Diğer Haberler Son Dakika 

MUKARRABİN (YAKINLIK)

       Sözlükte “yaklaşmış, yakın olan” anlamına gelen mukarrebîn; terim olarak, meleklerden ve insanlardan Allah’a yakın kılınanlar anlamında kullanılır. Mukarrebîn, sekiz ayette yer almakta, bunların ikisinde (Araf 114, Şuara 42) insanlar arasındaki yakınlığı ifade etmektedir. Diğer ayetlerde ise meleklerden veya insanlardan mukarreb (yakın) olanlar konu edinilir. Bu çerçevede mukarrebîn meleklerinin can-ı gönülden Allah’a kullukta bulundukları ve illiyyîne (yüksek dereceye) şahit oldukları beyan edilmektedir. Bu mertebeye ulaşan kişinin rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış olacağı belirtilir. (bk. Nisa 72, Mutaffifin 21, Vakıa 88-89))

       Hadislerde gece ibadeti ve fakirlerin sevilmesi, müminin mukarrebîn mertebesine yükselmesine vesile olacak davranışlar arasında zikredilmiştir (Tirmizi). Özellikle namazda okunan Kuran ile Allah’a yakınlık elde edildiği bildirilmiş (Tirmizi) ve namazda en yakın halin secde ânı olduğu (Müslim) ifade edilmiştir. Kişinin Allah’a yönelişi arttıkça Allah’ın da ona icabetinin artacağı (Buhari, Nesâi) haber verilmiştir. Hz. Peygamber’in mukarrebîn ile beraber olmak için gece dua ettiği de nakledilmektedir (Tirmizi).

       Herhangi bir varlıkla yaratıcı arasında fiziksel yakınlıktan bahsetmek mümkün olmadığına göre, Allah ile yarattıkları arasındaki yakınlıktan manevi değerin kastedildiği açıktır. Mukarrebîn makamındaki meleklerin arşı taşıyanlar ve onun etrafında bulunan Cebrail, İsrafil, Mikail ve Azrail gibi büyük meleklerden ibaret olduğu, onların insanlardan üstün bir konumda bulunduğu kabul edilmektedir. Müminlerden öne geçenlerin mukarrebîn şeklinde adlandırılması, kurtuluşa eren insanların ahirette tek bir statüde bulunmadığını gösterir. İslâm âlimleri, mukarrebîn makamına ulaşanların kimler olduğu konusunda çeşitli açıklamalar yapmışlardır.  Genel olarak, bütün hayatı boyunca hayırlı işler yapanlar, dünyada hayra koşmada önde olanlar, nefsin isteklerini terk edip fazilet ve takvada ümmetin seçkinleri konumunda bulunanlar vb. vasıflara sahip olan insanların bu gruba dâhil olduklarını belirtmişlerdir.

       Tasavvufta, manevi makamlardan biri olarak kabul edilen mukarrebîn üzerinde özellikle durulmuş, kişinin bu dereceye nasıl ulaşacağı açıklanmaya çalışılmıştır.   Tasavvufta “kurb”, Hakk’a yakın olmak; “kurbet” ise, kişiyi Allah’a yaklaştıran fiili ve davranış olarak görülmüştür. Biri Hakk’ın kuluna, diğeri kulun Hakk’a yakın olması tarzında iki türlü kurb vardır. “Biz ona şah damarından daha yakınız” (Kâf 16); “Şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm” (Bakara 186) mealindeki ayetleri yorumlayan âlimler; biri genel, diğeri özel olmak üzere Allah’ın iki türlü yakınlığından söz ederler. Genel anlamda Allah bütün insanlara aynı derecede yakındır. Bu, Allah’ın ilim ve kudret sıfatlarıyla onlara yakın oluşu demektir. Özel anlamda ise Allah müminlere, bilhassa takva sahiplerine ve velilere yakındır. “Kendisine bir karış yaklaşanlara O bir kulaç yaklaşır” (Buhari, Müslim) hadis-i şerifi buna işaret etmektedir. Bu yakınlık, Allah’ın rahmeti ve lütfu ile onlara yakın olması demektir.

       Hakikatte Allah’ın her şeye, o şeyin kendisinden daha yakın olduğu unutulmamalıdır. Yakın kılınma; Allah’ın kuluna büyük bir lütuf ve ikramı olduğu ve yaratıkların rableri katında ulaşacağı en yüce manevi makamı ifade etmektedir.

       Allah, maddeden ve mekândan münezzeh olduğundan kuluna yakınlığı; onu bilmesi, dualarını işitmesi, ihtiyaçlarını görmesi, ilahi sıfatların o kulu kuşatmış olması manasındadır. Mesela, biz güneşe çok uzak olduğumuz halde o, ışığı ile bize bizden daha yakındır. Bizim güneşe olan uzaklığımız mesafe yönündendir

       Ali İmran suresinin 193’üncü ayetinde ebrardan, “iyiler” diye söz edilmekte ve şöyle buyrulmaktadır: “Rabbimiz! Doğrusu biz ‘Rabbinize inanın!’ diyerek, imana çağıran bir davetçiyi işitip iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi sil ve bize iyilerin ölümünü nasip et.”

       Ebrar, “birr” mastarından türemiş olan “berr” kelimesinin çoğulu olup “iyiler, doğrular, iyilik ve ihsanı bol olanlar” anlamlarında bir sıfattır. “Berr” aynı zamanda “çok şefkatli ve kerem sahibi” anlamında Allah’ın bir ismi (Tûr 28) olarak kullanılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: “Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddık (doğru sözlü) diye yazılır. Yalancılık kötülüğe, kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb (çok yalancı) diye yazılır” (Buhari, Müslim).

       Ebrar, Allah Teâlâ’nın azabından kurtulmak ve O’nun nimetlerine kavuşmak için ibadet ederler. Bu iki dilek de, nefsin arzularıdır. Mukarreblerden, Allahü Teâlâ’ya, korkuyla ve nimetlerine kavuşmak için ibadet edenler de vardır. Ama bunların korkuları ve arzuları kendi nefisleri için değildir. Bunlar, Allahü Teâlâ’nın rızasına, sevgisine kavuşmak için ve Onun gücenmesinden korktukları için ibadet ederler. Cenneti de isterler, çünkü Cennet, Allahü Teâlâ’nın rızasının, sevgisinin bulunduğu yerdir. Bunlar Cehennemden korkar, ondan koruması için dua ederler; çünkü Cehennem, Allahü Teâlâ’nın gazabının bulunduğu yerdir. Bu büyük insanlar; nefislerine köle olmaktan kurtulmak ve Allahü Teâlâ için hâlis kul olmak gayreti içindedirler. Bu mertebe, mukarreblerin en üstün derecesidir. 

       Vakıa suresinin sonlarına doğru ölüm anında, insanların durumlarından bahsedilir. Surenin,  88-89’uncu ayetlerinde; “Şayet o, Allah’a yakın olanlardan (mukarrebîn) ise; ona huzur, güzel nasip ve nimetlerle dolu cennet (Naim cenneti) vardır” buyrulmaktadır. Devamındaki ayetlerde de şöyle buyrulur: “Eğer amel defteri sağından verilenlerden ise, (ona şöyle denir:) “Selâm sana ey hakkın ve erdemin yanında olmuş kişi!” (Vakıa 90-91).

       “İşte onlar nimetlerle dolu cennetlerde Allah’a en yakın olanlardır” (Vakıa 11-12) ayet-i kerimesindeki “Allah’a en yakın olanlar” (mukarrebîn) diye nitelenenlerin; Allah ve Rasulü’ne ilk iman edenler, ilk muhacirler, iki kıbleye doğru da namaz kılmış sahabiler diye belirli kimselerin kastedildiği yorumları yapılmıştır. Bazı âlimlere göre ise, dünyada iken iyilik yapma ve kötülüklerden sakınma hususunda öncü konumunda olan ve ahiret mutluluğunda da en önde olmayı hak eden bütün insanları kapsadığı belirtilmiştir.

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Ahmet Tunalılar- Ebrâr ve Mukarreb Ne Demek?)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler