Zamanın durduğu yer: Ogene
Çevresi kırmızı kumaşla çevrili sahneden horon sesleri yükseliyor. Burası, Trabzon Solaklı Vadisi’nin en yüksekteki köyü Ogene. Ogenelilerin doğayla barışık yaşamı artık pamuk ipliğine bağlı
Horon oynayanların ayak sesleri salonun duvarlarını çınlatırken, ben düşünüyorum. Ogene’nin horonları, içinde karacaların koştuğu mısır tarlaları, burada konuşulan Romaika dili, yaşlıların toprakla uyumlu mütevazı yaşamları… Tüm bunların oluşabilmesi ve bugüne kadar ulaşabilmesi için kimbilir ne kadar zaman geçti. Kimbilir kaç insanın alınteri, fikri ve emeği Ogene’yi bugünlere kadar taşıdı.
Oysa tüm bunların yok olması sadece an meselesi. Ogenelilerin doğayla barışık yaşamı artık pamuk ipliğine bağlı.
Ogene’ye yaklaştığımızda, bizi Karadeniz’in pek çok yerinde kaybedilmiş bir manzara karşıladı. “Burası 1600 metrede bir dağ köyü olmasına rağmen, tarım alanları kaybedilmemiş. Bizde tarlalar hâlâ ekilmeye devam ediyor.” Buraya misafiri olarak geldi-ğimiz Murat Sarı köyünü böyle tarif ediyor ve ekliyor: “Burada yaşam zordur, mısırın tarlalara ekilmesinden un haline gelmesine kadar geçen süre neredeyse bir yıl sürer. Analarımız binlerce yıldır mısırı aynı şekilde ekmeye ve öğütmeye devam ediyor. Mısır bizim için sarı incidir.” Murat, bu köyde doğmuş ve görsel sanatlar konusunda doğuştan yetenekli bir insan. ‘Sarı inci’ mısırın bir yıllık döngüsünü anlatan kısa bir belgesel de çekmiş.
Özgür karacalar
Ogene’yi Türkiye’de ki birçok yerden ayıran bir başka özellik ise köyün karacaları. Kimse zarar vermediği için karacalar köyün hemen yakınında ve tarlaların içinde özgürce koşmaya devam ediyor. Köyde minibüsten indiğimiz yerdeki kahveden karşı yamaca doğru bakıyoruz. Tüm ekip heyecanla karacaları izliyor. Soğuktan tüyleri iyice kalınlaşmış iki karaca da, bizi seyrediyor.
Ogeneli gençlerin büyük kısmı, üniversite eğitimi görmek veya çalışmak için kış aylarında köyde olmuyor. Ama biz sömestr tatilinde geldiğimiz için çok şanslıyız. 300’den fazla insanın katıldığı konferansımız horonla başlayıp horonla bitiyor.
İki horon arasında ise buradaki yaşamı tehdit eden acı gerçek tartışılıyor. Binlerce yıllık huzurlu yaşamı, birkaç yılda yok edecek bir yıkım projesi: HES.
Toprağı, karacaları ve dereleri ile barış içinde yaşamış Ogeneliler de bugün HES tehdidi ile karşı karşıya. Tüm Karadeniz’de ve Anadolu’da olduğu gibi. Ekip biçtikleri vadideki dere, kaynağından alt kodlarına kadar HES yapılmak üzere farklı şirketlere satılmış.
İlk başlarda HES’lere nasıl bir tepki vereceğini bilemeyen Ogeneliler Solaklı Vadisi’nin diğer bölgelerinde yaşanan katliamı gördükçe HES’lerin yapılmaması yönünde karar almış. Bu kararlılık, konferans salonundaki buluşmanın her saniyesine yansıyor. Teknik birkaç anlatım ve film gösterisi ile başlayan buluşma, “Solaklı’yı vermeyeceğiz!” sloganlarıyla son buluyor. Ogeneli Cemil Bayramoğlu HES’ler başlayınca deresi ve köyü için bir horon yazmış:
“Deresiz Ogene’yi ne yapalım?/Korkma köyüm yavruların seninle/Perişan edecekler dereleri dağları/Kesip yiyecekler köyümün kalbini/Köyüm Ogenem bulamadım senden daha iyisini.”
Radikal