HZ. YUSUF VE HZ. MUSA KISSALARINDAKİ MESAJLAR
Kuran kıssalarının gerçek kahramanları, sadece olayların etrafında döndüğü şahıslar değildir. Şahısların nezdinde; insanın inanç, ahlak ve davranışlarına sıkı şekilde bağlı olan tarihi kanundur. Mesela Hz. Musa kıssasının kahramanları sadece Hz. Musa ve muhatapları değildir. Bunların şahsında kıyamete kadar sürecek olan tevhid ve şirkin mücadelesidir. Yine, Yusuf kıssasının kahramanları sadece Hz. Yusuf ile ev sahibesi değildir. Onların şahsında iffet ve emanet ile şehvet ve hıyanet vasıflarının mücadelesinin kıyamete kadar süreceği gerçeğidir.
Kuran kıssaları, kanun olduklarını göstermek için tekrarlanmıştır. Gerçekten de, aralarında görünürde bazı farklar olsa da, her hadisenin bir benzeri vardır. Çünkü kâinatta kanun birliği vardır. Her asırda bir veya birkaç Firavun misali insanlar olabileceği gibi; buna karşılık tevhid ehlini temsil eden bir ya da daha fazla Musa misali Müslümanlar olacaktır. Kuran kıssalarının bir gayesi de, muhatapların ders almalarını sağlamaktır.
Hz. Yusuf kıssası ile Hz. Musa kıssasındaki mesajları şöyle özetleyebiliriz:
1- Yusuf, bir rüya görmüştü ve gördüğü bu rüya mutlaka çıkacaktı. Çünkü peygamberlerin gördükleri rüyalar, sabah aydınlığı gibi çıkar.
2- Kardeşlerinin, Yusuf’u kıskanmaları anlatılarak; haset etmenin kötülüğü ve en soylu insanların bile bu çirkin davranışlarla karşılaşabileceği; Allah’ın emirlerine göre hareket edenlerin, bu kötülükleri Allah’ın izniyle savabileceği mesajı verilmektedir.
3- Kardeşleri tarafından kuyuya atılmak Yusuf’a ağır gelmişti ama böyle olmasaydı, Yusuf’un gördüğü rüya gerçekleşemeyecekti. Demek ki, insanın nefsine ağır gelen şeylerin altında, Allah’ın bin bir hikmetinin gizli olduğunu insan bazen anlamayabilir.
4- Hz. Yusuf’un kuyuya atılması, köle olarak satılması, iftiraya maruz kalarak zindana atılması; Hz. Musa’nın Firavunun sarayında büyümesi, istemeyerek de olsa bir adamın ölümüne sebep olması ve Medyen’e gitmek zorunda kalması; Hz. Yakup’un önce Yusuf’tan, sonra da Bünyamin’den ayrılması; Hz. Musa’nın annesinin, Allah’ın emriyle bebeğini denize bırakması… Bütün bunlar kıyamete kadar gelecek müminlere sabır dersi vermektedir. İnsan, her devirde, seviyesine göre imtihan edilebilir. Kişinin görevi, sabretmek ve imtihanı kazanmak için gayret göstermektir.
5- Hz. Yusuf’un kuyuda ölmemesi, sarayın hanımı karşısında zor durumdan kurtulması; Hz. Musa’nın diğer çocuklar gibi tespit edilerek öldürülememesi veya annesi tarafından denize bırakılınca ölmemesi, ileride ezeli düşmanı olacak Firavunun sarayında büyümesi vb. olaylar gösteriyor ki; Allah’ın inayeti ve yardımı hep inananlarla beraberdir. İnananlar, belli bir zaman zahmet çekse de, hayırlı akıbet onlar içindir.
6- Yusuf, köle olarak alınmış ama evlâtlık muamelesi görmüştü. Ev sahibesinin onu arzulaması üzerine, “Kocan bana iyilik edip evini açtı” diyerek, bu teklifi reddetti. Burada, iyilik görülen yere, nankörlük edilmemesi telkin ediliyor. Yine, Yusuf’un kaçtığını, kadının arkasından koştuğunu öğrenen adam; karısının yalanlarına inanmamış, yanındaki bilirkişinin fikrine müracaat ettikten sonra kararını vermişti. Demek ki, bir olayı etraflıca araştırılmadan hemen karar vermemek gerekir.
7- Ayet-i kerimede (Yusuf 31) belirtildiğine göre; “Aziz’in karısı, mahalle kadınlarının dedikodularını duyunca, onları saraya çağırttı. Saraya geldiklerinde, yaslanmaları için yastıklar hazırladı ve onlardan her birine bir bıçak verdi. Kadınlar, bıçakla ellerindekileri soyarken, Yusuf’a, “karşılarına çık!” dedi. Kadınlar Yusuf’u görünce, onun güzelliği karşısında şaşkınlıktan ellerini kestiklerinin farkında bile olmadılar. “Aman Allah’ım! Bu bir beşer değil, bu ancak seçkin bir melektir!” dediler. Demek ki insan, güzelliğe yoğunlaşınca, çektiği acıları duymayabilir.
8- Hz. Musa’nın Medyen’e hicretine gelince; mümin hiçbir zaman kâfirden korkmaz ve ondan kaçmaz. Fakat kuvvet dengesinin olmadığı bir yerde, gücünü artırmak ve takviye almak düşüncesiyle geri çekilebilir fikrini veriyor.
9- Melikin rüyasını kimse tâbir edememiş, “karışık rüya” demişlerdi. Bunu ancak Yusuf güzelce tâbir etmiş ve tâbiri de olduğu gibi çıkmıştı. Buradan da, rüyanın herkese değil, sadece ehli olacağına inanılan kişilere anlatılması gerektiğini anlıyoruz.
10- Hz. Yusuf’un, hapishanede kendisine rüya tabirini soranlara cevap vermeden önce, yüce Allah’ın varlığını ve birliğini anlatması (bk. Yusuf 36-42), en önemli meselenin Allah’ı tanıtmak olduğunu bize gösteriyor. Firavun ailesindeki mümin kişinin, korkmadan Hz. Musa’yı savunması (Mümin 28) da; haksızlık karşısında susmamak ve her zaman haklının yanında olmak gerektiğini vurgulamaktadır.
11- Hz. Yusuf’un kadının karşısında düştüğü duruma düşme ihtimali olan gençlerin; Hz. Yusuf gibi “Allah korusun, Allah’a sığınırım” diyerek Allah’a sığınmaları gerekir. Yusuf, doğruluğunun karşılığını görmüş, Mısır’a bakan olmuş ve O’na iftira edenin yalanı ortaya çıkmıştı (bk. Yusuf 50-51). Hiç bir hakikat gizli kalmaz, bir gün mutlaka meydana çıkar.
12- Kardeşlerinin hasedi, Yusuf’un yücelmesine engel olamamıştır. Demek ki, hiç bir hasetçinin hasedi, Allah’ın nasip ettiği nimetin önüne geçemezmiş!
(Yararlanılan Kaynaklar: Prof. Dr. Süleyman Ateş-İslâm’a İtirazlar ve Kuran-ı Kerim’den Cevaplar, Ümmü Gülsüm Çiftçi-Hz. Yusuf ve Musa Kıssaları)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni