Peygamber ve Çocuk
Durun ve şu iki kelimeye biraz bakın ne olur! Bu iki kelime yan yana ne hoş, ne temiz, ne mübarek bir bakın.
İçimizdeki çocuktan bahsedip duruyoruz hep, çocukluğa duyduğumuz özlemden, çocukça bir hayat yaşamak ve çocuk kalmak istediğimizden…
Acaba olmak istediğimiz içimizdeki çocuk mu, yoksa ilahlaştırıp ne dilerse yaptığımız nefsimiz mi?
Sevince bütün kalbini açan, hesapsızca iyilik yapan, karşılık beklemeden tebessüm saçan, hataları söylendiğinde vicdanını en yüksek sesle konuşturan ve O’na bakan birini fark ettiğinde gözlerini kaçırmadan dakikalarca bakabilen bir çocuk mu içimizdeki?
Yoksa; durmaksızın ben diyen, her istediği olsun isteyen, istediğini o an elde edemeyince öfkelenen, canı yanınca küsüp giden, kaybettiğinde hırçınlaşan bir çocuk mu?
İnsanların acımasız, ikiyüzlü olduğundan, samimiyetsiz ve bencil olduğundan yakınıp duruyoruz ama yanı başımızdaki cennet ehlinin gönlünü etmeyi beceremiyoruz, içimizdeki çocuk belki de çoktan öldüğü için Peygamberimizin (s.a.v) çocukla çocuklaşmasını bir türlü anlayamıyoruz, insanın en saf halidir çocukluk, cennete en yakın olduğu zamandır, insan çocukken cennetliktir, meleklerden bir melektir.
Peki iyi de “Ayy ne kadar tatlı, çocukları da çok severim” demekle Peygamberimiz’e (s.a.v ) benzediğimizi mi zannediyoruz? Bir yanda ezanla dalga geçen çocuğu: “Gel bir de bizim mescidimizde oku ne kadar güzel okuyorsun.” diyerek merhametle eğiten bir Peygamber (s.a.v), bir yanda: “O çocuk anlamaz.” diyerek kıymet vermeyen, sabrını dünyalığa tüketmiş, kadar tahammül yoksunu zavallı bizler…
Henüz dünyanın hiçbir çirkinliğini görmemiş çocuklara merhamet gösteremiyorsak, yetişkin kardeşlerimize bu kadar acımasız olmamız anlaşılmaz değil. Peygamberimiz çocuğa çocukça davranmadı, çocuk dahi olsa her insana muhabbet ve değerle baktı. Peygamberimiz’i (s.a.v) anınca bir şeyler beliriyor zihnimde; Umeyr varbir de serçesi Nugayr. Peygamberimiz (s.av) Umeyr’i ne zaman kuşuyla oynarken görse; “Serçenle aran nasıl bakalım?” diye sorup onun gönlünü alıyor. Bir gün Umeyr’in kuşu ölüyor. Ve ne oluyor biliyor musunuz? Rahmet Peygamberimiz (s.a.v) bütün işini gücünü bırakıp Umeyr’i ziyaret ediyor. Bu sefer O’na; “Söyle bakalım ey Umeyr kuşun nerede? ” diyerek sözünün devamında artık arkadaşının cennette olduğunu söylüyor. O küçücük kalbi hüzünle dolmuş Umeyr ‘in belki kimsenin önemsemediği acısına Peygamberimiz’in (s.a.v) merhameti ilaç oluyor.
Merhamet
Muhabbet
Muhammed (s.a.v)
Peygamberimiz (s.a.v) çocukları çok seviyor, onları gördüğü zaman başlarını okşayıp öpüyor, şakalaşıyor, sevindiriyor peki çocukların Peygamberimize (s.a.v) sevgisi nasıl, onlar nasıl bağlılar Resul’e (s.a.v)?
O çocuklar sevginin mahiyetini işte böyle kavrıyorlar… Müşriklerin Peygamberimizi (s.a.v) ortadan kaldıracaklarını duyduklarında büyük bir üzüntü ve korku duyuyorlar. Ve ne yapıyorlar biliyor musunuz? Sekiz çocuk gizlice orduya katılıyor. Maksatları Peygamberimizi (s.a.v) korumak. Allah u Ekber!
Küçücük bedenleriyle uzun yolu, açsızlığı, susuzluğu, yorgunluğu göze alarak çıkıyorlar yola. Ordu Bedir’e doğru ilerlerken Peygamberimiz (s.a.v) orduya sık sık bakıp ,onları hizaya sokuyor ve fark ediyor küçükleri. Umeyr ve arkadaşlarına derhal geri dönmelerini söylüyor. Fakat Umeyr hıçkırarak ağlıyor kabul etmiyor geri dönmeyi. Peygamberimiz (s.a.v) dayanamıyor üzülmesine izin veriyor gelmelerine, işte kılıcını bile bağlayamayan bir çocuk Peygamberimize (s.a.v) sadakatini böyle gösteriyor. Estağfirullah! Peygamberimiz (s.a.v) Medine’ye hicret ettiğinde kalpleri sevinçten uçacak gibi olan insanların
içinde her yaştan çocuk heyecanla bekliyor kutlu Nebi’nin gelişini ve Peygamberimizi (s.a.v) görünce ” Ay doğdu üzerimize, veda tepelerinden “ifadeleriyle haykırıyorlar sevinçlerini. Peygamberimiz (s.a.v) yanlarına vardığında açıyor kucağını kollarının uzandığı kadar çok çocuğu kavrayarak sarılıyor ve soruyor onlara: “Seviyor musunuz beni?”. Cevap veriyor minik yürekler: “Seviyoruz Ya Resullallahl”.
-Allah şahit ki bende sizi çok seviyorum, buyuruyor sevgili Nebi. Allah u Ekber! Rabbimiz’den rahmet dilenelim öyle çok niyaz edelim ki; bize merhametsiz muamele edenler hakkında, huzuru bulmuş mutlu biri kötülük yapamaz demek ki mutsuz bir hayatı var, diye düşünecek hoşgörüye erişelim. Demek ki sevgi ile muhatap olmamış çocukken ve ancak sevgisiz kalmış biri sevgi gösteremez diyelim… Rabbimiz’in rahmeti öyle kaplasın ki inşallah benliğimizi, ne kötülükte, ne iyilikte, ne musibette, ne mutlulukta tavrı değişmeyen o mutmain mü’minlerden olalım. Ve Peygamberimiz’in (s.a.v) asırlar önce sorduğu soruya samimiyetle cevap verelim:
“Sevmeyi beceremiyoruz bunca dünyalık içinde. Ama Ey Allah’ın Resul’ü bu kadarcık muhabbetimizi kabul et biz de seni çok seviyoruz. Sarıldığın çocuklar gibi olmasa da, karşılaşmaya henüz hazır olmasak da bizde seni çok seviyoruz…
http://hayalkalpler.com