Diğer Haberler Son Dakika 

BAŞMUALLİMLİKTEN BAŞÖĞRETMENLİĞE

14 Şubat 2022 tarihli yeni yasal düzenlemeyle öğretmenlik mesleği öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olmak üzere üç kariyer basamağına ayrılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığınca kariyer basamaklarının ilk gündeme getirildiği yıllarda “Öğretmenlikte Kariyer Planlamasının Sorunları” başlığını taşıyan bir yazı kaleme almış ve 2006’da yayımlamıştım. Konunun tekrar eğitim çalışanlarının mesleki ve çalışma hayatına dâhil olması nedeniyle görüşlerimi yenileyerek anlatıverirken, başöğretmenliğin geçmişini de ailem ve yakın çevreme yansımalarından izleyelim.

Beşikdüzü Resullü köyü nüfusuna kayıtlı rahmetli hoca babam (Hafız Hüseyin Demirci, 1916-1992) beş yıllık ilkokul mezunu olduğundan 18 Mayıs 1930 tarihinde diploması düzenlenmiştir. Diploma üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Maarif Vekâleti Şarlı İlk Tahsili Bitirme Şehadetnamesi yazmaktadır (Şarlı, Beşikdüzü’nün önceki adıdır). Şehadetname numarası ile okul numarası aynı olup 93’tür.  Fotoğraftaki mühürde T.C. Merkez Şarlı Mektebi Başmuallimliği, onay bölümündeki mühürde ise T.C. Trabzon Mıntıkası Maarif Eminliği ibaresi yer almaktadır. Babamın şehadetnamesini imzalayanların unvanları sırasıyla sınıf muallimi, başmuallim ve maarif müdürüdür (1).

Amcam (Hacı Hafız Mehmet Demirci, 1919-1995) 1937 yılında Trabzon Lisesini bitirdi. Çeşitli kurumlarda 15 yıla yakın çalıştıktan sonra fark derslerini vererek Trabzon Öğretmen Okulu mezunu oldu. 1954 yılında öğretmenliğe geçiş yaptı ve stajyerliği kaldırıldığında başöğretmen oldu. 1 Eylül 1958’de Beşikdüzü Resullü Köyü Okulu başöğretmenliğine tayin edildi. (2)

Trabzon Öğretmen Okulu mezunu, Beşikdüzü Oğuz köyünden aile dostumuz Ulaş İpek (1934-2022) 1955-56 öğretim yılında ilkokul öğretmenliğine başladı ve asaleti onaylanınca başöğretmenliğe terfi etti (3). Yine aynı köyden değerli büyüğümüz Mehmet Hekimoğlu (1933 – ) Beşikdüzü Köy Enstitüsünü bitirdi ve 1952 tarihinde Türkelli İlkokulu’nda çalışırken başöğretmen unvanı aldı (4). Aile kariyeri ve ilişkileri sayesinde tanıdığımız adı geçen öğretmenlerimizi başöğretmen olarak değil sadece öğretmen olarak algılıyorduk!

1928 yılında hazırlanan Millet Mektebi Talimatnamesi ile Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’e başöğretmenlik unvanı verilmiştir. Aynı yönetmelikte başmuallim ve muallimler başlıklı bir bölüm vardır. Bu unvanın Osmanlı Devletinin son dönemlerinde de uygulamada olduğunu biyografik araştırmalarda görmekteyiz. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Şerefettin Yaltkaya’nın Bandırma Numune Rüşdiyesi’nde başmuallimlik görevinde bulunduğu kitaplarda yazılıdır (5).

Görüldüğü gibi yakın tarihimiz boyunca “başöğretmen” unvanı eğitimin her kademesinde kullanılagelmiştir. Muallim ve başmuallimlik hiçbir ayrımcılığa, teorik tartışmalara, iyi öğretmen kötü öğretmen polemiklerine, mesleki iç barışın zedelenmesine, reel karşılığı olmayan iddialara kurban edilmeden günümüze dek ulaşıvermiştir. Bundan sonra da geçiş ve gelişim süreci içindeki kariyer unvanları, eğitim yönetiminde idari birim ve işlemlerin bir karşılığına daha yakın bir yerde konumlanacak gibi durmaktadır.

Uzman ve başöğretmenliğe işlerlik ve işlevsellik kazandırmak için daha fazla kafa yormaya, çözüm bulmaya ve olumlu yorumlamalara ihtiyacımız vardır. Kişisel düşüncem; meslekte 8-10. yıllarını çalışan öğretmenler için uzman öğretmenlik unvanı sınavla, 20. yılını dolduran öğretmenler içinse doğrudan doğruya başöğretmen unvanı verilmelidir. İlki öğretmenin kişisel kazanımına dayalı kariyeri, ikincisi ise devlet hizmetindeki kıdemine karşılık gelen kariyeri olacaktır. Sınavsız olmasının gerekçesi ise öğretmen özelinde devletçe insanın onurlandırılmasıdır. Eğer ikisi de sınavlı olursa eğitim öğretime odaklanma ile mali haklara odaklanma birbirine karışır ve iki bileşenden ikincisinin galibiyeti bu düzenlemeyle beklenen amaçların ters yönden etkilenmesiyle sonuçlanır.

Bir zamanlar eğitim yöneticiliği sınavının sonuçları “Öğrencileri sınavlarda terleten öğretmenler döküldüler,” benzeri cümlelerle manşetlere çıkmıştı. Bunu rencide edici bulmayan insanların kariyer basamaklarındaki sınavları saygınlığı azaltıcı olarak algılamaları izaha muhtaçtır. Kariyer sınavı vesilesiyle “Öğretmenler, uzmanlık sınavında tulum çıkardılar” manşetiyle tanınmaya çalışmak için hazırlanmak; kamuoyunun, toplumun, medyanın, idari, siyasi ve sivil kurumların önüne böyle bir imaj ve özgüvenle çıkmaya yoğunlaşmak öğretmen kimliğinin pekiştirilmesine umulandan çok daha büyük katkı sağlayacağını düşünmekteyim. Ayrıca meslekte 20 yılın üzerindeyken uzman öğretmen olanlara, sınavla uzman öğretmen olmasından 1 yıl sonra başöğretmenlik geçici bir hakla verilmelidir.

Öğretmenlerin kariyer sınavından yüz tam puana yakın bir başarı ile çıkacaklarına inanıyorum. Eğitimin algoritmasını; kariyer alt yapısı üzerinden yükselen bir başarı grafiğine dönüştürmenin yöntemiyle yeniden üretip geliştireceklerine,  ileri sürülen kaygıların ve karışıklıkların da zamanla ortadan kalkacağının bilinciyle eğitim basamaklarında tırmanıp yüksek performans ve motivasyonla hizmet vermeye sağlıklı ve ölçülü adımlarla devam edeceklerine güvenim ve inancım tamdır.

Bu yazı kapsamında adı geçenler başta olmak üzere eğitim sistemimizin her aşamasında ülkemiz için hizmet ve emek veren büyüklerimizi rahmet ve saygıyla andıktan sonra noktalayalım.

En son Haberler