2- İMTİHAN, YARATILIŞ GAYESİDİR
İnsanoğlunun yaratılış gayesinden bir de bu dünyada imtihana tabi tutulmaktır. Yüce Allah, insanın dilemesi yönünde hayrı da şerri de yaratır. Bu yaratma ve insana verilen tercih etme gücü, imtihanın bir gereğidir. Çünkü iradenin zorlanması halinde, sorumluluktan söz edilemez. “Dinde zorlama yoktur. Artık imanla küfür apaçık ortaya çıkmıştır. Bundan sonra kim şeytanı tanımayıp da Allah’a iman ederse, o şüphesiz ki, kopması mümkün olmayan en sağlam bir kulpa yapışmıştır” (Bakara 256) mealindeki ayet-i kerime, bu tercihin insanın serbest iradesiyle yapılması gerektiğine işaret eder.
Hayatımız boyunca bir imtihan sürecinden geçmekteyiz. Ömür ne kadar uzun olursa olsun, insan hangi imkânlarla ne kadar yaşarsa yaşasın, yetki ve sorumluluğu ne olursa olsun; bir gün konuşan diller susacak, gören gözler görmez hale gelecek ve her türlü nimetten uzaklaşacaktır. Cenâb-ı Hakk’ın şu buyruğu bu gerçeğe dikkat çekmektedir: “Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz” (Enbiya 35). Bu ayet-i kerime, sorumsuz yaşamanın mümkün olmayacağını, hayatın iyi ve kötü yönleriyle imtihan olduğunu bildiriyor. Yüce Allah’ın bizlere yaptığı çağrılara vereceğimiz yegâne karşılık da, şu ayette ifadesini bulmakladır: “Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz” (Fatiha 5).
Allah’ın bahşettiği bu ömür sermayesi içerisinde şu veya bu şekilde yaşamaktayız. Bu sermaye, sınırlıdır. Bir gün bitecek ve yeniden verilmeyecektir. Onun için, uyanık olmak ve bu sermayeyi akıllıca kullanmak gerekir. Hayat, anlamsız bir varoluş olmadığı gibi, ölüm de sonu hiçlik olan bir yok oluş değildir. Aksine hayat, bir hayırlı faaliyetler alanı; ölüm ise bu faaliyetlerin karşılığını bulacağımız, ebedî varlık sahasına geçişi sağlayan bir dönüm noktasıdır.
İmam Gazali diyor ki: “Mezardakilerin pişman oldukları şeyler yüzünden, dünyadakiler birbirlerini kırıp geçiriyorlar.” Ölüm öncesindeki kavgaların, ölümden sonra pişmanlık getireceğini hissederek yaşayan bir insan; pişman olacağı şeyin kavgasını verir mi? Bu dünyada kalacak olan şeylerin ardına bir ömür boyu düşer mi?
Allah, insana ahirette sonsuz bir hayat vermek istemekte, bu yüzden de bizi bu dünyada var edip imtihana tâbî tutmaktadır. “İnsanı katışık bir nutfeden yarattık; imtihan edelim diye onu işitir ve görür kıldık” (İnsan 2) ayetinde, yaratılan her insanın sınanacağını haber vermektedir. Ayet-i kerimelerde, insanın Allah tarafından sınanma nedeninin; kimlerin daha güzel işler yapacaklarının ortaya çıkarılması için olduğu bildirilmiştir. (Mesela bk. Hud 7, Mülk 2).
İnsanın çeşitli şekillerde imtihan edilmesi; sahip olduklarının kıymetini anlaması, hata ve günahlarının farkına varması, nefis muhasebesi yapması ve hatalarından dönerek bir daha tekrarlamamak üzere tövbe etmesi içindir. Mallar ve çocukların sadece birer imtihan vesilesi olup büyük ödülün yalnızca Allah’ın katında olduğu ayet-i kerimelerde bildirilmiştir. (Mesela bk. Tevbe 126, Enfâl 28, Teğabün 15). Ankebût suresinin 2 ve 3’üncü ayetlerinde; “İnsanlar, imtihan edilmeden sadece “İman ettik!” demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar?” diye sorulmakta ve öncekilerin de imtihan edildikleri hatırlatılmaktadır.
Biz Allah’ın neyi bildiğini bilmiyoruz; ama neyi bildirdiğini biliyoruz. Öyleyse O nasıl bildirmişse, biz öyle hareket ederiz. “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik; artık o isterse şükreden olur, isterse nankör” (İnsan 3) ayet-i kerimesinde Yüce Allah; insana hidayet ve dalâlet, hayır ve şer yollarını açıklayarak gideceği yolu gösterdiğini; mutluluk ve mutsuzluk yollarını açıkladığını; kâr ve zararını anlayacak yetenekte yarattığını bildirmektedir. Çünkü Allah insanı akıllı, iradeli, iyiyi kötüden ayırma kabiliyetine sahip olarak yaratmış; görevlendirdiği peygamberler ve indirdiği vahiyle ona doğru yolu göstermiş; aynı zamanda kendisine irade ve seçme hürriyeti vermiştir. Artık Allah’ın gösterdiği doğru yola girip şükredici olmak da; şeytana ve nefse uyarak Allah’ın verdiği imkân ve kabiliyetleri kötü kullanıp nankör olmak da insanın kendi elindedir.
İmtihanın gayesi, yapılanları ortaya koymak içindir. İmtihanla insana, nasıl bir insan olduğu gösterilir. Öğrencisinin başarısızlığından emin olan bir öğretmen, öğrencisini sınav etmeden başarısız sayması uygun olmaz. Şartlar belirlenmeden de ceza yönüne gidilmez. Allah insana ne kadar imkân verdiyse, onun imtihanı ona verdiği kadardır.
İnsan bazen bu dünyada da denenmek için imtihan edilebilir. “Bazen korkuyla imtihan olunur. Bazen açlıkla imtihan olunur. Bazen canların eksilmesiyle imtihan olunur. Bazen kazandıklarıyla imtihan olunur. Allah her insanı bazen varlıkla, bazen de darlıkla imtihan edebilir. Onun için kendimiz ve sevdiklerimiz için her zaman hayırlısını istemek gerekir.
Hani insan hastalandığı zaman devamlı Allah’ı anar, O’ndan şifa ister ya; işte bu durumda hastalık da bir nimet olur. Varlıkla imtihan edilmek isteyenlere, kendisinde ne çok varlık olduğunu hatırlatmak gerekir. Mesela yürümek için ayağa, görmek için göze sahip olanlara; bunlara sahip olamayanların da olduğunun hatırlatılması gibi. Önemli olan, kendisine verilenler nimetlerin kıymetini bilmektir.
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV Kuran Yolu Tefsiri, Prof. Dr. Hamdi Döndüren-Delilleriyle İslam İlmihali, DİB Vaaz Sitesi-Yaratılışın Ana Gayesi, Doç. Dr. Emre Dorman-101 Soruda Kuran, Prof. Dr. Mehmet Okuyan-Din ve Risalet)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni