalplerinin kılıflanması veya mühürlenmesi, onların irade ve tercihlerini bu yönde kullanmış olmalarına bağlanmıştır. Mutaffifin suresinin 14’üncü ayetinde, inkârcıların yanlış davranışlarının kalplerini kaplayıp kararttığı bildirilmiştir. İşlenen günahların, bir pas tabakası gibi kalbi kaplayıp karartmasını; böylece insanın düşünce ve duygularını olumsuz etkilemesini, onun hakikatleri kavramasına engel olmasını ifade eder. Rasulüllah Efendimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tövbe ve istiğfar ettiği zaman kalbi parlar. Günahtan dönmez ve bunu yapmaya devam ederse, siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar ve kilitler. Allah’ın “Hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır” (Mutaffifin 14) diye anlattığı pas, işte budur” (Tirmizi).

Doğruyu, iyi olanı bilmek ve ona uygun davranmak için sağlam imana ve uygun eğitime ihtiyaç bulunmaktadır. Bu imandan ve eğitimden yoksun bulunan, zevklerine saplanıp gününü gün eden kimseleri yola getirmek zordur. Casiye suresinin 23’üncü ayeti, bu zorluğa işaret etmekte, ancak kapıyı da açık tutmaktadır. Kalbi mühürleyen Allah olduğu gibi, onu açacak olan da ancak O’dur. Kul ister ve yönelirse, Allah onu bağışlar ve doğru yola iletir.

“İnsanın dinî gerçekleri kavrayıp benimsemesini sağlayan ruhî yeteneğinin köreltilmesi” şeklinde tanımlanan “tab’-ı kalp”; Kuran-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk’ın bazı kalpleri mühürlediğini ifade eden ayetlerden hareketle üretilmiş bir terimdir. Hz. Peygamber (s.a.s), ashabına kalbin mühürlenmesine yol açan şiddetli arzu ve hırslardan Allah’a sığınmayı tavsiye etmiş, yalan söylemediği ve hainlik yapmadığı sürece müminin kalbinin doğruluk üzere olacağını açıklamıştır.

İlâhî emirlere uymakta gevşeklik gösterip isyana yönelmek, kalbin hakka ve hayra karşı daralmasına sebep olurken; bâtıla ve şerre karşı genişlemesine yol açar, böylece kalp kararır. Bu davranışı sürdüren kişinin gözlerine ve kulaklarına perde çekilir, ardından kalbi mühürlenir. Yine de vazgeçmediği takdirde kalbine kilit vurulur ve nihayet kalp ölür. Bu durum, kâfirlerin iman etmesinin engellendiği veya onların zorla inkâra sevk edildiği anlamına gelmez. Aksine, kâfirlerin inkârı seçmeleri yüzünden imanlarını sağlayacak delillerden yararlanamayacaklarına ilişkin ilâhî bir kanunun (sünnetullah) bulunduğunu ifade eder. Buna karşılık Cenâb-ı Hak, iman ve itaate yönelen kimsenin kalbini hidayete açık duruma getirir. Kişi hidayet yolunda devam ederse, Allah tarafından denenir, başarılı olması halinde kalbini temizleyip imanı sevdirir. Bu yolu sürdürürse kötü fiilleri yapmaktan korunup iyi fiilleri işlemeye yönlendirilir. Sonunda Allah onun kalbini değişmeyen bir karaktere büründürür. (bk. Enam 125, Mücadele 22).

“Mazeretsiz olarak cuma namazına üst üste üç defa gitmeyenin nikâhı düşer mi?” sorusuna Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu şu fetvayı vermiştir: “Cuma namazı, akıllı, ergenlik çağına erişmiş, sağlıklı, hür ve misafir olmayan Müslüman erkeklere farz kılınmıştır. Kadınlar, hürriyeti kısıtlı olanlar, yolcular ve cemaate gelemeyecek kadar mazereti olanlar cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler. Cuma namazını terk edenlere yönelik tehditkâr ifadeler taşıyan hadisler, cumanın önemini vurgulamak ve mazeretsiz terk edenlerin cezayı hak edeceklerini bildirmek amacını taşırlar. Bu hadislerin bir kısmında Rasulüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Birtakım insanlar ya cuma namazını terk etmeyi bırakırlar yahut da Allah onların kalplerini mühürler, artık gafillerden olurlar” (Müslim); “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” (Ebu Davud). Buna göre, özürsüz olarak cuma namazını terk eden bir Müslüman büyük günah işlemiş olur. Fakat farziyetini inkâr etmedikçe ve hafife almadıkça; cumayı üç kez terk etmekle nikâhı düşmez.

“Kalbin mühürlenmesi” konusunda bazı uzmanların görüşleri özetle şöyledir:

Prof. Dr. Bayraktar BAYRAKLI: İnsanların, ceza ve azap görmelerine yol açıcı günahları işleten Allah değildir. İnsanlar, bunları kendi iradeleriyle yaparlar. Bir iş yeri, amacı dışında kullanılırsa; yetkililer tarafından mühürlenerek kullanıma kapatılır. Gerekli şartlar yerine getirilirse, tekrar açılabilir. Kalpler de amacı dışında kullanılıp günah yüküyle doldurulursa, emir ve yasaklara kendini kapatırsa, Allah da o kalbi mühürleyebilir. “Allah onların kalplerini mühürlemiştir” (Bakara 7) ayetinde mecazi bir anlatım vardır. Mühürlemek, “anlayış kanallarını kapatmak” manasındadır. Allah durup dururken kalbi mühürlemez, kalp kulun yaptığından dolayı mühürlenir.

Prof. Dr. Mehmet OKUYAN: Kalbin mühürlenmesi, tövbeye engel değildir. Küfür sebebi ortadan kalkarsa, kalbin mührü de ortadan kalkacağını Allah bildiriyor (Bakara 88). Dinimizde, her şeyin bittiği ve geri dönüşünün olmaması gibi bir ümitsizlik söz konusu değildir (Nisa 155). İnsan için, ölüm anı belirmeden önce tövbe kapısı daima açıktır.

Prof. Dr. Nihat HATİPOĞLU: Kalbin mühürlenmesinden maksat, kalbin küfür ve isyanla katılaşmak ve kararmak suretiyle imanı kabul etmez hale gelmesidir. İmansızlığa karar verip hidayete kapılarını kapatan inkârcı insanların kalbini Yüce Allah mühürler. Bu kişiler; kalplerini, kulaklarını, gözlerini hakikatten inkâra çeviren insanlardır. Allah’a ve O’nun kitabına, peygamberine kalplerini tamamen kapatmışlardır. Hakikat ve hidayete kapalı olan kalbin bu halini Allah onaylamıştır.

Doç. Dr. İbrahim ÇELİK: Kalpleri mühürlenen bu inkârcılar davet edildikleri dini kabul edemiyorsa, sorumlusu kimdir? Yoksa onların kaderleri mi böyledir? Tefsircilere göre; bu tür ifadeler mecazlıdır, hakiki manada değildir. Yani aslında onların herhangi bir sakatlıkları yoktur. Şu halde onların sakatlıkları, çarpık mantıklarındadır. Buna göre onların inanmamaları, iradelerinin olmadığından değil, kendi iradelerini bozup kullanılamayacak duruma getirdiklerinden dolayıdır. Diğer bir ifade ile onlar bizzat kendileri, iradeleri ile artık geri dönemeyecekleri yanlış bir yola girmişlerdir.

En son Haberler