Üç Aylar ve Kandil Başlıyor.
MÜBAREK ÜÇ AYLAR VE KANDİLLER BAŞLIYOR…
07 Nisan 2016 Perşembe günü akşamı Regâib Kandili…
08 Nisan 2016 Cuma günü “Üç Aylar” ın ilki olan Recep Ayı’nın birinci günü. Recep Ayı’nın ilk cuma gecesi olan 07 Nisan 2016 Perşembe günü akşamı -Cuma gecesi- ise Regâib Kandili…
Bu aylar dua ve tövbelerimizin kabul edilme ümidini daha fazla hissedeceğimiz aylardır. Bu aylar ve kandiller bizlere verilmiş nimetler ve fırsatlardır. Ömrümüz nice ihtar ve ikazlarla geçip gidiyor. Dünya bizi aldatmasın. Huzurumuz, İslâm’ın yaşanmasına bağlıdır…
Geçmişten bu güne Müslümanlar üç aylara ve kandillere özel önem vermiş; bu günleri dini duygunun geliştirilmesi için vesile saymışlardır.
Bu aylar, imanımızdan gelen bir heyecanla ibadet hayatımızın daha canlı tutulduğu rahmeti bol, bereketli bir mevsimdir.
Recep ayı, üç aylar olarak bilinen mübârek bir mevsimin ilk ayıdır. Recep, “tâzim ve saygı” anlamına gelir. Recep ayı Regâib ve Mîraç gibi kandillerle şereflendirilmiştir.
Şâban Ayı ise, Ramazân’a hazırlanmaya yönelik bir hikmeti de taşımaktadır…
Bu aylar ve geceler yapılan ibadetlere verilen sevâbın katlanması bakımından kaçırılmayacak bir fırsattır…
Bu günlerde nefisler hesaba çekilmeli, ana sermayemiz olan ömrümüzün nerede ve nasıl tüketildiği gözden geçirilmeli, amel defterimize neler yazıldığı, Mahşer günü kurulacak büyük divânın tek Hâkimi Yüce Allah’ın hakkımızda nasıl bir hüküm vereceği düşünülmelidir.
Bu aylar dua ve tövbelerimizin kabul edilme ümidini daha fazla hissedeceğimiz aylardır…
İnsan hatasız değildir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.): “İnsanoğlunun hepsi hata edici ve günah işleyicidir. Hata edenlerin en hayırlısı ise, hatasını bilip tövbe edenlerdir” buyurmuşlardır.
Yüce Rabbimiz de Kur’an-ı Kerim’de: “Ey Müminler! Hepiniz Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz” buyurmaktadır.
İnsan olarak, dünyevi işlere kendimizi bazen çok fazla kaptırıyoruz ve Ahiret (uhrevi) görevlerimizi ikinci plana itebiliyoruz. Zamanın normal seyri içerisinde rutin meşguliyetlerle devam eden hayat sıradanlaşıyor hatta sıkıcı olmaya başlıyor. Allah Teâlâ hem mânevi hayattan uzaklaşmamızı önlemek, hem de sıradanlaşan zamana ve hayata mânevi bir canlılık katmak için bazı ay, hafta ve günlere özel bir değer atfetmiştir.
Üç aylar ve kandiller muhasebe ayıdır…
Her şeyden önce bir nefis muhasebesi yapmak mecburiyetindeyiz. Biz kimiz? Niçin ve kimin için yaşıyoruz? Allah ile aramız nasıl? Onun istediği bir kul olabildik mi? Bizi ondan uzaklaştıran kötü alışkanlıklarımız var mı? Her an ölüm gelecek olsa buna ne kadar hazırlıklıyım? Ahiretimi mamur yapacak bir hazırlığım var mı? gibi soruların cevabını özellikle bu günlerde ve aylarda bulmak durumundayız. Kısaca, “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” Hadis-i şerifinin gereğini yapabiliriz.
İşte, mübârek üç aylar ve bunlarda peşi-peşine sıralanan mübârek geceler bizim; hangi noktada olduğumuzu düşünmemiz açısından önemlidir. Durum muhakemesi ve muhasebesi yapmamız, tefekkür etmemiz ve din kardeşlerimizi düşünmemiz açısından önemlidir. Çünkü mübârek gün ve gecelerin asıl kutsiyeti bizi nefis muhasebesine dâvet etmesi sebebiyledir. Bizler inananlar olarak bu dâvete icâbet etmek durumundayız.
Kandiller birer nimettir…
Evet, nimetler ayağımıza geliyor. Üç aylar ve kandiller, içinde yaşadığımız fakat farkında olmadığımız nimetlerdir.
Üç aylar mevsimi ve kandiller Cenâb-ı Hakk’ın beyanıyla, “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Haşr, 59/18) âyetinin gereği olarak yarınlarımız için hazırlık yapmak için bir fırsattır.
Ömrümüz nice ihtar ve ikazlarla geçip gidiyor…
Mübarek aylar ve kandiller, her sene bizlere hayatın büyük bir süratle akıp gittiğini haber vermek üzere gelen: birer misafir, birer ikaz lâmbaları ve levhalarıdır… Misafir hürmet ister, hizmet ister. Ömür su gibi akıp geçiyor, bunun farkına varabiliyor muyuz? İşte üç aylar bu akışı haber vermek üzere her yıl bir daha geliyor, tabir caizse bir daha kapımızın ziline basıyor. Bu sesi duyabilenlere, bu ikazla kendini toparlayabilenlere müjdeler olsun!
Dünya bizi aldatmasın… Huzurumuz, İslam’ın yaşanmasına bağlıdır…
“İnandık” derken inanmayanlar gibi yaşamanın, iman ve kurtuluş açısından hiçbir önemi yoktur. İslâm ile gelen her şey bir hâtıra unsuru olarak değil, yaşanmak için gelmiştir.
Hiçbir mübârek gün ve gecenin bugün anlaşılan mânâda bir merasime de ihtiyacı yoktur. Merasimlerle oyalanmak yerine İslâm ile yeniden dirilmeye tâlip olmalıyız. Artık bazı maddi ve manevi değerlerin kabuğuyla oyalanmak yerine özüne inmeliyiz.
Asıl görevimizin ahiretimizi kurtarabilmemiz için, dinimizin izzeti için çalışmak olduğunu anlayabiliyor muyuz? Asıl mesele burada…
Tabiidir ki; Müslüman senenin her gününde her ayında, her saatinde, her dakikasında, her saniyesinde Rabbi ile bir olmak zorundadır. Ama bazı günler vardır ki; o günlerde Müslümanlar daha da hassas davranmak zorundadırlar.
Müslüman olmanın özelliği ve güzelliği vardır…
Müslümanın hayatında; Üç ayların özelliği vardır. Mevlid kandilinin, Regaib gecesinin, Mirac gecesinin, Berat gecesinin, Kadir gecesinin özelliği vardır, Cuma gününün özelliği vardır, Ramazan ayının özelliği vardır, Hacer’ül esved’in ve Zemzem’in özelliği vardır. Hâsılı samimi müslüman olmanın özelliği ve güzelliği vardır. Her taş taştır ama Hacer’ül esved başkadır. Her su sudur ama Zemzem başkadır…
Rabbimiz bu mübarek ayları ve içerisinde bulunan kandilleri cümlemiz hakkında hayırlara, iyiliklere, güzelliklere vesile eylesin. Feyzinden, bereketinden cümlemizi hissedar eylesin. Âhirette Peygamber Efendimiz (sav)’in şefâatinden, muhabbetinden, yakınlığından ayırmasın. Bizi Peygamber Efendimiz (sav)’e, dinimiz İslâm’a ve Kitâbımız Kur’ân’a karşı, vurdumduymaz ve duyarsız kılmasın.
Rabbim, ülkemizin birliği ve bütünlüğü, milletimizin huzur ve güvenliği uğruna canlarını feda ederek yüce bir makam olan şehitlik makamına erişen bütün şehitlerimize rahmetiyle muamele eylesin. Ailelerine ve milletimize sabır ve metanetler ihsan eylesin. Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dahili ve harici tehlike, bela ve musibetlerden bizleri muhafaza buyursun. Huzurumuzu pusuya düşürmeye, vicdanımızı köreltmeye, birlik ve dirliğimizi sona erdirmeye çalışanlara fırsat vermesin. Eli kalem tutacak çocukların ellerine silah veren vahşet şebekelerini Kahhar İsmi Şerifi hürmetine kahrı perişan eylesin. Her türlü hile ve tuzaklarını başlarına çevirsin. Fitne ateşiyle bizi tutuşturmak isteyenlere karşı yekvücut olmayı, tek bilek olmayı milletçe hepimize nasip eylesin. Bütün acılara rağmen milletimizin hiç bir ferdini haktan, hukuktan, adaletten, merhametten bir an olsun ayırmasın. Rabbim, bu necip milletten yardım ve inayetini, kuvvet ve rahmetini esirgemesin…(Amin)
Sözlerimi Peygamber Efendimiz (sav)’in bu aylarda çokça yaptığı ve bizim de yapmamızı tavsiye ettiği şu duâ ile noktalayalım: “Alah’ım! Recep ve Şâban ayını bize mübarek kıl ve bizi Ramazân’a kavuştur” (Âmin)
Kaynak : dogruhaber61.com