Makaleler Son Dakika 

İhlas ALLAH Korkusu İle Oluşur

Bir Müslüman için ihlasını arttırmak en önemli konudur. Bunun için Müslüman’ın Allah’a olan korkusunu arttırması şarttır. Yüce Allah’ın üstünlüğünü, O’ndan başka bir güç olmadığını, yeryüzünü yoktan yarattığını, dünya üzerindeki bütün canlıları koruyanın yalnızca Allah olduğunu anlayan kimse, içten bir sevgi ile Allah’a bağlanır. Yüce Allah insanın hem dünyada, hem de ahirette gerçek dostudur. Bu sebeple mümin sadece Allah’ın hoşnutluğunu araması gerektiğini bilir.

 

Yaşamını Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için harcamayan kişi, gerçekte ahirette cehennem hayatı ile karşılık göreceğini bilir. Çünkü insanlara Kuran’da bu durum haber verilmiştir. Her insana tebliğ muhakkak ulaşmıştır. Allah’tan korkan kişi, yaşamının her anında bu düşünce ile hareket eder.

 

Allah’tan korkan kişi, O’nun hükümlerini, menfaatlerine ters düşeceği endişesi ile terk etmez. Bütün ibadetleri yapmak için büyük çaba harcar. Nerede olursa olsun yapmış olduğu tüm hareketleri Allah’ın gördüğünü asla unutmaz. Salih mümin, hatalı davranışlarını düzeltmek için erteleme yapmaz, bir an önce güzel ahlakını kuvvetlendirmeye çalışır. Mesela içinde mala karşı bir düşkünlük var ise bunu fark eder. Bu durumda hemen mal düşkünlüğünden kurtulmak için, tüm imkanlarını Yüce Allah’ın rızası için güzel işler yaparak harcar. Zira Kuran’daki infak da bu şekildedir.

 

Ey iman edenler, hiçbir alış-verişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel, size rızık olarak verdiklerimizden infak edin. Kafirler… Onlar zulmedenlerdir. (Bakara Suresi, 254)

 

Müslüman, gücü ne kadar yetiyorsa o kadar Allah’tan korkmalıdır. Müslüman açık şuurundan dolayı Allah’ın rızasını kazanmak için gösterdiği çabayı yeterli görmez. Yaşamının her anında salih amellerini arttırmak için gayret gösterir. Allah’ın önüne çıkardığı her fırsatı değerlendirir. Çünkü ayetlerde Allah’a iman edenler olduğu gibi, salih amellerde öne geçenlerden de haber verilmiştir.

 

Allah hakkında bildikleri yüzeysel olan kişiler, ne kadar çok Allah’tan korktuklarını ve O’nu sevdiklerini söyleseler de, davranışları ile bunun gerçek olmadığını gösterirler. Bunun en büyük nedenlerinden biri de, Allah’ı ve İslam’ı ağızdan ağza dolaşan, ancak Kuran ve sahih hadisler ile bir alakası olmayan bilgilerden öğrenmeleridir. Böyle çarpık bir inanca sahip olan kişiler, yaşadıkları dini de sorgulamamaktadırlar. Bu kişiler, Allah’ın merhamet, affedicilik, rızık veren sıfatlarını düşünür, azap veren isimlerini haşa önemsemezler. Bu yüzden cennette gitmek için iyi kalpli olmanın yeterli olacağını sanırlar. Rabbimiz bir ayette iyiliğin tanımı şöyle buyurmuştur:

 

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve

davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)

 

Bu ayetin tanımına uymak içinse kişinin Allah’a kesin bilgi ile inanması, yani Kuran’daki hükümlere tavizsiz uyması ve O’nun varlığının delilleri olan yaratılış nimetleri üzerinde derin tefekkür etmesi gerekmektedir. Böyle bir iman beraberinde sarsılmaz bir bağlılığı, tavizsiz güzel ahlakı, her şeyini Allah’a adamayı, O’nun yarattığı kadere boyun eğmeyi getirir. Bu ise hem dünyada, hem de ahirette gerçek olan mutluluğa, neşeye ve huzura vesiledir.

Mine Çakır

En son Haberler