Özgürlük Ve Çevre Sevdalısı
Kazım Koyuncu, sonsuza uğurlanışının 6. Yıldönümünde 25 Haziran 2011 tarihinde Hopa’nın Pançol köyünde anılacak. O yaşadı. Yollar gördü yaşadığını. Şarkılar türküler gördü. Çocuklar, gençler gördü… Hayallerine ve cesaretine güvendiği, arkadaşlarım dediği gençler… Onun tılsımlı sesine ve müziğine kendini bırakan gençler… Gördü.
Hopa’dan geliyidi oPançol’dan aşaği
Kalpleri fetheyledi karayemiş uşaği
Bulutların üstünde onunla buluşacağız
Nerden sözü kestiysek oradan başlayacağız
Ama o gitti. Dağları, denizleri, gökleri bize bırakarak…
Baharları, yazları, kışları… Kuşları, balıkları, kedileri… Şarkıları, türküleri, yolları bize bırakarak gitti. Yaşama en çok yakışan Karadeniz’in hırçın çocuğu sonsuzluğa uçtu. Kuşlar kadar özgür artık tanıdık bildik göklerinde. Doğduğu, büyüdüğü topraklara, altı yıl önce Hopa’ya uğurladık onu. Değil altı yıl asırlar geçse bile şarkılarıyla sanatçı duruşuyla yaşayacak.Oysa ne çok sevgimiz vardı ona verebileceğimiz.
Ne çok coşkumuz, yürek atışımız, konserlerde paylaşabileceğimiz. O sahnede en güzel aşk şarkılarını söylerken hüzünlenecek, kemençenin tulumun sesiyle coşacaktık. Birlikte horona duracaktık. Olmadı. İlk defa sözünü tutamadı. Arkadaşlarım dediği dinleyicilerini, bütün sevenlerini arkasında bırakarak altı yıl önce aramızdan ayrıldı
Kendi Kaleminden Kazım Koyuncu
Gitar çalar, türkü söyler, telefonla konuşur. Türkiye` nin genel nutella mümessili olarak bilinir.
Gönül`lü vejeteryandır, o yüzden günün her saatinde çaya bandırılmış ikram bisküvileri ile beraber nutella yer. İmaj, karakter ve yaşam biçimi olarak tam bir Elwis hayranıdır !? 🙂 Hobileri arasında, Trabzonspor, loptop ile fifa oynamak, olduk olmadık sinirlenmek olduğu söylenebilir. Tam bir güzel insan, dost insan kaşifi olup, böyle insanları hayata kazandırmakla meşguldür.
Beni Kanser Ettiniz
Türkiye’de sistem sorunu var. Aslında ben değil hepimiz kanseriz. Türkiye’de hiç kimsenin bir şeyden kurtulması mümkün olmaz. Bir kaset yaptım, gazete çıkarır gibi yazdım. Hayatta hep gıcık işlerle uğraştım. “Beni kanser ettiniz” demek istiyorum. Her şeyin içinde bulunmak zorundaydım. Sistem bizim gibi insanları dinlemiyor. Asi, muhalif…Kanser beni ilgilendirmiyor. Beni yaşamlar ilgilendiriyor.
Ben Olmak İstiyorum
Bana, “Sen çok mütevazı bir insansın” diyorlar. Aslında hiç de mütevazılıkla açıklanabilecek bir şey değil. Hayat zaten ne olabilir ki. Hava aynı hava. Bir yerde biraz kirli, biraz temiz, yağmur ya da güneşli. Herkesin bir hayatı var. Benimki başkalarından daha değerli değil ama asla değersiz de değil. O yüzden mütevazılık değil. Genç arkadaşlarımın hissettiği böyle bir şey herhalde. Direkt onlardan biri olarak hissediyorlar beni. Ben de başka biri olmak istemiyorum ki. Yıllar önce şarkımda söyledim. “Ben sadece ben olmak istiyorum” diye.
Teşekkürler Dünya
Hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Don Kişot’lara, ateş hırsızlarına, Ernesto Che Guevara’ya, yollara, yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük: Savaşlar, katliamlar, ölen öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar ve topluluklar gördük. Yanan kentler, köyler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük, biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu dünyada şarkılar söyleyebildik. Teşekkürler Dünya
Taka Gazetesi