Beşikdüzü’nde 4+4+4 sistemine tepki
Kahraman Dilli Parkı’nda toplanan Eğitim Sen üyeleri adına konuşan Trabzon Şube Başkanı Muhammet İkinci, “AKP Hükümeti, kamuoyunu uzunca bir süredir meşgul eden ve yoğun tepkilere neden olan yasal düzenlemeleri 27 Mart Salı gününden itibaren Meclis genel kurul gündemine getirme kararı almıştır. Gerek çocuklarımızın, ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren 4+4+4 kademeli eğitim düzenlemesi, gerekse sendikal alana yönelik önemli değişiklikler içeren düzenlemelerle ilgili olarak bugüne kadar yapılan bütün itirazlar kendi bildiğini okuyan iktidarca yok sayılmıştır. Sendikaların ve bu düzenlemelerden doğrudan etkilenecek olan toplumun geniş kesimlerinin görüşleri hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Attığı her adımda sadece kendi siyasal çıkarlarının hesabını yapan hükümetin, bu tavrının yasa tasarılarının Meclis genel kurulunda görüşülmesi sırasında da süreceği anlaşılmaktadır” dedi. İkinci şöyle devam etti: “Ülkemizin geleceğini, yarınlarımızı, çocuklarımızı AKP´nin karanlığına, bilimsellikten ve demokrasiden yoksun çağdışı anlayışına teslim etmeyeceğiz. Ülkemizin geleceğini toplumun tamamını ilgilendiren kesintili zorunlu eğitim tasarısı önümüzdeki bu hafta meclis genel kuruluna geliyor. Kanun teklifinin ülke gündemine düştüğü tarihten itibaren yaşanan tartışmalar, AKP´nin yönetim anlayışını tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Yasa teklifine yönelik eleştirilere gösterilen tahammülsüzlük, bilim insanları tarafından düzenlemenin yanlışlığına dair ortaya konan bilimsel tespitler, Meclis komisyonunda muhalefet milletvekillerine sergilenen zorbaca davranışlar, AKP´nin ileri demokrasi anlayışını hepimize bir kez daha gösterdi. AKP´nin “İleri Demokrasi” anlayışı demokrasiden nasibini almamıştır. AKP´nin “İleri Demokrasisi” bilime, akla, insan haklarına aykırılık taşımaktadır. AKP´nin “İleri Demokrasi” anlayışının demokratik rejimlerde karşılığı yoktur. Yasa teklifi ile birlikte en temel insan haklarından olan eğitim hakkı paralılaştırılarak, nitelikli bir eğitim hakkı yalnızca zenginlerin yararlanabileceği bir ayrıcalığa dönüştürülmek istenmektedir.
Bu yasa teklifi bilimin inkarıdır. Teklif eğitim bilimleri, psikolojinin temel ilke ve bulguları ve çağdaş eğitim anlayışı açısından sakıncalıdır. Teklif ile yetenek, ilgi, özellik ve değerleri belirgin hale gelmemiş ve bu konuda farkındalığı bulunmayan 10 yaşındaki çocuklarımıza tercihler yaptırılmak istenmektedir. Bu yasa teklifi sevgisizliğin ürünüdür, sevgiden yoksundur. Bütün eğitim bilimciler tarafından önemi belirtilen okul öncesi eğitim kaynak sıkıntısı gerekçe gösterilerek, zorunlu eğitimin kapsamı dışında tutulmuştur. Bu düzenleme çocuk haklarının ihlali demektir.
Düzenleme ile çocuk işçiler yaratılmakta ve çocuk emeği sömürüsü sınırsız bir hale getirilmektedir. Düzenleme ile ikinci dört yıldan sonra açıköğretim getirilmektedir. Böylece zorunlu eğitim 8 yılla sınırlandırılmakta ve çocuk gelinler gerçeği göz ardı edilmektedir.
Türkiye´nin dört bir tarafından gelen on binlerle 28-29 Mart tarihlerinde Ankara meydanlarında olacağız. Sendikamız Eğitim Sen´in 4+4+4 kademeli eğitim düzenlemesine karşı aynı tarihlerde hayata geçireceği grevi sonuna kadar sahiplenecek, yıllardır sorunlarla boğuşan eğitim sisteminin Başbakanın “dindar nesil” yetiştirme sevdasına kurban edilmesine seyirci kalmayacağız. Mecliste vekiller tasarıları görüşürken biz emekçiler olarak Ankara meydanında görmeyen gözlere, duymayan kulaklara inat taleplerimizi bir kez daha haykıracağız. “Durmak yok yola devam” diyerek, emek ve halk düşmanı yasa tasarılarıyla, baskı ve şiddetle tüm toplumu tahakkümü altına almak isteyenlere karşı “yılmak yok mücadeleye devam” diyerek dimdik ayaktayız. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğinden kaygı duyan herkesi, AKP´nin giderek artan zulmü karşısında omuz omuza olmaya, sesimize ses katmaya çağırıyoruz”
Beşikdüzü Gazetesi
Pankart açan ve izleyenleri sayarsak 20 kişilik bir tepki olmuş.
Hristiyan toplumlarda dindar nesil yetiştirmek gereklilik olarak kabul edilirken, biz çocuklarımızı dinsiz yetiştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Sayemizde yeni nesil daha nasıl taharet alınır bilmiyor. Ölmüş yakınının arkasından bir Fatiha okuyamıyor. Yetişkin birine dindar ol diye baskı mı var bu ülkede? Dinsiz istediği gibi dinsiz iken dindar olmak isteyene sürekli baskı. Nerede insan hakları, nerede demokrasi.
Sadece bu dünya mı var, ahiret hayatını kazanmak için bir hareket yapmayacak mıyız? Ya öbür tarafta çocuklarımız neden bana öğretmedin, hadi sen bilmiyordun öğreneceğim yerlere göndermedin diye yakamıza yapışırlarsa ne cevap vereceğiz.
Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (ANKEBUT/64)
Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. (HADİD/20)
Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer iman eder kötülükten sakınırsanız, Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden bütün mallarınızı harcamanızı da istemez. (MUHAMMED/36)
İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır. (AL-İ İMRAN/14)
Ülkede eğitim gibi ciddi bir alanda çalışmalar yapılırken bile destekleyenler imanlı, desteklemeyenler meyhaneci olarak yansıtılıyor. Artık AKP ve CHP politikası bu şekle büründü.
Bir genel lisede görev yapıyorum ve 600 tane 9. sınıf öğrencim var. Bunlardan 40 tanesi çarpım tablosunu hala bilmiyor. Onlara özel destek olmak için ayrı sınıflarımız yok, ikili eğitim yapıyoruz. Öğretmenlerin müfredatı gittikçe yoğunlaştırılıyor ve arka planda kalan öğrenci bir müddet sonra sistem içinde eriyip gidiyor. Eğitimde nitelik üzerine tartışmalar yapılması gerekirken, sayısal değerler üzerine tartışmalar yapıyoruz.
Eğitim sisteminin bel kemiği olması beklenen öğretmenler tepki vermeye kalkışsa bir takım çapulcu olarak adlandırılıyor. Üniversitedeki eğitimciler görüş sunsa “hepsi ayarlanacak” gibi geçiştirilen cevaplar alınıyor. Alanımla ilgili her gün bir genelge yayınlanıyor, takip bile edemiyorum artık. Bireysel olaylar ve özel işler için bile iki günde Milli Eğitim genelge çıkabiliyor. Bu durumda en önemli sorunumuz dini eğitim mi acaba!!
Problem acaba sistemde mi çocuğuyla ilgilenmeyen ailelerde mi? Ailesi öğüt verdiği halde tutmayan çocuklarda mı? Biz daha nasıl çocuk eğitilir, nasıl terbiye edilir bunu bilmiyoruz. Sadece dünyevi amaçla çocuk yetiştirmek iki kanadı olan kuşa sadece tek kanadınla uç demektir. 40 tane çarpım tablosu bilmeyen çocuğun acaba kendisine bunu dert ediyor mu? Görüşmek için çağırdığın velisi okula geliyor mu? (Sen zaten çağırıyorsundur onu hiç sormuyorum) En azından haftada 2 saat çocuğunun dersi ile ilgileniyor mu? Eğitim sadece okulda mı olur? Ailenin ve öğrencinin sorumluğu yok mudur? Başarılı olan öğrenciler farklı okullarda mı okumaktadır. Hepsi özel ders mi alıyor?
Benim yorumum yapılan tepkilere. Eğer bir tepkin varsa ortaya alternatif koyman lazım. Sadece muhalefet etmek için muhalefet etmemen gerekir.
4+4+4 belki doğru sistem değil. Ama meydanlara çıkıp “Dindar nesil istemiyorum” dersen ben de “Dindar nesil istiyorum. Bunun yolu 4+4+4’den geçiyorsa da destekliyorum” derim.
Ayetleri bir kere düşünerek okumanızı tavsiye ederim. Kuran-ı Kerim biz hayatımızı O’na göre şekillendirelim diye gönderilmiş. Evimizde yüksek bir yere koyup ulaşılmaz kılalım diye değil.
Sorun sistemde mi ailede mi diye soracak olursak, öncelikli olarak sistemde olduğunu görmemiz gerekir. Ailelerin genel olarak çocukları ile ilgilenemediği ortada, ancak ilgili olan aileler de yeterli olamaz. Örneğin öğrenciler için alanlar kalktı ve seçmeli dersler geldi diye bayram havası oluşturuldu ama biz bir sayısal öğrencisine 17 saat ortak kültür dersleri adına sözel dersler veriyoruz. Kalan 13 saati ise öğrenci istediği, ilgisinin ve yeteneğinin olduğu alandan seçemiyor. 3 saat kimya istiyorsa iki saat yeterli diyoruz. Öğrenciler bu durumda iken, derslerde verim elde edemezken ilgili bir ailenin vereceği tek destek “ders çalış” cümlesi olabilir. Her öğrencinin her dersten anlaması gereken bir sistem zaten işlevsel değil. “seçmeli ders” kavramı sadece kağıt üstünde var. İngilizce bölümü öğrencilerim YGS de Coğrafya çözmek zorunda ama iki yıldır onlara Coğrafya dersi veremiyoruz. Bundan sonra gelecek seçmeli dersler için de ,Kuran dersi dahil, öğrenci isteği değil okul ve Milli eğitim isteği ön planda olacak.
Eğitimde yapılan alternatif çözüm örnekleri de ortada. Bu konuda üniversitelerde eğitim bilimi ile ilgilenen hocaların çoğunun araştırmaları, kitapları ve görüşleri var. Ama eğitim bu alanda yetkili kişilerle değil, parti ayırmaksızın söylüyorum, ilköğretimde liselerde neler olduğunu bile bilmeyen milletvekili denen şahıslarla şekilleniyor.