Diğer Haberler Son Dakika 

SÜNNETULLAH (ALLAH’IN SÜNNETİ) NE DEMEKTİR?

       Sünnetullah; Allah’ın, tabiatı yaratıp devam ettirmek ve toplum hayatını düzenlemek üzere koyduğu değişmez kanunlardır.

       Kuran-ı Kerim; insanın doğumunu, sütün elde edilmesini, ekini, yağmuru, rüzgârı vb. hep sebepler üzerinden açıklar. Bütün bunları “yaratma” fiili üzerinden Allah’a bağlar ve sorar: “Siz misiniz, yoksa biz miyiz yapan?” (bk. Vakıa 59-71).

       Kuranî bir kavram olan takdir (yani kader) de sünnetullahtandır. “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye (kadere) göre yarattık” (Kamer 49) ayetinden de anlaşılacağı gibi takdir; yani kader, ölçüsüzlüğün zıddıdır.

       Tohuma, çekirdeğe, yumurtaya, rahimlere vb. “ol” diyen Allah’tır. Fakat tohum,  çekirdek, yumurta ve rahimde olanlar bir sebebe bağlanmıştır. “Ol” emrini aldıklarında, bağlı oldukları yasalar işlemeye başlar ve o yasalar çerçevesinde olgunlaşırlar. Tohumun filizlenmesi, çekirdeğin sürgün vermesi, yumurtanın canlanıp kabuğunu çatlatması, rahimlerde olanın doğması, Allah’ın sünnet ve takdiri gereği belli sürelere bağlanmıştır.

       Allah’ın tutarlılığını ifade eden sünnetullah olmasaydı; adım atınca ilerleyeceğimizin, akşam insan olarak yatınca sabah insan olarak kalkacağımızın, yağmur yağınca toprağın canlanacağının, yemek yiyince doyacağımızın vb. garantisi olmazdı. Rüzgârla bulut, bulutla yağmur arasında nedensellik bağı kurulamazdı.

       İnsanın başına gelecek olan şeylerin, Allah tarafından bilinip takdir edilmesi “alın yazısı” olarak bilinir. Türkçede bu ifade, “kader” manasında kullanılır. Kader veya takdir, Cenâb-ı Hakk’ın bütün nesne ve olaylarıyla kâinatı ezelde planlamasından ibarettir. Kazâ ise, söz konusu nesne ve olayları ezeldeki plan uyarınca icra edip yerine getirmektir.

       Allah’ın yasalarında hiçbir değişiklik veya bir sapma olmayacağı ayetlerde bildirilmiştir. (Mesela bk. İsrâ 77, Fâtır 43). Burada aklımıza şöyle bir soru gelebilir: “Allah, olmuş ve olacak her şeyi ezelde bildiğine ve zamanı gelince de onların yerine getirileceğine göre, insan yapıp ettiklerinden niçin sorumlu tutulmaktadır?”

       İnsan, işlediği fiilleri alın yazısına bakarak değil, kendi arzu ve isteğine göre yapmaktadır. Biz Allah’ın ne bildiğini ve bizim hakkımızda neleri takdir ettiğini bilemeyiz. Mesela rızkımızın ve ömrümüzün ne kadar olacağını Allah’ın takdir etiğine inanırız; ancak çalışmaya da devam ederiz. Çünkü Allah’ın bize takdir ettiği rızık ve ömrün ne kadar olduğunu bilmiyoruz. Bizim görevimiz, O’nun emir ve yasaklarına göre yaşamaktır.

       Eğer insan sorumlu tutulmayacak olsaydı; kitap ve peygamber gönderilmesine, Allah’tan hidayet istenmesine, dua ve tövbe edilmesine vb. gerek kalmazdı. Mesela hesap gününde pek çok şahidin bulunması da anlamsız olurdu.

       Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, DİB Din İşleri Yüksek Kurulu)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak-Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler