NAZAR VE NAZAR BONCUĞU
“Bakmak, düşünmek” anlamına gelen nazar; bir şeye özenme, imrenme veya kıskançlıkla bakan kimsenin bakışlarıyla zarar verecek şekilde onu etkilemesidir. Bu etkilemeye, “isabetü’l-ayn” (göz değmesi, nazar etmek) denir.
Nazar, esasen kıskançlık veya beğeni dolu bir bakışla ortaya çıksa da, güzel bir insanı ya da bir şeyi tedbirsizce övme sonucunda da oluşabilmektedir. Bazen insanın bu yolla kendine, eşine, çocuklarına ve hayvanlarına da zarar vermesi de mümkündür.
Çeşitli kültürlerde kötü bakış yoluyla karşısındakine zarar verme gücü, belli kişilerle özdeşleştirilmiştir. Yine, birçok insanın potansiyel olarak nazar gücüne sahip bulunduğu; ayrıca kem gözle zarar vermenin kişinin mutlaka kötü niyetli veya bilinçli oluşuna bağlı olmadığı şeklinde görüşler de vardır.
Müşrikler Hz. Peygamber’i gördüklerinde, ona karşı duydukları kıskançlık ve düşmanlık sebebiyle gözleriyle onu oklayıp öldüreceklermiş gibi bakarlardı. Onların bu psikolojik durumunu tasvir eden Kalem suresinin 51’inci ayetinde “O inkârcılar Kuran’ı işittikleri zaman, seni gözleriyle devireceklermiş gibi bakar” ifadesi vardır.
Nazar, bugün için henüz pozitif ilimlerin ilgi alanına girmemiştir. Girip girmeyeceği ya da ne zaman gireceği de belli değildir. Zira pozitif bilimlerin kendilerine mahsus bir takım metotları ve kuralları vardır. Olayları bu metotlarla inceler ve bir sonuca varmaya çalışırlar. Nazar ise şu aşamada, fizik ya da kimya laboratuvarında incelenip deneye tabi tutulacak durumda değildir. Buna rağmen, dünyanın hemen her yerinde milyonlarca insan nazarı tanımakta ve ona inanmaktadır.
İnsanı etki altına alan, hasta eden bazı olaylar vardır ki, tıp ilmi bunlar için kesin teşhise varamamıştır. Gerçek sebebi hakkında da açık bir bilgi verememektedir. İşte bunlardan birisi de nazar etme olayıdır. Nazarın kişi veya hayvanın hastalanmasına veya ölümüne sebep olduğu da bilinen bir gerçektir.
Nazarın mahiyeti ve keyfiyeti kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı kimselerin bakışlarıyla olumsuz etkiler meydana getirebildikleri dinen de kabul edilmektedir. Nazardan Allah’a sığınılmasını hatırlatan Allah Rasûlü’nün (s.a.s.), nazar değmesine karşı Ayetü’l-Kürsî ile İhlâs ve Muavvizeteyn (Felak ve Nâs) surelerini okuduğu ve tavsiye ettiği rivayet edilmiştir. Yine Hz. Peygamber’in, göz değmesinden kurtulmak için doğrudan Allaha yakardığı da rivayet edilmektedir. (bk. Buhari, Tirmizi)
Nazar konusunda, Hz. Peygamber’in tavsiyelerini uyguladıktan sonra sonucu Yüce Allah’tan beklemek İslâm inancının gereğidir. Dinimizde nihai etkiyi Allah’tan başkasına atfeden tutum, davranış ve inanışlar yasaklanmıştır. Bu sebeple nazar boncuğu ve benzeri şeylerin, bunlardan medet ummak amacıyla boyuna veya herhangi bir yere takılması caiz görülmemiştir.
“Nazarlık takan ve nazarlığa koruyucu etki atfeden kimse, Allah’a ortak koşmuş olur.” “Kim hoşuna giden bir şey görür de; “Mâşâallah lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” (Allah’ın dilediği olur. Ondan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur) derse, ona hiçbir şey zarar vermez” gibi hadisler de rivayet edilmektedir.
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Din İşleri Yüksek Kurulu)