İnsanlığın Trajedisi – Hocalı Soykırımı
19. yüzyılın sonlarında faaliyete geçen ve siyasi parti denilse de aslında silahlı bir terör örgütü olan “Taşnaktsutyun” adlı menfur örgüt, “Denizden denize Büyük Ermenistan” hayalini gerçekleştirmek için her türlü zulme ve insanlık dışı eyleme başvurmuş, halkımıza karşı birçok katliyamlar töretmiş, bunların arasında en acımasızlarından biri Hocalı soykırımıdır. Başka bir deyişle Hocalı Soykırımı, Çarlık Rusyası ve Sovyet döneminden başlayarak Bakü, Guba, Şamahı, Gence, Karabağ’ın çeşitli yerlerinde, ayrıca Türkiye ve Güney Azerbaycan topraklarında, 31 Mart Soykırımı da dahil olmak üzere, ruh hastası ermeni şovenistler tarafından organize edilen ve planlı bir şekilde gerçekleştirilen sayısız katliamın, Batı Azerbaycan’dan soydaşlarımızın defalarca sürgün edilmesinin, 1980’li yılların sonlarından itibaren Sumgayıt, Kerkicahan, Meşeli, Guşçular, Malibeyli, Karadağlı’da işledikleri trajedi ve terör eylemlerinin devamı ve en korkunç olanıdır. Marhum Haydar Aliyev’in ifadesiyle, “Bu acımasız ve vahşi soykırım eylemi, insanlık tarihine kitlesel terörizmin en korkunç eylemlerinden biri olarak geçmiştir.” Çünkü Hocalı kelimenin tam anlamıyla bir insanlık faciasıydı, bir soykırımdı.
Hocalı’dan önce de 20. yüzyılda dünyanın iki yerleşim yerinde benzer katliamlar yaşanmış, insanlar büyük bir acımasızlık ve vahşetle öldürülmüş, yerleşim yerleri tahrip edilmişti. Bunlardan ilki, 1941 yılında Alman faşistleri tarafından yerle bir edilen Belarus’taki Hatin, ikincisi ise Vietnam Savaşı sırasında partizanları destekledikleri gerekçesiyle, çocuktan yetişkine kadar halkının tamamının katledildiği Songmi köyüdür. Ancak Hocalı katliamı, bu iki trajediden çok daha korkunç, dünya tarihine sivillere yönelik bir soykırım olarak geçen, boyutu ve çok sayıda masum kurbanı nedeniyle hiçbir katliamla kıyaslanması mümkün olmayan bir vandallık eylemidir. Buna rağmen, bugüne kadar dünyanın önde gelen devletleri ve uluslararası örgütler bu zulme göz yummuş, katillerin cezalandırılması için gerekli hukuki çalışma yapılmamıştır.

Peki Hocalı’ya karşı bu zalim tutumun sebebi neydi? Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Azerbaycan tarihinin araştırılmasında, yerli ve yabancı etnografların Hocalı kültürünün önemini vurguladıkları, Karabağ sıradağlarında, Hankendi’nin 10 km kuzeydoğusunda yer alan Hocalı’nın, tarihi ve mimari anıtlar diyarı olduğunu ortaya koydukları bilinmektedir. Burada, milatdan önce 13.-7. yüzyıllara ait Hocalı-Gedebay kültürel anıtları, Kurgan bozkırı, Geç Tunç ve Erken Demir Çağları’na ait Nekropol, 1. yüzyıla ait Arnavut kiliseleri, 14. yüzyıla ait Hacı Ali kubbesi, 1356 yılında yapılmış dairesel türbe, 18. yüzyıla ait Askeran kalesi ve tanınmış Sovyet etnografları ile yerel araştırmacıların çoğunlukla Hocalı ve Hankendi yakınlarında buldukları onlarca başka tarihi anıt bulunmaktadır. Bu alanda yapılan arkeolojik kazılarda höyükler, mezar taşları ve çeşitli yerleşim yerleri ortaya çıkarılmıştır. Antik Hocalı mezarlığındaki 11 numaralı kurganda bulunan Asur Kralı Adadnirari’ye (M.Ö. 1307-1275) ait çivi yazılı kitabeler, ayrıca çeşitli çanak çömlek, süs eşyaları, cam boncuklar vb. en ilgi çekici buluntular arasındadır. Bu yazıtlar, Azerbaycan halkının kadim alfabesini ve yazı kültürünü, ayrıca bölge halkının Doğu ülkeleriyle geniş ekonomik ve kültürel bağlarını ortaya koymaktadır.
1920’den beri bilim adamları tarafından araştırılmaya başlanan Hocalı Anıt Kompleksi, A. Alakbarov’un deyimiyle, Azerbaycan anıtlarının bütünsel bir tablosunun oluşturulmasında, tarihimizin zenginliğini, maddi ve manevi anıtlarımızı ortaya koymada önemli rol oynadı. Vatanımızın en eski yerlerinden biri olan Hocalı’nın yer adı, halkımızın binlerce yıllık mesleğini, zanaatını, kültürünü, dini görüşlerini ve manevi dünya görüşünü yansıtmaktadır.
Ne yazık ki bu anıtları inceleyen Alman arkeolog E. Resler, Rus oryantalist M. Khanikov, İngiliz F. Beyer, Fransız A. Berger ve diğerleri, elde ettikleri tarihi eserleri yanlarında götürerek dünyanın çeşitli müzelerindeki sergileri zenginleştirdiler. Bugün Hocalı’da bulunan kültürel ve tarihi eserler Paris, Almanya, Londra ve St. Petersburg müzelerini süslüyor. Ancak, bizim müzelerimiz bu nadide örneklerden mahrumdur ve en vahimi, Sovyet döneminde bu eserlerin çoğunun Ermenistan’a taşınmış olmasıdır.
1992 yılındaki kanlı faciaya kadar Hocalı’da 7.000’den fazla insan yaşıyordu. 1988 yılında Ermenistan’dan, daha sonra da Hankendi’nden sürülen çok sayıda Azerbaycanlının ve 1989 yılında Fergana’dan sürülen Mehsati Türklerinin bir kısmının yerleştiği Hocalı, Karabağ’a giden hava ve kara yollarının buradan geçmesi bakımından stratejik öneme sahipti. Ermeni köyleriyle çevrili olan ve Askeran ile Hankendi arasında bulunan Hocalı, Ermenilerin kollarını açmasına izin vermedi. Bu nedenle bu kadim Türk yurdu, Ermenilerin ve onların koruyucularının gazabına daha fazla maruz kalıyordu.
18 Şubat 1992’den itibaren Hocalı çevresindeki Azerbaycanlılar kovuldu ve tüm yüksek mevkiler Ermenilere devredildi. 19 Şubat 1992’de, Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin ile Ermenistan Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan ve Rus birliklerinin komutanı Şapoşnikov arasında Moskova’da yapılan gizli bir görüşmenin ardından bölgedeki olaylar daha da şiddetlendi. 25-26 Şubat gecesi, Ermeni teröristler, SSCB’nin bir zamanlar Hankendi’de konuşlandırdığı 366. Motorlu Tüfek Alayı’nın askeri personeli ve zırhlı araçlarının yardımıyla, dünyanın daha önce hiç görmediği bir soykırımı Hocalı’da gerçekleştirdiler.

25 Şubat akşamı, zırhlı araçların yoğun ateşine maruz kalan şehirde korkunç yangınlar çıktı. Karlı bir kış gecesi evlerini terk edip ormanlara doğru yola çıkan ve Agdam’a ulaşmak isteyen ve çılgın katiller tarafından saldırıya uğrayan 5000-den fazla şehir sakininin 2500’den çoğu, vahşice katledildi ve donarak öldü. Şehrin üç taraftan vurulması sivil halkı şaşkına çevirmiş, Askeran’a doğru kaçanlar ormanlarda zalim Ermeni kana susamış haydutlar tarafından katledilmiş, hiçbir masum insanın kaçmasına izin verilmemiştir. Çocuklar, yaşlılar, kadınlar zırhlı araçların altında eziliyor, diri diri süngüleniyor, yakılıyor ve daha akla hayale gelmeyecek birçok işkenceye maruz bırakılıyordu. Zırhlı araçlara ve makineli tüfeklere karşı girişilen çatışmada öz savunma taburları imha edilirken, ağır silahlarla donatılmış Ermeniler önünü kesmek imkânsız hale geldi. Ermeniler, beyaz giysiler içinde ormanların içine saklanıp helikopterlerle uçarak, insanları saklandıkları yerlerden çıkarıp, dayanılmaz eziyetlere maruz bırakıyor, öldürüyor veya esir alıyorlardı.
28 Şubat’ta bir grup gazeteci helikopterle cansız bedenlerle dolu korkunç bölgeye ulaştı ancak hareket etmelerine izin verilmedi ve sadece dört cesedi kurtarabildiler. 1 Mart günü bölgeye gelen bir grup yerli ve yabancı gazetecinin gördüğü manzara daha da korkunçtu: Cesetlerin derileri yüzülmüş, kulakları ve vücutlarının diğer uzuvları kesilmiş, gözleri oyulmuş, çok sayıda bıçak ve kurşun yarası almış ve benzeri görülmemiş bir vahşete maruz kalmışlardı.
Hocalı soykırımının dehşetine tanık olan yabancı gazeteciler, yaşanan facia karşısında şaşkınlıklarını ve öfkelerini gizleyemeyerek uluslararası basında çok sayıda yazı yayınladılar. Gelin bu makalelerden bazılarını inceleyelim:
“Sunday Times” gazetesi, 1 Mart 1992 (Londra): Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etti.
“İzvestiya”, 4 Mart 1992 (Moskova): Bir video kamera, kulakları kesilmiş çocukları gösteriyordu. Bir kadının yüzünün yarısı kopmuştu. Erkeklerin kafa derileri alınmıştı.
The Times, 4 Mart 1992 (Londra): Birçoğunun şekli bozulmuşdu. Kız bebeğin sadece başı kalmışdı.
“Financial Times” gazetesi, 9 Mart 1992 (Londra): Ermeniler, Ağdam’a doğru giden bir grubu vurdular. 1200’e yakın ceset sayıldı.
“İzvestiya”, 13 Mart 1992 (Moskova) Binbaşı Leonid Kravets: Ben şahsen bir tepede 100’e yakın ceset gördüm. Bir çocuğun kafası yoktu. Her tarafta kadınlar, çocuklar ve yaşlıların büyük bir vahşetle öldürüldüğünü görebiliyordunuz.
Financial Times, 14 Mart 1992 (Londra): General Polyakov, 366. Alay’dan 103 Ermeni askerinin Dağlık Karabağ’da kaldığını bildirdi.
“Le Mond” gazetesi, 19 Mart 1992 (Paris): Ağdam’daki yabancı gazeteciler, Hocalı’da öldürülen kadın ve çocuklar arasında kafa derileri yüzülmüş, tırnakları çekilmiş üç kişi gördüler. Bu Azerbaycan propagandası değil, gerçektir.
“Valer Actuel” dergisi, 14 Mart 1992 (Paris): Bu “özerk bölge”de Ermeniler, Ortadoğu’dan gelen silahlı gruplarıyla birlikte, helikopterler de dahil olmak üzere modern teçhizata sahipler. Ermeniler, ASALA’nın Suriye ve Lübnan’daki askeri kamplarını ve silah depolarını kullanarak 100’den fazla Müslüman köyünde katliamlar yaptı, Karabağ’da Azerbaycanlıları katletti.
Lübnanlı görüntü yönetmeni, ülkesindeki zengin Taşnak cemaatinin Karabağ’a silah ve adam gönderdiğini itiraf ederken, olay yerinde bulunan İngiliz “Fant Man News” televizyon şirketinin muhabiri R. Patrick, “Hocalı’daki vahşet dünya kamuoyunun gözünde haklı gösterilemez! Biz gazeteciler çok zor da olsa helikopterle ermeni asgerlerinin olduğu Nahçıvanik köyü yakınlığına ine bildik. Burada yüzlerle şekli bozulmuş ceset gördük. Bunlar Xocalıyı savunan döyüşcü asgerlerin cesetleri degildi. Bunlar Azerbaycan şehirinin sivil nufusu idi, katillerin katl etdiyi kadınlar, yaşlılar, çocuklar idi”,- dedi.
Resmi belgelerde 613 kişi (63 çocuk, 106 kadın, 70 yaşlı) gösterilmesine rağmen, tanıkların ve bölgedeki yabancı gazetecilerin yazılarından Hocalı’da 2.500’den fazla kişinin özel bir zulümle öldürüldüğü, 8 neslin tamamen yok edildiği, 25 çocuğun her iki ebeveynini, 130 çocuğun bir ebeveynini kaybettiği, 76’sı çocuk olmak üzere 487 kişinin yaralandığı, 1.275 kişinin esir alındığı, yüzlerce kişinin kaybolduğu anlaşılmaktadır.
Yapılan araştırmalar ve analizler Hocalı’da işlenen fiillerin, önceden tasarlanmış bir suç, belli bir topluluğu, milli özelliklerine dayanarak tamamen veya kısmen yok etme amacına hizmet eden bir vandallık eylemi olduğunu ortaya koymaktadır ve bu durum uluslararası hukuk belgelerinde soykırım kavramına doğrudan uymaktadır. Dolayısıyla bu kanlı katliam, barışa ve insanlığın güvenliğine karşı işlenen en ağır uluslararası suçlardan biridir. Bu soykırımın başlıca failleri Ermeni silahlı grupları ve Rus 366. Motorize Piyade Alayı’nın askerleri ile Ermenileri destekleyen dönemin Rus yönetimiydi.
Birleşik Milletler Teşkilatı Genel Kurulu’nun 9 Aralık 1948 tarihinde kabul ettiği Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne göre soykırım, milli, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen yok etmek amacıyla işlenen eylemler anlamına gelir ve Hocalı’da yaşananlar buna tamamen uygundur. Bu nedenle Hocalı soykırımının kanlı olaylarını araştırmak amacıyla, soruşturma ekibinin 181 kişiye ait cesetlerde yaptığı adli incelemede, ölenlerin çoğunun yakın mesafeden vurulduğu, çoğunun kafasından vurulduğu, kadınlara tecavüz edildiği, 2 ila 15 yaş arasındaki çocukların, onlarca yaşlı ve kadının vurularak öldürüldüğü, birçok cesedin şeklinin bozulduğu ve tanınmaz hale geldiği ortaya çıktı. Deyilenlerden gözüküyor ki, Hocalı katliyamında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin maddeleri, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi Tüzüğü ve bir dizi diğer uluslararası yasal belgeler çok acımasızca bozulmuş, insanlığa kasd edilmişdir. Malisef ki, şu yasal belgeleri savunan uluslararası teşkilat ve kurumlar bile katillerin cüzalandırılması yönünde hiç bir iş görmemişler.
Çok şükür ki, Başkomutanımızın emriyle, halkımızın kahraman evlatları, 27 Eylül 2020’de 44 günlük Vatan Savaşı’nın ve Eylül 2023’te kısa süreli terörle mücadele harekâtının sonucu olarak 30 yıldır katledilen Hocalı kurbanları da dahil olmak üzere soydaşlarımızın intikamını aldılar, topraklarımızı düşmanın pencesinden kurtardılar ve halkımızı hasret yükünden kurtardılar. Dünya ülkeleri Azerbaycan halkının toprakları uğruna canını feda etmeye hazır olduğunu gördü, canıyla, kanıyla tarih yazan evlatlarımızın kahramanlıkları dillere destan oldu. Terörle mücadele operasyonları sonucunda bu kanlı soykırımı gerçekleştiren Raşid Beglaryan, Madat Babayan, Arayik Harutyunyan, Bako Sahakyan, Arkadi Ghukasyan, David Ishkhanyan, Davit Manukyan, David Babayan, Levon Mnatsakanyan ve Ruben Vardanyan liderliğindeki bir grup terörist tutuklandı. Ancak aradan geçen 32 yıla rağmen dünya kamuoyunun Azerbaycan’daki Hocalı soykırımının baş organizatörlerinin cezalandırılması talebine göz yumması her birimizin yüreğinde öfke uyandırıyor. Uluslararası suç işlenen ülkede BM Güvenlik Konseyi kararıyla özel mahkeme kurulur.
Uluslararası ceza mahkemelerinin kurulması deneyimine ve çok sayıda hukuki belgenin gereklerine dayanarak, Hocalı Soykırımı’nın uluslararası bir suç olarak tanınmasını ve Hocalı katillerinin dünya kamuoyu önünde cezalandırılmasını talep ediyoruz! Zira Hocalı sadece Azerbaycan için değil, bütün insanlık için bir facia ve utançtır!
Yazar : Asst.prof.dr.Yegane Kurbet kızı Kahramanova
Azerbaycan Devlet Pedaqoji Üniversitesi
TET Azerbaycan Akademik Kurul Başkanı
Azerbaycan-Türk Halkları Kardeşliyi Derneği eş Başkanı