Dünya Hayatının Amacı

Bütün kâinatın ve içinde bulunan insanların yaratılış amacı nedir? Dünyada mutlu olunabilecek küçük çıkarların peşinden koşmak mı, yoksa kısacık dünya hayatında sonsuz ahiret hayatımızın kurtuluşa ermesi için var gücümüzle çalışmak mı?  

Çok büyük servetlere sahip olan bir kişi sadece yiyebildiği kadar yiyecek yiyebilir, evinin yüz tane odası olsa bile yalnızca birinde oturabilir, ne kadar çok giysileri de olsa, aynı anda yalnız bir kıyafetini giyebilirler daha fazlasını değil. 

İnsan dünyada anlamsız bir hırstan kaynaklanan bir çaba içindedir.  Oysa bunlar ne hırs yapılacak, ne tutkuyla arzu edilecek, ne de sahip olunduğu için gurur duyulacak şeylerdir. Her birini asıl sahibi Allah’tır ve bunlar geçici dünya hayatının aldatıcı birer metaıdır: 

“Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, ‘(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama’, bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir ‘çoğalma-tutkusu’dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kâfirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azabı; Allah’tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya hayatı, aldanış olan bir metadan başka bir şey değildir.’’ (Hadid Suresi, 20)  

Dünyevi hiçbir şey insanın asıl hedefi olabilecek değerde değildir. Bunlar yalnızca insanın nefsinin hoşuna giden  boş aldanışlardır. Allah’ın sayarak bitirilemeyecek kadar çok nimet verdiği insanın yeryüzündeki tek görevi Allah’a layık bir kul olmaktır.

 Samimi ve vicdanlı bir insanın yapması gereken, yaratılış amacını düşünmesi bütün ömrünü O’nun kurallarını gözeterek yaşamasıdır. 

“De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’ındır.” (Enam Suresi, 162) 

Her şeye gücü yeten Yüce Allah Kuran’da, yaratılışın gerçek amacının oyun ve oyalanma olmadığını tüm insanlara haber vermektedir:

“Biz, bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. Eğer bir ‘oyun ve oyalanma’ edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.” (Enbiya Suresi, 16–17)  

İnsan dünya hayatında arzu ettiği mutluluğa ulaşamadan dünyanın sonu gelecektir. Dünyevi hedeflere yönelen insanın,   Allah’a iman etmediği sürece asla gerçek huzuru bulmaya güç yetiremeyecektir.

Nefis sürekli olarak kötülüğü emredendir. Allah’tan yüz çeviren kişinin maddi ya da manevi, gördüğü şeyleri elde etme hırsı, ölünceye kadar hiç durmaksızın devam eder. Elindeki hiçbir şey onu mutlu etmez, nefsin bencil tutkuları bitmek bilmez. Çünkü amacı Allah’ı hoşnut etmek değildir. Nefsin arzularından kurtulmanın tek yolu da Rabbimize sığınmaktır.

Yüce Allah Kuran’da bu sırrı vermekte, yalnızca Kendisine yönelenlerin ve Kendisini ananların kalplerinin kurtuluşa ereceğini bildirmektedir:

“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.’’ (Rad Suresi, 28)

Yaşamlarındaki tek amaçları Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak olan insanlar dünyayı kendi istek ve tutkularını karşılayabilecek bir yer olarak değil Allah’a derin bir imanla bağlanılacak bir yer olarak görürler. Asla nefislerinin tatmin bulması gibi bir amaçları olmaz. Bu nedenle davranışlarının her zaman Kuran ahlakına uygun olmasına dikkat ederler.

Mine Çakır

En son Haberler