ALLAH’I ZİKRETMEK
Sözlükte, “anmak, hatırlamak” anlamına gelen zikir, dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten kurtuluş” anlamında kullanılır. Allah’ı anmak (zikir) hem kalple hem dille hem de eylemle olur. Kalple zikir, insanın her türlü tutum ve davranışında Allah’ı hatırlamasıyla; dille zikir, Allah’ın isimlerini ve sıfatlarını, tesbih ve dua cümlelerini dilde tekrar etmekle; eylemle zikir ise, Allah’ın iradesine uygun yaşamakla olur.
Kuran’da, içten yalvararak ve korkarak alçak sesle sabah akşam Allah’ın çokça zikir ve tesbih edilmesi emredilmiş (Araf 205, Ahzâb 41-42), O’nun zikrinin her şeyden üstün olduğu vurgulanmış (Ankebût 45), Allah’ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden önemli sayıldığı ifade edilmiştir. Yine ayetlerde zikrin kalp huzuruna, kurtuluşa ve bağışlanmaya vesile olacağı vurgulanmış (Enfâl 45, Râd 28, Ahzâb 35, Cuma 10); mal ve evlâdın, müminleri Allah’ı anmaktan alıkoymaması gerektiği hatırlatılmış (Münafikûn 9); gerçek müminlerin ticaret ve alışveriş gibi dünya işleri sırasında bile Allah’ı anmaktan geri durmayacakları (Nur 37) belirtilmiştir.
Allah’ı zikretmek, en büyük ibadettir. Ebedî kurtuluşa ermenin yolu Allah’ı çok zikretmektir. Ayet-i kerimede, “Bilesiniz ki gönüller ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur” (Râd 28) buyrulmaktadır. Yüce Allah, her zaman ve her durumda, ayakta, otururken, yan yatarken bile kulunun kendisini anmasını (Ali İmran 191) dilerken; aynı zamanda, “Siz beni anın ki, ben de sizi anayım” (Bakara 152) diye bizlere uyarıda bulunmuştur. Zikir, şeytanı uzaklaştırdığı gibi, onun gücünü de kırar. Allah’ın rıza ve hoşnutluğunu sağlar. Kalpte meydana gelecek olan üzüntü ve düşüncelerin uzaklaşmasına da destek verir.
Hz. Peygamber (s.a.s.); “Zikrin en faziletlisi lâ ilâhe illallah, duanın en faziletlisi de elhamdülillâh demektir” (Tirmizi, İbn Mâce) buyurmaktadır. Kelime-i tevhid dediğimiz ve “Allah’tan başka ilâh yoktur” anlamındaki “lâ ilâhe illallah” sözü, imanın esasıdır. Çünkü kelime-i tevhide inanmadan mümin olunmaz. Kelime-i tevhidi söyleyen kimse, kâinatta sadece Allah’ın var olduğuna, O’ndan başka ibadete lâyık bir varlık bulunmadığına inandığını ifade etmekte; aynı zamanda kendisinin, sadece O’nun önünde secdeye kapandığını da dile getirmektedir. Peygamberler, insanlara kelime-i tevhidi öğretmek için gönderilmişler ve bu uğurda ölümü bile göze almışlardır.
“Çok zikredin” emrini yerine getirmede önemli bir husus da, kişinin her işine besmele ile başlayabilmesidir. Olmazsa olmaz farzlarını yerine getirdikten sonra, insanın sadece buna alışmış olması bile onu çok zikredenlerden yapmaya yeterlidir. Bilinçli olarak her işine besmele ile başlamayı başarabilen insan, Allah’ı çokça zikretmiş olması yanında, aynı zamanda O’nun varoluşlar üzerindeki etkisini de aklına getirmiş, yani O’nu tefekkür etmiş olur. Hz. Peygamber’in hadis-i şeriflerinden öğreniyoruz ki, bir anlık tefekkür, saatlerce nafile ibadetten faziletlidir. Çünkü bütün mesele Yaradan’ı hakkıyla tanıma ve sıfatlarıyla düşünüp kavrayabilme meselesidir.
Hz. Peygamber’in, “İki göz vardır ki, onlara Cehennem ateşi değmez. Biri, gecenin karanlıklarında Allah’ı anarak O’na saygısından ağlayan göz; diğeri, müminleri korumak için cephede uyumadan düşmanı gözetleyen gözdür” (Tirmizi) buyurduğu hadis-i şerifinde, gecenin karanlıklarında Allah’ı zikretmeyi cihada denk saymıştır. Yine, yapılacak işler için, “yapacağım, edeceğim” yerine, “inşallah yapacağım” demek de önemli bir zikirdir. Allah’ı çokça zikretmenin bir diğer aracı da, her fırsatta yapılan dualardır.
Peygamber Efendimiz, hangi konuda olursa olsun, aşırılığa kaçmanın dinimizce uygun olmadığını vurgulamış; bu nedenle ölçülü davranmamız gerektiği konusunda bizleri uyarmıştır. Allah’ın rızasını kazanabilmek ve cennete girebilmek maksadıyla bile olsa, kişinin kendisine, kapasitesinden fazla yük bindirmesi doğru bir davranış değildir. Az ama sürekli ibadet etmek, Allah katında daha makbuldür. Çünkü “Allah katında amellerin en makbul olanı hangisidir?” sorusuna Hz. Peygamber, “Az bile olsa devamlı olanıdır” (Buhari) cevabını vermiştir.
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, İslam ve İhsan, Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir-Siyer-i Nebi Dergisi, Prof. Dr. Faruk Beşer- Zikirle İlgili Bazı Meseleler)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni