Makaleler Son Dakika 

İnkarcıların Düşünemedikleri

Samimi müminler, yalnızca Allah’a kulluk etmeleri, insanların değil yalnızca Rab’lerinin rızasını hedeflemeleri nedeniyle içinde bulundukları toplum tarafından yadırganırlar. Toplumda yerleşik olan gelenek, örf ve adetlerle örülmüş çarpık yaşam biçimini ve felsefesini kabul etmemeleri, Kuran’da tarif edilen hayatı benimseyip yaygınlaştırmaları, inkarcıların tepkileriyle karşılaşmalarına yol açar. Cahiliye toplumunun tepkileri genellikle alaycılık ve cahilce suçlamalar şeklinde gerçekleşir.

Sözünü ettiğim din dışı toplum, Peygamberimiz (sav)’in ahlakını yaşamayan, dolayısıyla Allah’ın iman edenlere verdiği gerçek aklı da kazanamamış olan, tüm bunlara karşın akıllı geçinen kişilerden oluşur. Enaniyetle, akıl dışı iddialar öne süren bu kimseler, kimi zaman bilgisiz insanları da çevrelerine toplayarak kalabalık görünebilirler.

Müminler, Allah’a olan güvenleri ile asla bu yıldırma yöntemlerinden kaçmazlar. Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak, inananlar için her şeyin üzerindedir. Bundan dolayı dini anlatma konusunda oldukça cesur ve kararlı davranırlar. Bunun için insanlarda da bir beklentileri yoktur. Allah’a duyulan bu sevgiyi anlamayan inkarcılar, inananları akılsız olarak değerlendirirler. Hz. Hud’un kavmine olan tebliğinden, insanlardan ücret istemediğine dair bir konuşması Kuran’da şöyle haber verilir:

“Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?’’ (Hud Suresi, 50-51)

Müminlerin cahil toplumdan aldıkları tepkiler kınama, caydırma, işkence, baskı şeklinde olmaktadır. Ancak Allah’a gönülden yönelmiş, derin bir imana sahip olan müminler, bu dünyevi  baskılar karşısında Allah’ın sınırlarından en ufak bir ödün vermezler. Karşılığında da Allah’ın yardımını kazanır, inkarcılara karşı galibiyet elde ederler. Bu Allah’ın sünnetidir. Her dönemde bu şekilde olmuştur ve olmaya devam edecektir:

“(Bu,) Allah’ın öteden beri sürüp giden sünnetidir. Sen Allah’ın sünnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın.’’ (Fetih Suresi, 23)

Allah’ın izniyle cahiliye ahlakı yaşayan insanların inananlara zarar vermesi mümkün değildir. Allah iman eden kullarına hem manevi ve hem fiziki bir güç verir. Ve onların kimsenin görmediği ordularıyla destekler. İnanmayanlar hazırladıkları tuzaklara kendileri düşerler.

“Hani o inkar edenler, seni tutuklamak ya da öldürmek veya sürgün etmek amacıyla, tuzak kuruyorlardı. Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır.’’ (Enfal Suresi, 30)

İnkarcıların bu saldırıları, inananların güçlerini zayıflatmak yerine daha da arttırır. İşte bu, imtihanın bir sırrıdır. Bu, Allah’ın vaat ettiğidir. Bu, müminlerin doğru yolda olduklarının bir göstergesidir. Bunu bilen müminler büyük bir şevkle yollarına devam ederler. Bu durum inananların Allah’a yakınlaşmalarına vesiledir.

İnkarcıların asıl saldırıları aslında müminlere değildir. Onları istemedikleri Allah’ın hükümlerinin geçerli olduğu bir dünyadır. Allah’ın hükümlerinin tüm dünyada yaşanması barışı, huzuru, adaleti, refahı ve sevgiyi getirir. Bu ise maddeci görüşe sahip inkarcıların işine gelmez. Onlar kendi kontrol ettikleri dünyanın hayalini kurarlar. Bundan dolayı İslam’ın yeryüzüne hakim olmasını istemezler. Bu yüzden inananların birlik olup, bu batıl ittifaka karşı güçlü durmaları şarttır. Bu Rabbimiz’in emridir. Eğer geçmiş tarihte yaşamış peygamberler, salih inananlar ve diğer mübarek İslam ehli gibi olmak istiyorsak, imanımızı güçlendirmek, zorluklara cesurca göğüs germek gerekmektedir. Allah inananlarla beraberdir.

Mine Çakır

 

En son Haberler

One Thought to “İnkarcıların Düşünemedikleri”

  1. Sadık Taş

    Yazınızı beğenerek okudum Mine Hanım. Sadece bir nokta eklemek istiyorum. Müslüman yaratılanı Allah için sever ve Allah’ın rızasını kazanma ve tebliğ vazifesini yerine getirmekte kişi farkı gözetmez. Her ne kadar nefsimize ağır gelse de en fazla yapmamız gereken dua inkarcıların ıslah olması yönünde olmalı. Eğer onlara sevgimizi gösteremezsek temsil noktasında eksik kalacağımızdan müessir olma şansımızı da yitiririz. Yaptığımı iddia etmiyorum ama olması gereken açısından belirtmek istedim.

Comments are closed.