Diğer Haberler Son Dakika 

NAMAZIN SAĞLIKLA İLİŞKİSİ

Namaz ibadeti, Müslümanların Allah ile sürekli bir iletişim halinde olmasını sağlayan ve hayatta yalnız olmadığını gösteren ve her gün beş vakit kirlenen ruhunu temizleyen bir tür antivirüs programıdır. Namazın en önemli rükünlerinden birisi kıraattir. Namaz ibadetinde sağlam bir akıl ve açık bir bilinç şarttır. Kitap ve sünnete uygun yaşayanlar, zamanla görüyor ve itiraf ediyorlar ki: “Namazla insan hem ruhi ve bedeni, hem organik, hem sistemik, hem de kişisel ve toplumsal; en önemlisi de zihni manada rehabilite oluyor, sıhhat buluyorlar. Hatta Dr. Ayşe Öktem’in ifadesiyle “beyin ve vücut zinde kalıyor; namaz kılanların ömrü uzuyor.”

Namaz veya Kuran niyeti ile geceleri uykudan kalkarak tertil ile okumanın hikmetlerinden birisi şöyle izah edilebilir. Neden “Gecenin bir vaktinde, derin uykudan kalk ve tertil ile oku” (Müzzemmil 2-4) deniyor? Uzunca uyumalarda, beyin ve bütün iletişim ağlarında, az da olsa su yükü artar; yani uzun süre ayakta kalmalarda bacakların şişmesi gibi; nöronlarda ve glial hücrelerde hafif bir ödem gelişir. Bu yüzden kişi, hele de çokça ve derin uyumuş ise; doğrulup kalktığında, ne dediğini, nereye bastığını pek bilmez, sayıklar, hafifçe sendeler, çok da iyi göremez. Bu yüzden kapıyı pencereyi karıştırabilir. Bu durumdan en çabuk kurtulmanın yolu bir duş veya en azından abdest almaktır. Yüz ve bilhassa boyun bölgesini, tercihen soğuk su ile mesh etmektir. Bu arada mırıltı halinde, yani tertil ile dua misali, bir şeyler okumaktır. Tertil ile yani en azından kulağın duyabileceği kadar bir yüksek sesle okumak; ses tellerinin uzun dalga titreşimi, yani etkili bir vibrasyon demektir. Bu vibrasyon dalgaları, kan ve beyin omurilik sıvısı içinde yüzen beyin dokusuna kolayca intikal eder ve masaj yerine geçer. Masajın dokulardaki birinci etkisi, kan akımını artırmak, damar dışına kaçıp ödeme neden olan kan serumunu tekrar damar yollarındaki yerine itmektir. Bu süreç, başta beyin olmak üzere, ödem nedeni ile hantallaşan sistemlerin rehabilitasyonudur.

Öte yandan, sessiz okumalar yerine, kulağın da işiteceği ve anlayacağı şekilde, yani tertil ile okumalar; beyin hücrelerinin içinde ve aralarındaki on binlerce dendritik ve aksonal uzantılar ve sinaptik bağlantıların üzerinde, yeni kimyasal ve enzimatik sentezler oluşturur. Bu sayede nöron yapılarını korur, güçlendirir; ömrünü uzatır. Hatta yeni nöronların oluşumuna neden olur. Böylece tertil ile okuma beyinsel yıpranmayı, aşınmayı ve bunamayı da önleyebilmektedir. Sessiz ve seyrek okumalar, söz konusu yapılarda sadece yüzeysel izler bırakır. Aradan yıllar geçince öğrenilenler, önceki ezberler unutulur. (Nöron, “sinir sistemiyle alakalı işlevlere katılmakla görevli minik hücreler” demektir.)

Küçük yaşlardan itibaren, sık sık tertil ile açıktan okumalarda, ezber tekrarlarında, kişinin telaffuz, hitabet ve şiir söyleme kabiliyeti gelişir. Bu da nöronları korumaya, hatta yeni nöron ve ara bağlantıların oluşumuna yarar ki, bu da yine bunamayı geciktirebilecek veya önleyebilecek faktörler arasında sayılabilmektedir. Buna en iyi örnek, hafızlar ve entelektüellerdir. Başta Kuran olmak üzere, bütün okumalar, ama özellikle de tertil ile tefekkür ile okumalar şifadır veya en azından rehabilite edicidir.

Rükünlerin bireysel ve toplumsal manada şaşırtıcı ruhi, zihni ve bedeni faydaları ve güzellikleri vardır. Mesela, ezan ve namazlardaki vakit rüknüne bakalım. Hoş bir seda ile gök kubbeye yayılan bir ezan sesinde; günlük işlere veya rehavete dalmış her kişi, ister istemez dikkat kesilir; bir namaz vaktinin geldiğini idrak eder.

Namaz kılan kişi, Rabbinin huzurunda namaza ve münacata ve din kardeşleri ile aynı safta buluşmaya çağrıldığını hatırlar ve hemen abdest alıp mescidin yolunu tutar. Ezan, kulağının ve kalbinin pasını silerken, kendisi de serin bir su ile uzuvlarının zahirî kirini silip yıkayarak kalbine hoş bir ferahlık, derinden bir sevinç dolmasını sağlar. Yeni bir terapi, yeni bir rehabilitasyon seansı başlamıştır. Sevinç, tek başına; başta ruhi sorunlar olmak üzere, pek çok hastalık için şifa kaynağıdır.

Zamanla beş vakit ezana dayalı bir biyopsikolojik saat ve takvim oluşur. Kişi hayatını namaz ve oruç vakitlerinden müteşekkil bir takvime ve saate göre düzenlemeye başlar. Böyle bir programlama; Alzheimer hastalığı ve bunamalar için hem bir koruma, hem bir terapi ve hem de rehabilitasyon yöntemidir. Hekimler, ruhsal bunamalı hastalarını; ısrarla, benzer programlara yönlendirirler. Eğer hasta, namaz kılan bir mümin ise; hekimin de, hastanın da işi daha kolay demektir.

Kişi mescide gelince; cemaatle selamlaşır, el sıkışır, kucaklaşır ve safta arkadaşları ile omuz omuza durur. Herkesçe önceden belirlenmiş bir yöne, yani kıbleye, herkesle birlikte yönelir, aynı Yaratıcıya topluca dua eder. Önce O’nunla, sonra da cemaatle halleşir ve dertleşir. Aslında bunların hepsi bir grup terapisi biçimidir ve aileye ilaveten, bir de cemaate bağlılık duygusu gelişir. Gelişen bu duygu, aslında bir öz güvendir ve kişiyi çok yönlü rehabilite eder.

Hekimler, bunalımlı hastalarını muhtelif grup terapilerine yönlendirirler. Onları, kendi gibi hastalarla konuşturur ve tartıştırırlar. Hastalığın, kimden ve nereden kaynaklandığını anlamaya yönlendirirler. Sorun anlaşılınca, çözümü de kolaylaşır. Böylece pek çok sorunu, hastaları birbiriyle kaynaştırarak, kendilerine çözdürürler. İşte, ezanla başlayan cemaatleşme, insanların kaynaşması, yardımlaşması; topluca psikolojik şifa bulması ve rehabilite edilmesi demektir.

Bunamalı hastalıklarda, ilk yitirilen duyulardan ikisi, zaman ve mekân (yön) bilincidir. Evin camiye, caminin mahalleye ve şehre göre konumunu ve hele de kıbleye göre yönünü kolayca belirleyen bu duygular, düzenli namaz kılan kimselerde güçlü bir şekilde korunmaktadır. Tekrar edilen ezan ve namaz vakitleri sayesinde, bu kimselerde zaman bilinci de hayli güzel korunmaktadır.

Kuran, hastalık ismi ve tedavileri anlatan salt bir tıp kitabı değildir. Pozitif bilimlerin ve akademisyenlerin aradığı manada bir deney kitabı ise hiç değildir. Ancak her alanda olduğu gibi, sağlık alanında da paragraflar açar, başlıklar atar, ipuçları verir. Örneğin, hayız ve nifaslı iken cinsel yaklaşımı meneder; açıkça yasaklar. (bk. Bakara 222). Bu yasağın sağlıkla bir ilgisi olduğunu herkes az çok anlar. Ancak, asıl riskin ne olabileceğini ve bu yasağın hikmetini sadece hekimler anlayabilecektir. Hekimler için bu ayetin sebebi ve hikmeti şudur: Hayız ve nifaslı iken rahim duvarı yaralı olduğu için açık durumdaki damarlardan, cinsel temas halinde; ek çok bakteri ve virüs, daima steril olması gereken rahime girip rahim iltihabı ve ayrıca tüp ve yumurtalıklarda tüp iltihabı, bel soğukluğu yapabilir. Dolayısı ile kısırlık hatta sepsis gibi kana mikrobun yayılmasına kadar ilerleyebilen klinik tablolara neden olabilmektedir. Hastalık aynı zamanda kişinin eşini de etkileyebilmektedir. Spermler rahim duvarındaki damarlardan kana geçebilir. Bu yasağı tekraren ihlal edenlerde, zamanla anne adayında eşinin spermlerine karşı antikor ve buna bağlı olarak, eşine özgü kısırlık gelişebilir. Kısırlığın tedavisi ise çok pahalı, bazen da imkânsızdır.

       (Kaynak: Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Nihat Bengisu-Abdestle Diriliş)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak-Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler