Diğer Haberler Son Dakika 

3- DUA ETMEK, YARATILIŞ GAYESİDİR

Dua; kulun bütün benliğiyle Allah’a yönelerek O’ndan istek ve dilekte bulunması anlamında kullanılan ve bu amaçla icra edilen bir ibadet şeklidir. Dua bir yakarıştır ve kulun, kendi kendine yetmediğinin farkına varmasıdır. Dua, Allah’ın yüceliği karşısında kulun acizliğini itiraf etmesini, sevgi ve tazim duyguları içinde O’nun lütuf ve yardımını dilemesidir. Dua ve ibadet, yaratılışı gereği insanın Allah’a doğru bir yönelişidir. Duada, Allah ile kul arasında bir vasıta yoktur ve bu sebeple dua, kulluk makamlarının en önemlilerinden biridir.

       Ayet-i kerimede, “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!” (Furkan 77) denilmek suretiyle insanın ancak Allah’a olan bu yönelişiyle değer kazandığı belirtilmiştir. Bazı hadislerde de Allah’ı güzel isimleriyle anan kimsenin günahlarının deniz köpükleri kadar çok olsa bile yine affedileceği bildirilmiştir (Buhari, Ebu Davud).

       Duanın amacına ulaşması için salih amellerle beslenmesi gerekir. Namazın her rekâtında okuduğumuz Fatiha suresinin 5’inci ayetinde geçen “Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz” ifadesi de bunun bir ifadesidir. Peygamberlerin hayatlarında olduğu gibi, önce elden gelen yapılmalı, ondan sonra Allah’tan istenmelidir. Salih ameller, uzaya fırlatın bir füzenin yakıt tankı gibidir. Yakıt tankı olmadan füze uzaya gitmez. Allah her duaya icabet eder; ama her duayı kabul etmeyebilir. Bazen hayır zannedip istediğimiz bazı şeyler, bizim için şer de olabilir.

       Bakara suresinin 201’inci ayeti, dua olarak en çok okunan ayetlerdendir: “…Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru.” Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) dua ederken sıkça bu ayeti okumuş ve okunmasını da tavsiye etmiştir. (bk. Buhari, Müslim). Sevgili Peygamberimiz, ümmet-i Muhammed’in her bir ferdini kuşatıcı mahiyetteki Bakara suresinin sonundaki şu duaların da her gece okunmasını tavsiye etmiştir (Buhari, Müslim): “…Rabbimiz! Unutur ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim mevlamızsın! Kâfirler toplumuna karşı bize yardım eyle!” (Bakara 286).

       Kuran-ı Kerim’de, kulların maddî ve manevî hastalık, sıkıntı vb. durumlarda Yüce Allah’a sığınması öğütlenmektedir (bk. Tevbe 14, Yunus 57, İsrâ 82, Enbiya 83-84, Şuara 80, Fussilet 44). Bununla birlikte, insanın darlıkta olsun, genişlikte olsun daima dua etmesini ister. Sadece başı dara düştüğünde dua etmesini yeterli görmez. (bk. Yunus 2).

       Kuran-ı Kerim’de duanın sadece Allah’a yönelik olması önemle belirtilmiş ve duaların kabul edilmesinde, dua edilirken yaşanan dinî şuur yoğunluğun önemine de işaret edilmiştir. İnsanın mutlaka karşılık alacağına inandığı bir ruh hali içinde dua etmesi gerektiği, gafil bir kalpten gelen duanın kabule yakın olmayacağını (Tirmizi) bildiren Sevgili Peygamber’imiz (s.a.s); üç zümrenin yaptığı dua ya da bedduanın kabul olunacağını da haber vermiştir. Bunlar; mazlumun zalim için, misafirin ev sahibi için ve babanın evladı için yaptığı dua ya da bedduadır (Tirmizi).

       İmam-ı Gazali, olayların belli sebeplere bağlanmış olduğunu, meselâ kalkanın oktan korunması, suyun bitkilerin büyümesi için birer sebep olması gibi; duanın da, sıkıntı ve belâyı defetmek ve Allah’ın rahmetini çekmek için bir sebep olduğunu belirtmiştir. Bir hadise göre önce deveyi bağlamak, sonra Allah’a tevekkül etmek gerekir (Tirmizi). Elinden gelen her şeyi yapan ve çaresiz kalan kişinin, Allah’a olan samimi yönelişi bazen ona mucizevi bir şifa ve aydınlık sağlar. Bakara suresinin 45 ve 153’üncü ayetlerinde; başa gelen sıkıntılı durumlarda hem sabır ve direnme göstermek, hem de namaz ve dua ile Allah’tan yardım istemek tavsiye edilmektedir.

       Dua ederken neden ellerimizi kaldırırız? Eller kaldırmadan da dua edilebilir; ancak elleri kaldırmanın bir anlamı vardır. Kul, elinden gelen her fedakârlığı yapar, kulluğun gereğini yerine getirir ve görevini yapan bu elleri Allah’ın katına yönlendirse, inşallah cevap bulur. Tıpkı, ağızda çiğnenen bir gıdanın, mideye indirilmedikçe kıymeti olmayacağı gibi; yapılan dua da kalbe indirilmedikçe, bir anlam ifade etmeyecektir. Önce ibadet, sonra dua… İyyake ne’büdü ve iyyake nesteîn (Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz)…

       Not: Dua konusunda,  13.06.2022 tarihinde sitemizde yayınlanan “Duanın Hayatımızdaki Yeri” başlıklı yazımız okunabilir.

       (Yararlanılan Kaynaklar: (Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi-Dua, Din İşleri Yüksek Kurulu-Kuran’daki Dua Ayetlerinin Muhtevası, Prof. Dr. Mehmet Okuyan-Din ve Risalet, Doç. Dr. Mehmet Özkan/ İbadetlerin İslâm’daki Yeri ve Önemi)

              Hazırlayan: Bahtiyar Budak–Emekli Edebiyat Öğretmeni

En son Haberler