ŞİRK NEDİR?
Şirk; “Allah’a ortak koşmak, Allah’tan başka ilahlar da olduğunu inanmak” demektir. Şirk koşana “müşrik, şirk koşulana da “şerik” denir. Kuran-ı Kerim’de, Allah’ın varlığı ve birliği inancı, birçok ayette açıkça ifade edilmiştir. Herhangi bir varlığın O’nun ulûhiyetine ortak koşulmaması, sadece O’na kulluk edilmesi ve sadece O’ndan yardım istenmesi emredilmiştir. (bk. Fatiha 5, Râd 36, Kehf 110, Cin 20).
Kendilerini Allah’a yaklaştırmaları ve Allah katında şefaatçi olmaları için putlara taptıklarını söyleyen müşrikler, atalarının da aynı yolu izlediğini iddia ediyorlardı. Yahudilerin Üzeyir’i, Hristiyanların Mesih’i Allah’ın oğlu saymaları gibi inançların şirk niteliği taşıdığına dikkat çekilir. (bk. Tevbe 30, Maide 72, Enam 101).
Şirk, hadis kaynaklarında da genişçe yer almaktadır. Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği çeşitli hadislerde iman, en üstün itaat; şirk ise, en büyük günah olarak nitelendirilmektedir. Bunlardan birinde şöyle buyrulur: “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı, insanüstü niteliklerle övdüğü gibi, siz de beni övmeyin. Ben sadece Allah’ın bir kuluyum. Benim için, kulu ve Rasûlü deyin” (Buhari). Peygamberimiz (s.a.s.), ümmeti için, doğrudan Allah’a ortak koşulması şeklindeki açık şirkten değil (Müslim); ibadetleri, başkalarına hoş görünmek için yapmaktan ibaret olan gizli şirkten korktuğunu (İbn Mâce) belirtmiştir.
Peygamberler, gönderildikleri milletlere; “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin.” “Ben sizin elem verici bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum” (Hud, 26, 84) gibi uyarılarda bulunmuşlardır. Bunun anlamı tevhittir. Kuran-ı Kerim, “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; onları O’ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıklarındaki tek bir taneyi bile bilir. Yaş ve kuru ne varsa, hepsi apaçık bir kitaptadır” (Enam 59) buyurarak; insanları şirke sürükleyen gaybdan haber verme illetini, kesin bir ifadeyle yasaklamıştır.
Hz. Peygamber, beşeriyet yönüyle bizim gibi bir insandır. O da yer, içer, sıcaktan soğuktan etkilenir. Yarın ne olacak, ilerde neler meydana gelecek, bilemez. Nitekim bir düğün esnasında okunan şiirde, “İçimizde yarın ne olacağını bilen bir peygamber var” şeklinde şiir okuyanlara Hz. Peygamber müdahale etmiş; “De ki: “Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım…” (Enam 50) ayet-i kerimesini okumuş ve gaybı bilmenin sadece Allah’a mahsus olduğunu net bir şekilde belirtmiştir (Buhari). Bu noktada, Hz. Peygamber’in zevcesi Hz. Ayşe’nin şu hatırlatması dikkat çekicidir: “Kim, “Peygamber yarın ne olacağını insanlara haber verir” derse, Allah’a iftira etmiş olur” (Buhari).
İnsanı gizli şirke götüren sebeplerden birisi de riyadır. Yani, ikiyüzlü olmak, olduğu gibi görünmemek ya da göründüğü gibi olmamaktır. Bazıları bunu, şan ve şöhret kazanmak amacıyla; bazıları da, birtakım menfaatleri ele geçirmek veya birilerinin dostluğunu kazanmak amacıyla yaparlar. Bu tür davranışlar da, insanı gizli şirke götürür.
Nisa suresinin 48’inci ayetinde; Allah’ın kendisine şirk koşulmasını asla affetmeyeceği, bundan başka olan günahları dilediği kimseler için affedeceği bildirilmiştir. Çünkü insan, Allah’ın yeryüzündeki halifesidir (vekilidir). Yeryüzündeki her şey onun emrine ve hizmetine verilmiştir. Kâinatı idare etmek için yaratılan insan, nasıl olur da, Allah’ı bırakıp başka şeylere tapabilir veya onları Allah’a ortak koşabilir?
Şirk koşmak, Allah’ı inkâr etmek demek değildir. Şirk koşanlar Allah’a inanmayan kişiler olsaydı, Bakara suresinin 258’inci ayetinde anlatıldığı üzere; Nemrut, Hz. İbrahim’e “Hayat veren ve öldüren benim” diyerek, Allah’a meydan okumaya kalkışır mıydı? Yine, Allah’a ortak koşmalarını, Allah’ın dilemesiyle yaptıklarını (bk. Nahl 35, Zuhruf 20) iddia etmezler veya şirk koştuklarının, kendilerini Allah’a yakınlaştırdığına (bk. Zümer 3) inanmazlardı.
Şirki, açık ve gizli olarak iki başlık altında ele alabiliriz: Açık şirk, hepimizin ilk akla getirdiği, Allah’ın zatına ortak koşmak demektir. Putlara, güneşe tapmak veya Hz. İsa’nın Tanrı olduğunu iddia etmek gibi… Gizli şirk ise, en sinsi ve en tehlikeli şirk çeşididir. Günümüzde farkında olmadan yaptığımız, söylediğimiz veya düşündüğümüz pek çok şey, gizli şirk olabilir. Allah ile aramıza koyacağımız her bir canlı ve cansız varlık, birer şirk aracı olabilir. Mesela, gösteriş için ibadet ve hayır yapmak riyadır; riya da insanı şirke götürür. Bela ve nazardan korunmak için nazar boncuğu takmak, fal baktırmak, camiye girerken kapı eşiklerine el yüz sürmek gibi davranışlar insanı şirke götürebilir. Türbe ziyaretlerinde, ölmüş bir kişiden yardım istemek de insanı şirke götüren davranışlar arasındadır.
“Göz değmesine karşı nazar boncuğu takmak caiz midir?” sorusuna, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun verdiği fetva şöyledir: “Nazarın mahiyeti ve keyfiyeti, kesin olarak bilinmemekle beraber, bazı kimselerin bakışlarıyla olumsuz etkiler meydana getirebildikleri dinen de kabul edilmektedir. “Nazardan Allah’a sığının, çünkü nazar haktır” (İbn Mâce) buyuran Hz. Peygamber’in; nazar değmesine karşı Âyetü’l-Kürsi ile İhlas ve Muavvizeteyn (Felak ve Nâs) surelerini okuduğu, ashabına da bunları okumalarını tavsiye ettiği; bunlardan kurtulmak için ayrıca doğrudan Allah Teâlâ’ya yakardığı (Buhari, Tirmizi) bilinmektedir. Nazar konusunda Hz. Peygamber’in tavsiyelerini uyguladıktan sonra sonucu yüce Allah’tan beklemek İslam inancının gereğidir. Dinimizde nihai etkiyi Allah’tan başkasına atfeden tutum, davranış ve inanışlar yasaklanmıştır. Bu sebeple nazar boncuğu ve benzeri şeylerin, bunlardan medet ummak amacıyla boyuna veya herhangi bir yere takılması caiz değildir. Bu tür davranışlarda bulunanlar hakkında Rasûlüllah, “Kim nazarlık takarsa Allah onun işini tamama erdirmesin” buyurduğu; başka bir hadiste ise, nazarlık takan ve nazarlığa koruyucu etki atfeden kimsenin, Allah’a ortak koşmuş olacağını haber verdiği bilinmektedir. Nazardan korunmak için böyle hurafeleri terk edip Hz. Peygamber’in öğrettiği duaları yapmak gerekir.”
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, Mehmet Nuri Yılmaz-Şirke Götüren Sebepler, İslam ve İhsan-Küfür ve Şirk, Ayşegül Asal-Kalpteki Putlarımız ve Şirk, Din İşleri Yüksek Kurulu)