Diğer Haberler Son Dakika 

HACDA ARAFAT

       Arafat Mekke’nin 21 km. doğusunda, ova görünüşünde düz bir alandır. 13,68 km2’ alana sahip olan Arafat’ın tamamı vakfe yeridir. Hz. Peygamber (s.a.s.), haccın farzlarından olan vakfesini Cebelirahme’de Nâbit tepesi üzerinde yapmıştır. Arafat vadisinin herhangi bir yerinde yapmak mümkün olduğu halde hacılar; Hz. Peygamber’in vakfesini yaptığı bu alan ve çevresinde bulunmayı arzu ederler. Bundan dolayı bu bölge hacıların izdihamına en çok maruz kalan bir yerdir.

       Zilhicce ayının sekizinci gününe, terviye günü denir. Hacda önemli bir anlamı olan terviye günü, arefe gününden bir önceki gündür. Hacıların sabah namazını kıldıktan sonra, topluca Mekke’den Mina’ya doğru hareket ettikleri gündür. Hedef, arefe günü Arafat’ta olmaktır.

       Hz. Peygamberin buyurduğu gibi “hac, Arafat’tır”; yani ârif olmaktır. Dirilişi, mahşeri, hesap günü öncesi bekleyişi, ölmeden önce ölmeyi, hesaba çekilmeden önce muhasebe yapmayı bilmektir. Arafat, ârif olma, marifeti yakalama yeridir. Arif olan anlar, Arafat’ı idrak eden de hacı olur. Arafat; önce kendini bilme, kendini bulma deneyimidir. Ve “Kendini bilen, Rabbini de bilir” fetvasınca, önce kendini tanıma, ardından da Rabbini tanımadır.

       Arafat, zamanların en bereketlisi olan Arefe günü, mekânların en mübareği olan Arafat’ta, Hz. Muhammed gibi yüzünü Kâbe’ye çevirip, sırtını Rahmet Dağının eteklerine vererek, Rahman’ın rahmetine nail olabilmek, günahlardan sıyrılıp gözyaşlarıyla dolabilmek, cehaletten kurtulabilmek için bir irfan ve marifet mektebidir.

       Arefe günü hac ihramıyla Arafat’ta bulunmak, bir Müslüman için en büyük nasiplerden biridir. Çünkü bu kutsal yerde ve bu mübarek zaman diliminde yapılan dua ve ibadetler geri çevrilmez. Bu itibarla Müslüman Arafat’ta gönlünü her türlü dünyevî düşüncelerden arındırarak, bütün samimiyetiyle Allah’a yönelmeli, el açıp yalvarmalı, içine düştüğü günahları hatırlayıp gözyaşları içinde tövbe etmeli, af ve mağfiret dilemelidir. Kendisi, anne-babası, kardeşleri, çocukları, yakınları, sevdikleri, milletinin fertleri ve tüm Müslümanlar için içtenlikle dua etmelidir.

       Arafat’ta, diğer müminlerle bir arada bulunan, kıyafetiyle artık bu dünyayı terk ettiğini gösteren mümin; haşir ve hesaba çekiliş sahnesini temsilî bir şekilde yaşayarak sorumluluğun ve hesaba çekilmenin idrakine varır. Allah’ın huzurunda durmanın manasını ve üstünlüğün sadece takvada olduğunu kavrar.

       Vakfe, “duruş, bekleyiş” demektir. Arafat vakfesi; bir yandan insanın dünyaya ayak basışını, diğer yandan ise mahşer gününde Allah’ın huzurunda bekleyişini hatırlatır. Vakfe, uzun soluklu bir duruştur. Sabahtan akşama kadar heyecanla, korku ve ümit arası bir bekleyiştir. Arafat, birkaç saat hoşça vakit geçirilen bir dinlenme yeri, piknik yeri değildir. O, müminin, Rabbinin huzurunda imanla, sebatla, umutla gerçekleştirdiği bilinçli bir duruştur. Allah Rasûlü (s.a.s), Arafat’ta öğle ile ikindi namazlarını Mescid-i Nemire’de öğle vaktinde birleştirerek kıldıktan sonra, doğru Rahmet Tepesi’ne gitmiş; kıbleye yönelerek, güneşin batışına kadar dua, niyaz ederek vakfesini yapmıştır. Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan o rahmet elçisi, orada öğleden akşama kadar saatlerce kim bilir ne yakarışlarda bulunmuştur!

       Arafat vakfesinin zamanı, zilhiccenin dokuzuncu günü (Arefe), öğleyin güneşin tepe noktasına gelip batıya meyletmeye başladığı andan (zeval vaktinden) bayramın birinci günü “fecr-i sadık” dediğimiz, tan yerinin ağarmaya başladığı ana kadarki süredir. Bu süre içinde bir an orada bulunan kimse, vakfe farzını yerine getirmiş olur. Zamanımızdaki uygulamada, genellikle öğle ve ikindi namazları birleştirilerek kılındıktan sonra, vakfe için ayağa kalkılarak kıbleye dönülür ve birlikte dua edilir.

       Arefe günü sabah namazından başlayarak, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, 23 vakitte farz namazlarının arkasından birer defa teşrik tekbiri getirmek vaciptir. Dünya Müslümanlarının getirdiği bu tekbirlerin bir anlamı da, hacda bulunan Müslüman kardeşleriyle birlikteliğini sembolize eder. Bu özel günlerde, Yüce Rabbimize dua ederken, dualarımızın; hacdaki kardeşlerimizin kabul olan dualarına ilhak edilmesini (bağlanmasını, katılmasını) talep edelim! Umulur ki, hacdaki kardeşlerimiz de bizlere duada bulunacaktır. İnşallah Rabbimiz, yapılan yakarışları birleştirir de, rahmetin ve merhametin kaynağı olan Yüce Allah’ın rahmetine bizler de nail oluruz.  

       Allah’ım! Her şeyde olduğu gibi, sana dua etme konusunda da aciziz. Sevgili Habibin senden ne istemiş ve senden ne dilemişse, biz de senden onu istiyor ve diliyoruz. Cennetini arzuluyoruz, ona giden yolları bizlere nasip eyle! Cehenneminden sana sığınıyoruz, ona giden yollardan bizleri muhafaza eyle! Âmin!

       Güneşin batmasıyla birlikte Arafat’tan Müzdelife’ye doğru hareket başlar. Akşam namazı, Müzdelife’de yatsı vaktinde, yatsı namazıyla birleştirilerek (cem-i tehirle) kılınır.  Arafat’tan Müzdelife’ye gelindiği andan itibaren başlayan bu zikir süreci sabah namazı sonrasına kadar devam eder. Buradaki zamanın, zikir için en uygun bir zaman dilimi olduğu şüphesizdir. Arafat’ta gündüz yapılan vakfe, burada gece veya sabahın alaca karanlığında yapılmaktadır. Arafat’taki marifet ve bilme vakfesi, gündüzün aydınlığına; Meş’ar’daki Allah’ı anarak bilinçlenme ise, gecenin karanlığına ayrılmıştır.

       Meş’ar, şuur yeri ve zamanı demektir. Hacı, orada beklerken bilinç düzeyine, gerçek şiârına erişecektir. Kâbe’de kalbini vesveselerden temizler; Zemzem ile midesini yıkar; Arafat’ta ârif olur, marifet bulur; Meş’ar’da şuura erer; Mina’da ise aşka varır. Diğer bir deyişle; Kâbe’de imana, Zemzem’de takvaya, Arafat’ta bilgiye, Meş’ar’da bilince ve Mina’da sevgiye ulaşır. Yüce Rabbim, bizleri de onlara katarak; imana, takvaya, bilgiye, bilince ve sevgiye ulaşabilmemizi nasip eylesin inşallah! Âmin!

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, DİB Haccı Anlamak)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak-Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler