Diğer Haberler Son Dakika 

HÜNSA (ÇİFT CİNSİYETLİLİK)

       İslâm hukukunda hünsa; doğuştan hem erkeklik, hem de dişilik organına sahip bulunan veya erkek mi dişi mi olduğu tespit edilemeyen kişiyi ifade eder. İnsanlarda çok ender rastlanan bu yapısal bozukluk veya çift cinsiyetlilik; vücutta hem er bezleri, hem de yumurtalıkların bulunması, dış üreme organlarının her iki cinse ait özellikler taşıması şeklinde ortaya çıkar.

       İslâmî gelenekte tabii karşılanan ve adına “hünsa” (çift cinsiyetlilik) denen bu durum, iki grupta incelenir: Birincisi; erkeklikle dişilik belirtilerine birlikte sahip olmakla beraber, biri diğerine baskın olan; yani erkek veya dişi olduğu kolayca anlaşılanlardır. “Hünsa-i gayri müşkil” olarak adlandırılan kimse hakkında belirgin olan cinsiyetin hükümleri uygulanır. İkincisi; hangi cinsten olduğuna kolayca hükmedilemeyecek tarzda erkeklik ve dişilik organına birlikte sahip olan veya bu organlardan hiçbirini taşımayan kimselerdir. Bunlara “hünsa-i müşkil” denir ve “hünsa” denilince, genellikle bu kişiler kastedilir.

       Kaynaklarda, ergenlik çağı öncesinde idrarın hangi organdan geldiği veya her ikisinden gelmesi halinde, öncelik sırası ya da nispeti şeklinde bazı kriterlerden söz edilir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de, bu durumdaki birinin mirastaki payının nasıl takdir edileceği sorusuna, idrarın geldiği organa göre hüküm verileceğini belirtmiştir. Ergenlik sonrasında ise, erkeklik ve dişilik belirtilerindeki gelişmeler esas alınır.

       Kadın ve erkek olarak farklı cinsiyetlerde yaratılan insanların, İslam hukukunda kendilerine has özelliklerini koruyarak davranmaları beklenmiş ve bu doğrultuda hak ve sorumluluklar verilmiştir. Kadın ve erkeğin, birbirlerinin cinsiyetlerine geçmeleri ve hukuklarına dâhil olmaları söz konusu edilmemiştir.

       Araştırma konusuyla ilgili olarak, hünsanın dışında üç grup daha vardır:  

       1- Eşcinseller (Homoseksüel): Cinsel yönelimlerini ve cinsel tercihlerini doğal yani genlerin öngördüğü karşı cinse değil, bir sapma olan kendi cinslerine yöneltenlerdir. Eşcinsellerin cinsiyetleri, doğuştan erkek veya kadın olarak belli ve kesindir. Eşcinseller içinde bulundukları cinsiyeti reddetmezler ve sahip oldukları cinsel görünümlerinden kurtulmayı da düşünmezler. Cinsiyet değiştirmelerinde, ruhsal sağlığa kavuşma gibi bir düşünceleri de yoktur. Ancak aynı cinsten kişilerle ilişkilerini kolaylaştırmak için ameliyat olma yoluna başvurmuş olabilirler. Eşcinsellik, hem Kuran-ı Kerim’de, hem de hadislerde çirkin bir fiil olarak nitelendirilerek şiddetle yasaklanmıştır

       2- Travestiler: Erkek olmaktan memnun olmalarına rağmen, kadın gibi görünmekten hoşlanan erkekler veya kadın oldukları halde, erkek gibi görünmekten hoşlanan kadınlardır. Sıkça karıştırıldığı transseksüellikten farklı olarak; travestilikte, cinsiyet değiştirme ameliyatları söz konusu değildir. Bunlar, transseksüellerde olduğu gibi, ruhsal yönden kendilerini tamamen karşıt cinsten kabul etmezler ve cinsiyetlerine karşı isyan içinde değildirler. Bunlar doğumdan sahip oldukları cinsiyetin karşıtı olan cinsiyete ait bazı özelliklere eğilim ve özenti vardır. Yani travestiler doğuştan erkek oldukları halde, kadın giysileri ile veya doğuştan kadın oldukları halde erkek giysileri ile dolaşmaya eğilimlidirler.

       3- Transseksüeller: Bunların anatomik cinsiyetleri ile arzu ettikleri cinsiyetleri arasında uyumsuzluk bulunmaktadır. Karşı cinsin bir üyesi olarak yaşama, kabul edilme arzusu içinde olan ve bedenlerinin, arzu duydukları cinsiyete uygun hale gelmesi için hormonal ve cerrahi tedavi görmek isteyen kişilerdir.

       Cinsiyet değiştirme ameliyatı, anatomik olarak her iki cinsin özelliklerini bir arada bulunduran, iki cins arasında kalıp hangi cinsten olduğu belli olmayan ve cinsiyeti yaratılıştan tam olarak da belirmemiş olan hünsa için; bir tür tedavi ve belirsizlikten kurtulmak demektir. Hem sağlığa kavuşma, hem belirsizlik nedeniyle bireysel ve toplumsal sıkıntıları bertaraf etme, hem de Hz. Peygamber’in lanetlediği durumdan kurtulma adına hünsâ için bu zaruret derecesinde bir ihtiyaçtır. Bu durumda olan kişilerin vücutlarında gerekli olan değişikliklerin yapılmasında dinen bir sakınca yoktur.

       Prof. Dr. Zeki BAYRAKTAR: “Tıbbi bilgilerimize göre, cinsiyetin, döllenme ile birlikte (zigot aşamasında) belli olduğunu biliyoruz. Kromozom yapısı 46XY ise erkek, 46XX ise dişidir. Cinsiyetin daha döllenme ile belli olduğu şu ayette bildirilmektedir: “Rahime atıldığı zaman nutfeden (embriyo) erkeğiyle dişisiyle iki cinsi yaratan da O’dur” (Necm 45-46).

       Görünürde çift cinsiyetli zannedilen bu kişilerin önemli bir bölümü, aslında erkek veya dişidir. Ancak dış cinsel organlarına bakılarak cinsiyetleri anlaşılamaz. Bunun için bazı tıbbi tetkikler ve özellikle de kromozom analizi gerekir. Kromozom analizi ile cinsiyet tayini yapıldıktan sonra, ihtiyaç duyulan tedaviler (ilaçla veya ameliyatla) yapılabilir. Ancak, doğuştan böyle bir problemi olmadığı halde, ameliyatla cinsiyet değiştirenler (transseksüeller), tamamen farklı bir kategoridir ve bunun konumuzla bir ilgisi yoktur.”

       Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN: “İnsanlar, fıtraten ya erkektir ya da dişidir. Bu iki cinsiyetin belirleyici organ ve işaretlerini birlikte taşıyanlar, ikisine birden sahip olanlar; bir manada fıtrata aykırı, fazlalıkla veya eksiklikle doğanlar gibidir. İnsanın iki kulağı, bir burnu, iki ayağı, on parmağı vb. vardır. Bir çocuk bu organlarında bir fazlalık veya eksiklik ile doğarsa; bunun nedenleri araştırılır ve tıbbi müdahalelerle düzeltilmeye çalışılır. Bu çocuklar, “farklı bir insan türü” olarak görülmediği gibi, çift cinsiyetli doğanları da bu şekilde değerlendirilemez.

       Doğuştan iki cinsin de bazı organlarını taşıyan kimselere bakılır. Bunlardan hangisi fonksiyonlar itibariyle güçlü ve etkili ise, kişi o cinsiyette ve o sıfatta kabul edilir. Bu durumda diğer fazlalıklar anormal sayılarak ameliyat yoluyla giderilir. Bunda; altıncı parmak, üçüncü ayak gibi anormal bir fazlalık olduğunda giderilmesi gibi dini bir sakınca bulunmaz. Transseksüeller farklıdır. Onlar, tek cinsiyetli olduğu halde, psikolojik takıntı veya sapıklık sebebiyle cinsiyet değiştirmek isteyen kimselerdir.

       Prof. Dr. Faruk BEŞER: “İnsanda, biyolojik açıdan bir taraf galip değilse ya da bu tespit edilemiyorsa, bu noktada kişinin duyguları ve psikolojisi belirleyici olur. Kendisini hangi cinsten hissediyorsa, ondan sayılır ve ameliyat ya da tedavi ile o tarafa yönlendirilir. Bu da caizdir, hatta elzemdir. Transseksüel; kendi biyolojik cinsiyetinden memnun olmayıp karşı cinse geçmek isteyen kişidir. Hünsanın ameliyat ya da hormon tedavisiyle galip cinse çevrilmesi bir tedavidir ve caizdir. Ama transseksüelin karşı cinse çevrilmesi doğal olana müdahaledir, haddi aşmadır. Allah’ın yaratışını bozmadır.

       (Yararlanılan Kaynaklar: TDV İslam Ansiklopedisi, Hilal ÖZAY-Cinsiyet Değişimi/İlahiyat Fakültesi Dergisi)

       Hazırlayan: Bahtiyar Budak-Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler