ELFAZ-I KÜFÜR (KÜFÜR SÖZLERİ)
Elfâz-ı küfür tamlaması, Hz. Peygamber’in Allah’tan getirdiği kesin olarak bilinen vahiyleri ve bunlardan zorunlu olarak çıkan dinî hükümleri inkâr etme özelliği taşıyan bütün sözleri kapsamına alır. Kuran-ı Kerim’de “elfâz-ı küfür” yerine, “kelimetü’l-küfr” (inkâr sözü) tabiri geçmektedir. Tevbe suresinin 74’üncü ayetinde, münafıkların, küfür kelimesini telaffuz etmek suretiyle Müslüman iken kâfir oldukları ifade edilmiş ve küfür kelimesini söylemenin kişiyi imandan çıkarıp küfre soktuğu belirtilmiştir.
Hadis-i şeriflerde de, müminleri küfre götüren söz ve davranışlar üzerinde genişçe durulmuş; Müslümanları tekfir etmek (kâfir saymak), Allah’tan başkasının adına ant içmek, kâhinlerin verdikleri haberleri tasdik etmek, Kuran hakkında tartışmak ve küfre rıza göstermek gibi davranışlar kâfirlik alameti olarak nitelendirilmiştir.
Konuştuğumuz sözlere dikkat etmeli, imana aykırı sözlerle dilimizi ve kalbimizi kirletmemeliyiz. İman, Müslümanın en kıymetli servetidir. Çünkü ahiretteki ebedi hayatının güzelleşmesine vesile olacak kapı odur. Ondan mahrum olarak öteki dünyaya göçen insan için ebedi hüsran söz konusudur. Onun için İslâm, insanın ölümsüz dünyasını güzelliklerle donatacak tüm tedbirleri almış, Müslümanın inancını koruyacak sınırları işaretlemiştir. Bu nedenle sözün nereye vardığını düşünmeden, “elfâz-ı küfür” olarak nitelenen imana aykırı sözleri kullanarak, Allah korusun, imanımızı kaybedebiliriz! Toplumumuzda, yaygın olan ve çoğu kez ne anlama geldiği dahi düşünülmeden kullanılan birçok yanlış sözler vardır. Bir Müslümanın asla ağzına almaması ve kullanmaması gereken bu tür sözlerden kaçınmak gerekir.
Allah’ın adını anarak söylenen yanlış sözlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Allah’ım bizi de gör artık. Burası Allah’ın unuttuğu yer. Allah yazdı ise bozsun! Allah gelse bile seni elimden alamaz. Allah özenmiş de yaratmış. (Özenmek acizliktir. Allah aciz değildir. “Ol” der “olur”). Allah bizi unuttu (Unutmak fanilerin işidir). Bu işte bir Allah’a, bir de sana güveniyorum. Önce Allah’a sonra sana emanet ediyorum. (Güven/emniyet hususunda Allah ile o kimseyi ortak kılmak demektir.) Yukarıda Allah var. (Allah için mekân söz konusu değildir. O her an, her yerdedir.) Benden uzak, Allah’a yakın olsun! (Kişinin kendisi sanki Allah’tan çok uzakmış gibi)…
Kaderle ilgili söylenen yanlış sözlerden bazıları da şöyledir: Kader utansın. Böyle kadere lânet olsun. Kaderi kötüymüş. Kaderin oyunu. Kadersizim. Kaderim, kader değilmiş. Alnına kara yazı yazılmış. (Kader, “Allah’ın takdir ettiği şey” demektir. Mesela bk. Kamer 49)
İnsanların birbirlerine karşı söyledikleri yanlış sözlerden bazıları da şunlardır: Seninle cennete bile girmem. Cehenneme kadar yolun var. Yüzünü gören cennetlik. Allah belanı versin. Ben bunun Allah’ını yaparım. Allah’ın belası. Allah’ın cezası. Yalansız iş mi var. Yalandan kim ölmüş. Fala inanma ama falsız da kalma gibi.
Şarkı ve türkülerde de rastlanan birçok yanlış sözler vardır: Adaletin bu mu dünya? Kahpe felek sana nettim neyledim? Tanrım, madem unutacaktın beni neden yarattın? Sensiz cennet bile sürgündür bana. Baştan yaz şu kaderimi. Tanrım beni baştan yarat. (Bu tür sözlerde Allah’a isabetsizlik ve bilgisizlik isnat edilmektir. Kişi bu söylediklerini inanmadan söylerse, küfürlü bir söz söylemiş olur. Şarkının havasına girip gerçekten öyle inanırsa da kâfir olur). Tanrım, kötü kullarını sen affetsen de ben affetmem… İtirazım var bu zalim kadere, itirazım var bu sonsuz kedere… Bir sana taptım, bir tanrıya taptım…
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” (Allah’tan başka hiçbir güç ve kuvvet yoktur) sözünü kısaltarak, “Lâ havle ve lâ kuvvet” (Hiçbir güç ve kuvvet yoktur) demek de hatalıdır. Eğer kasıtlı olarak söylenirse, küfür alametidir. Çünkü bu, Allah’ın kudretini inkâr anlamına gelir.
Yanlış olan bu sözlerin çoğu imanı zedeleyen türden olup tövbe etmeyi gerektirir. Bir şeyi bilmeden söylemek de günahtır. Çünkü İslam’da bilmemek özür değildir. Dinimizin kuralları ve kutsallarımız ile dalga geçilmez, alay edilmez, hafife alınmaz ve şüphe ile bakılmaz. Dini emirler ve kurallar ciddiye alınmazsa, Allah muhafaza, insan şirke girebilir. Şirk de, insanı cehenneme götürür ve bunun dönüşü de yoktur!
Yeri gelmişken, günümüzde söylenişi veya anlamı farklı algılanan atasözleri ve deyimlerin bazılarını hatırlamakta fayda vardır. Bunları sıklıkla kullansak da, doğrusunu bilmek gerekir. Mesela “Güzele bakmak sevaptır” denir; bu sözün doğrusu, “Güzel bakmak sevaptır” şeklindedir. “Baldız baldan tatlıdır” denir; doğrusu “Daldız, baldan tatlıdır” şeklindedir. (Daldız, balı petekten almak için kullanılan bir kepçedir.) “Haydan gelen huya gider” denir; doğrusu “Hayy’dan gelen Hu’ya gider” şeklindedir. (“Hayy” ve “Hu”, Allah’ın isimlerindedir.) “Aptala malum olur” deriz; doğrusu, “Abdala malum olur” şeklindedir. (Abdal, bilge kişi demektir. Bir şeyin bilge kişiye malum olması da çok doğaldır.) “Eşek, hoşaftan ne anlar” deriz; doğrusu, “Eşek, hoş laftan ne anlar” şeklindedir. (Bu atasözü, beğenilecek bir şeyi küçümseyenleri anlatırken kullanılır.) “Ziyaretin kısası makbuldür” deriz; doğrusu, “Ziyaretin kısas’ı makbuldür” şeklindedir. (Kısas, “karşılıklı olan” anlamındadır.)
“Aslan yattığı yerden bellidir” sözü; “yatağın temiz tutulması” anlamında kullanılıyor. Aslan yattığı yeri temizlemediği halde niçin temizlik konusunda örnek gösterilsin! Sözün asıl anlamı şöyledir: “Bir aslanın, aslan olduğunu belli etmesi için ayağa kalkıp kükremesine gerek yok, yattığı yerde bile o aslandır” şeklindedir.
“Başımız sağ olsun” sözü, hem yanlış anlaşılıyor, hem de “Başınız sağ olsun” şeklinde yanlış söyleniyor. Diyelim ki, oğlu genç yaşta vefat eden bir anneye “başın sağ olsun” demek; “üzülme, o öldü ama sen sağsın ya ona bak” demek gibi oluyor. Sözün aslı “Başımız sağ olsun” yani “Devletimiz var olsun” anlamındadır. Şehitlerde kullandığımız “Vatan sağ olsun” sözü gibi.
“Hocanın dediğini yap, gittiği yoldan gitme” sözü de yanlış anlaşılan sözlerdendir. “Din görevlisi, halka doğruyu söyler ama kendisi yaşamaz” diye anlaşılan bu sözün gerçek anlamı şudur: Din görevlisi, halka işin kolaylık tarafını (fetva yönünü) söyler; ama kendisi takvalı olanı tercih eder. Sen onun dediği kadarını yapmaya çalış; takvalı olanı başaramazsın” demektir.
(Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, TDV Kuran Yolu Tefsiri, Prof. Dr. Faruk Beşer, Sorularla İslamiyet, İslam ve İhsan, Sosyal Medya)
Hazırlayan: Bahtiyar BUDAK–Emekli Edebiyat Öğretmeni