Allahü Teala’ya Tevekkül İmanın Yarısıdır.
Tevekkül, Allâhü Tealaya güvenmek, sebeplere sarıldıktan sonra muvaffakiyeti Allâhü Teâlâdan beklemektir. İnsanların, güçlerinin yetişemediği şeyleri Allâhü Teâlâ’ya bırakıp ümitsizlik ve kederden kurtulmalarıdır. Tevekkülden mahrum olmak büyük bir eksikliktir. Hadîs-i şerîfte “Allâhü Teâlâ’ya tevekkül, îmanın yarısıdır.” buyrulmuştur.
Bir mü’min bilir ki herhangi bir hâdisenin olması için sebeblerin mevcûd olması kâfî değildir. Allâhü Teâlâ’nın dilemediği bir hâdise hiçbir zaman vücûda gelemez. Ve Allâhü Teâlâ’nın dilediği bir şeye de hiçbir kuvvet mâni olamaz. Ancak tevekkül, sebeplere sarılmaya mâni değildir. Allâhü Teâlâ birçok hâdiseyi birer sebebe bağlamıştır. O halde Allâhü Teâlânın sünnetine riâyet lazımdır. Kuvvet, sebeplere güvenmekte değil, Allâhü Teâlâ’ya dayanmaktadır. Tevekkül de mağrur olup kendini koyuvermek değil, Allâhü Teâlâ’nın gösterdiği yolda gücü yettiği kadar vazifeye dikkat, Allâhü Teâlâ’nın emir ve yasaklarına riayet, kusurunu itiraf ile beraber Allâhü Teâlâ’nın kudretine itimad edip netice hakkında telâşa düşmeksizin onun iradesine teslim olmaktır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devesini bir şeye bağlamadan dışarıda bırakıp huzuruna giren Amr İbn-i Ümeyye’ye “Deveni bağladıktan sonra tevekkül et.” buyurmuştur. Lokman (a.s.) oğluna şöyle nasihat etmiştir:
“Yavrum! Dünya bir okyanustur. Birçok insan orada boğulmuştur. Geminin takvâ, yükünün îmân, yelkenin de tevekkül olmasına gayret edersen işte o zaman kurtulman ümit olunur.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “İnsanların en güçlüsü olmayı isteyen kimse Allâhü Teâlâ’ya tevekkül etsin.” buyurdular. Hasan-ı Basrî Hazretlerine ‘Tevekkül nedir?’ diye soruldu. “Allâhü Teâlâ’dan gelene razı olmaktır.” buyurdular.
Fazilet Takvimi