İNFAK NEDİR?
Türk Dil Kurumuna göre ”nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama” anlamına gelen infak; dinî bir terim olarak genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. Bu bakımdan infak, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı da içermektedir.
Kuran-ı Kerim’de infak kavramı, bir ayette “yoksul düşme” (İsrâ 100), yetmişe yakın ayette ise “harcama yapma” anlamında geçmektedir. Hadislerde de infak konusu geniş şekilde ele alınmıştır. İnsanın sahip olduğu servetin asıl sahibi Allah’tır. O’nun emanet olarak verdiği bu servetten başkalarına infakta bulunmak gerekir. (bk. Nur 33, Hadid 7). Bakara suresinin üçüncü ayetinde Allah’a samimiyetle inanan müminlerin başlıca özellikleri sayılırken iman ve namazın ardından infak zikredilmiştir. Farz olan infak; zekâtla, kişinin kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamak üzere yaptığı harcamalar ve ülkenin savunmasına katkılarıdır. Mendub olan infak ise bunun dışında kalan harcamalardır.
Bakara suresinin 215’inci ayetinde, infakla ilgili öncelik sırasına işaret edilmekle birlikte ayetin sonundaki ifadeden asıl önemli noktanın hayır yapma arzusu ve niyeti olduğu anlaşılmaktadır. Hadislerde de aile fertlerine yapılan harcamalar infak kavramıyla ifade edilmiş ve bunun bütün sadakaların en hayırlısı olduğu belirtilmiştir (Müslim). Kuran’da, varlıklı Müslümanların mallarında yoksulların hakları bulunduğunun belirtilmesi; (bk. Zariyât 19, Meariç 24-25) zenginlerin, bir özür sebebiyle çalışamayan veya geliri ihtiyacını karşılamayanlara yardımda bulunmakla yükümlü olduğunu göstermektedir. Bu yardımın tasadduk, zekât, fıtır sadakası, kurban, hediye, kullanmaya verme, vakıf, devlet bütçesinden maaş bağlama gibi birçok çeşidi bulunmakta olup bunların hepsi geniş anlamda infak kavramıyla ilgilidir.
İslâmî anlayışa göre herkes, öncelikle emeğiyle kendisinin ve yükümlülüğü altındakilerin ihtiyacını karşılamaya çalışmalıdır. “Kişi elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir” buyuran Hz. Peygamber, dul ve yetimlerin geçimini bizzat üstlenmişti. Hz. Ömer döneminde de bu uygulama resmîleştirilmiştir. (bk. Buhari, Müslim)
İnfak kelimesi, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak niyetiyle harcamada ve maddi-manevi yardımlarda bulunma anlamına gelir. Bu yönüyle ibadetler içinde infakın ruha sağladığı en büyük fayda, vicdan huzurudur. Rabbimiz; “Allah yolunda harcama yapın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin, kuşkusuz Allah iyilik edenleri sever” (Bakara 195) buyuruyor.
Dönemin halifesi Ömer bin Abdülaziz, “Namaz, seni yolun yarısına, oruç da tam Melik’in kapısına iletir. Sadaka ise, Melik’in huzuruna çıkarır” diyor. İnfak yapma imkânı bulamayan sahabiler; infak ecrine nail olabilmek için, kimisi dağdan odun getirerek, kimisi ise kuyudan su çekerek tasaddukta bulunmuşlardır. Zira ayet-i kerimede (Âli İmran 134); “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için infak ederler…” buyrulmaktadır.
Ana-baba, eş ve çocuklarına yapılan harcamalar da infaktır. Ana-babaya, eş ve çocuklara zekât verilmez; ama onlara infak yapılabilir. Onlara yapılan harcamalardan arta kalan olursa, onlardan zekât verilir. Zekât, fakirlere verilir; ama infak fakir, zengin herkese verilebilir. Mesela yol yaparsınız, çeşme yaparsınız vs. Bunların hepsi infaktır. Bu hizmetleri yaparken, onlardan sadece fakirlerin değil, zenginlerin de yararlanacağını bilirsiniz.
Resul-i Ekrem (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde infak ve sadakanın karşılıksız kalmayacağına ve mükâfata dönüşeceğine işaret etmektedir: “Kuşkusuz sadaka, Rabbin gazabını söndürür ve kötü bir şekilde ölmeyi önler” (Tirmizi). İnfak, insanın dünya malına karşı dengeli bir tavır almasını sağlar. Mal hırsıyla cimrilik etmeye de, akılsızca saçıp savurmaya da engel olur. Kardeşlik ve paylaşma duygularını geliştirir. İhtiyaç sahiplerinin yaşadıkları sevinç ve memnuniyet, infak edenin gönlünde huzura ve genişliğe dönüşür.
İnfak ve paylaşma bilinci müminin en önemli vasıflarından biridir. İmkânı olan müminlerin, insanların zor zamanlarında yalnızca zekât vermekle yetinmeyip infak anlayışıyla da hareket ederek Yüce Allah’ın kendisine lütfettiği malını başkalarıyla cömertçe paylaşması önemlidir. Bu davranışıyla; kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu güçlendirecek, sıkıntıları hafifletecek, bela ve musibetlerin kalkmasına vesile olacak, toplumsal dayanışmaya büyük katkıda bulunacaktır. Böylece malını bereketlendirecek, nefsini yüceltip arındıracak ve kalbini huzurla dolduracaktır.
Meşru bir amaçla para ve servet biriktirmek, serveti israf etmemek (tasarruf) yasak değil, gereklidir. Yasaklanan ve hoş görülmeyen ise, amaçsız biriktirme ve gerektiği gibi harcama (infak) yapmaktan geri durmaktır. Gerektiği gibi harcama yapmaktan maksat; bir yandan servetin devlete ve topluma olan borçlarını (zekât, vergi vb.) ödemek, diğer yandan sahibinin ve toplumun menfaati için serveti sermaye yaparak yatırım ve üretime sarf etmektir. Kriz ve olağandışı haller gibi sebeplerde toplumun ihtiyacını giderecek kadar harcama yapılması gerekir. Normal hallerde ise servetin zekâtı ve diğer hakları ödendiği sürece biriktirmede sakınca bulunmaz.
İnfakta öncelik, yakınlardan olmalıdır. Günümüzde yaygın olan yanlış bir uygulama vardır: Zenginler, kendi akrabalarına yardım etmezler. Kendi kardeşi fakirlikten inlerken, fakir kardeşine yardım etmez de, uzaktakine yardım etmeye çalışır. Bazen kardeşini çekemediği, bazen de onunla herhangi bir nedenden dolayı münakaşa ettikleri için olabilir. Onun süründüğünü göre göre ona yardım etmez, uzaktaki birine yardım etmeye çalışır. Allah Teâlâ bunu bildiği için, önce akrabayı korumuştur. İnsanoğlu bazen yakınlarına, akrabasına hizmet etmez; ana-babasına infakta bulunmaz. Onun için Allah, yakından başlanmasını emrediyor.
İnfak; nafaka, zekât, sadaka, sıla-i rahim ve cihat gibi, verilmesi gereken yerlere Allah için vermenin genel adıdır. Zekât, sadece fakirlere verilir ve verilecek miktar bellidir. İnfak ise, herkese verilebilir ve miktarında bir sınırlama yoktur. Herkes gücü nispetinde istediği kadar infak yapabilir.
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslâm Ansiklopedisi, Osman Nuri Topbaş-İnfak Nedir? Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı-Kuran’ı Anlamak, Din İşleri Yüksek Kurulu Kararları, Prof. Dr. Hayrettin Karaman-Tasarruf ve İnfak)
Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni