Çocuğun Parmak Emme Alışkanlığı Tehlikeli mi?
Çocuklarda çevre-çocuk ilişkisindeki aksaklıklardan kaynaklanan hatalı tutum veya davranışlar, uyum bozukluğu veya davranış kusuru olarak kabul edilir. Böyle bir bozukluk, çocuğun doğuştan sahip olduğu nitelikler ve sonradan kazanılan organik bozukluklar ile çevre arasındaki sürekli etkileşim sonucu oluşur.
Mesela, çocuğun parmak emmesi (sürekli), yemek yemeyi reddetmesi, kireç, kömür, kül, pamuk yemesi; uyku bozuklukları ve altını ıslatması, kakasını altına yapması bu davranış kusurlarına örnektir.
Parmak emme çocuğun daha anne karnında iken yaptığı bir iştir.Parmak emme çocuğun kendi bedeni ile ardı sıra olarak ilişki kurduğu ilk eylemlerden biridir.
Halk arasında yeterince beslenmeyen, meme verilmeyen çocukların parmak emdiğine inanılmaktadır. Oysa yeterli veya yetersiz beslenenlerde görüldüğü gibi, anne sütü alan veya biberonla beslenen çocuklarda da görülür.
Emme olayı bir reflekstir. Bir yandan çocuğun beslenmesi sağlanır, bir yandan da çocuğun pişik gerginliğinin boşalmasına yarar.
En sık başparmak emilir. Çünkü, en hareketli parmak budur. Parmak emme, 1 yaşın sonunda en yüksek dereceye ulaşır, daha sonra tedricen azalır.Bebeklikte huzursuzluğun ve gerginliğin giderilmesi ağız vasıtasıyla gerçekleşir. Uykuya dalarken de bebekler ya anne memesindedir ya da meme yerine geçen bir şey emiyor-dur. Emme çocuk için güven ve haz kaynağıdır.
Normal durumların dışında çocuk aç kalınca, korkunca, okul başarısızlığı gibi gerginliklerde parmak emmeye başlayabilir. Çünkü çocuğun kendisine güven duyması gerekir…
Bir yaşından sonra parmak emen çocuklarda şu ihtimaller akla gelmelidir:
1- Çocuğun aşırı şefkat ihtiyacı doyurulmuş olabilir.
2- Annenin çocuğa zaman ayıramaması veya annenin yokluğu durumları.
3- Annenin olup da çocuğa yeterli ilgiyi ve şefkati göstermediği durumları.
Parmak emen (normalin dışında) çocukların ailelerinde şu özelliklere rastlanmıştır: Aile ya aşırı kollayıcı, himaye edicidir ya da aşırı ilgisizdir. Bazı aileler de çocuktan aşın beklenti içerisindedirler.
Bu gibi durumlarda anne-babanın tutumlarını gözden geçirmeleri elzemdir. Çocuğa taşıyamayacağı “yük” yüklenmemeli, aşırı beklentiye girilmemeli, çocuğun gerginliğini boşaltacak oyunlar bulmalı, arkadaşlar ile oynamasını teşvik etmeli. Sonuç alınmazsa bir çocuk ruh hekimine gidilerek diyalog kurulmalıdır.
Çoğu kere anne-babanın davranışları değiştiği ve bu konularda bilinçlendiği durumlarda çocuktaki aşırı belirtiler de ortadan kalkmaktadır.
Yazar: Dr.Nihat Kaya