KÂFİRLERİN ÖZELLİKLERİ
İmanı olan kimseye “mümin”, imanı olmayan kimseye “kâfir”, kalbinde imanı olmadığı halde, dışa karşı mümin görünene “münafık”, Müslümanlığından sonra dinden dönene “mürtet” denir. İki ve daha çok ilâh olduğunu söyleyen, Allah’a başkasını ortak koşan kimseye “müşrik”, Yahudilik veya Hristiyanlık dinine bağlı olanlara “kitabî” veya “ehl-i kitap” denir.
Küfür, “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği hususlarda peygamberi tasdik etmemek, ona inanmamak” diye tanımlanır. Küfrü benimseyene “kâfir” denir. Türkçede kullanılan “gâvur” kelimesi de inanmayanı ifade etmektedir.
Bir insanın mümin olması, kelime-i şehadetin muhtevasına inanmasıyla gerçekleşirken; bu ilkeyi tamamen veya kısmen inkâr etmesi de onu küfre götürür. Dinden olduğu kesin biçimde kanıtlanan itikâdî, amelî ve ahlâkî hükümlerin dinî oluşunu reddetmek, bunların farz, helâl veya haram statüsünde bulunduğunu inkâr etmek de kişiyi küfre sevk eder.
İslâm’da iman konuları bir bütündür. İnanılması gereken esaslardan herhangi birisini inkâr etmek, bütünü inkâr anlamına gelir. Bakara suresinin 85’inci ayetinde şöyle buyrulmaktadır: “…Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsva olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler…” Nisa suresinin 150-151’inci ayetlerinde ise; “Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyenler, “Bir kısmına inanırız ama bir kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu, işte gerçek kâfirler bunlardır ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır” buyrulmaktadır.
Kuran-ı Kerim’de “Kâfirûn (kâfirler) adında bir sure vardır. Tefsirlerde anlatıldığına göre Kureyşliler, Hz. Peygambere; bir sene kendi ilâhlarına tapmasını, bir sene de kendilerinin O’nun ilâhına tapacaklarını söylemişler. Hz. Peygamber de “Allah’a bir şeyi ortak koşmaktan yine O’na sığınırım!” demiş; bu defa Kureyşliler, “Bizim ilâhlarımızdan bazılarını istilâm et (öp, el sür), biz de seni tasdik edip ilâhına ibadet edelim” demişler. Bunun üzerine Kâfirûn suresi inmiştir. Surede, Hz. Peygamber’in inkârcılarla şirk ve sapkınlıkta birleşemeyeceği kesin bir üslûpla ifade edilmekte ve inancın şirkten uzak tutulması istenmektedir.
Hadis kaynaklarında, kâfirin kıyamet günündeki akıbetinden, maruz kalacağı azaptan ve müminin ona karşı alacağı tavırdan da bahsedilmektedir (Buhari, Müslim, Tirmizi). Hadislerde nifakın küfür olduğuna ve kişinin kalbinde imanla küfrün bir arada bulunamayacağına dikkat çekilmiştir. Öte yandan kul hakkını ihlâl etmenin, toplumun bütünlüğünü ve huzurunu bozmanın sakıncalarına işaret edilmiş; kişinin Müslüman kardeşini haksız yere küfürle itham etmesinin kendisinin küfrüne sebep olacağı da bildirilmiştir.
Kuran-ı Kerim’de (Bakara 221, Maide 5); Müslüman bir erkeğin ehl-i kitap kadınlarla evlenebileceği; ehl-i kitap dışındaki gayrimüslim kadınlarla ise evlenemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Şu kadar var ki, eş seçiminde Müslüman hanımların tercih edilmesi aile huzuru, neslin korunması ve toplumsal uyum açısından daha uygundur.
Müslüman bir kadının, müşrik ve dinsiz erkeklerle evlenemeyeceği de Kuran-ı Kerim’de (Bakara 221) açık bir şekilde bildirilmiştir. Bakara suresinin 221’inci ve Mümtehine suresinin 10’uncu ayetinden hareketle, Müslüman bir kadının, gayrimüslim bir erkekle evlenemeyeceği ifade edilmiş; İslam bilginleri arasında Müslüman kadınların, gayrimüslim erkeklerle evlenemeyecekleri konusunda herhangi bir görüş ayrılığı olmamıştır.
İman ile küfür birbirinin zıddı iki kavramdır. İman, inanmak ve tasdik etmek; küfür ise, inkâr etmek ve kabul etmemek demektir. Küfür; imanı bir çırpıda sıfırlayan, yok eden bir kavramdır. Her Müslüman imanını zedeleyecek veya tehlikeye düşürecek söz ve davranışlardan kaçınmalıdır. Çünkü iman, amellerin geçerlilik damgası olup imansız amelin hiçbir kıymeti yoktur.
İman bir bütündür, inanılacak şeylerden birini bile inkâr etmek, küfre düşmektir. İster büyük, ister küçük olsun, haramı helal saymak da küfürdür. Mesela; faizi ve kumarı helal saymak onu kendi alın terinin karşılığı olarak görme gibi bahanelerle zararsız kabul etmek küfürdür. Yusuf suresinin 87’inci ayetinde, Allah’ın rahmetinden ümidi kesmenin; Araf suresinin 99’uncu ayetinde, Allah’ın azabından emin olmanın da insanı küfre götüreceği belirtilmiştir.
Emredilen ibadetleri beğenmemek, harama besmele ile başlamak küfürdür. Mesela içki içmek, kumar oynamak günahtır; ama bunların haram olmadığını söylemek veya bunlara besmele ile başlamak insanı küfre götürür.
“Allah gelse, seni elimden alamaz!”, “Allah’ın hiç işi kalmamış da, bunun gibi şeyleri mi yaratıyor?” gibi sözler de insanı küfre götürebilir. Aslında bu sözleri söyleyenler genellikle imansızlığından değil, cehaletinden dolayı söylemektedir. Bu gibi insanlara, hemen “kâfir oldun” damgasını vurmak yerine, tövbe etmeleri tavsiye edilmelidir.
“İnançsızlık ya da dini değerlere hakaret etmek kastıyla değil de, sırf ağız alışkanlığıyla, dinden çıkmayı gerektiren sözlerin söylenmesi büyük günah olmakla birlikte; tercih edilen görüşe göre, bilgisizce söylenen bu sözlerle dinden çıkılmayacağı için nikâh da bozulmaz. Dinin kesin olan esaslarından birisinin bilerek inkâr edilmesi, hafife ya da alaya alınması ise kişinin dinden çıkmasına sebep olur. Mesela Allah’a, Peygambere ve dinen mukaddes olan değerlere küfreden, namazı ve orucu inkâr eden kişi, İslam dininden çıkmış olur. Hanefi mezhebine göre, eşlerden birinin dinden çıkmasıyla, evlilik kendiliğinden sona erer. Tövbe ederek İslam’a dönse bile, yeni bir nikâh akdi olmaksızın evlilik hayatını devam ettiremez.
(Yararlanılan Kaynaklar: İslam Ansiklopedisi TDV, Sorularla İslamiyet-Kâfir Kimdir? Din İşleri Yüksek Kurulu Kararları)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni