Fedakarlık Yapmakta Niyet Önemlidir
Kuran ahlakı insanların fedakar olmalarını ve sonuçta fedakar bir toplum oluşmasını sağlar. Bu ahlaktaki insanların en önemli konusu Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun rahmetine ulaşabilmektir. Bu yüzden kişi sadece kendi menfaatleri için değil, çevresindeki ve toplumdaki insanların menfaati için de çalışır. Kuran ahlakı kişinin kendi ihtiyaçlarından önce kardeşinin ihtiyaçlarını karşılamayı öğretir. Rabbimiz bir ayetinde Medine’deki Müslümanların, Mekke’den hicret eden kardeşlerinin ihtiyaçlarını nasıl düşündüklerini şöyle haber verir:
“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.’’ (Haşr Suresi, 9)
Kendi istek ve arzularını, Allah’ın rızasından önde tutan insanların oluşturduğu bir toplumda, fedakarlık, merhamet, yardımlaşma söz konusu olamaz. Böyle bir toplumda yetişen her birey zamanla çıkarcı ve bencil bir kişilik kazanmaya itilir. Çünkü evde, okulda, işte gördüğü çoğunluk çıkarcı, bencil, fedakar olmayan kişilerdir. Her birey “bana dokunmayan bin yaşasın” mantığında yaşam sürer.
Bu ahlak, Kuran ahlakını benimsememiş bir toplumda normal karşılanır. Çünkü insanlar ancak bu şekilde yaşam sürülebilineceğini düşünürler. Herkes kendisinden aşağı gördüğü kişileri ezebildiği kadar ezmeye ve üzerinden menfaat elde etmeye çalışır. Eğer böyle bir imkanı olan kişi fırsatı değerlendirmez ve insanları sömürmez ise akılsızlıkla itham edilir. Bu insanlar Allah korkusuna sahip değildirler. Bu nedenle “Dünyaya bir kez gelinir’’ mantığı ile ölçüsüzce yaşarlar.
Kimi zaman bazı insanlar, topluma gösteriş amaçlı olarak fakir ve muhtaç kimselere yardım ederler. Bu insanların yapmış oldukları fedakarlık, Allah rızasını kazanmak için değil, etrafındaki insanların ilgisini çekmek ve saygın görünmeye çalışmaktır. Yüce Rabbimiz, bu insanların durumunu şöyle bildirmiştir: “Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez.’’(Bakara Suresi, 264)
Örneğin bu zihniyete sahip olan kimseleri, popüler olan hayır kurumlarına yüklü miktarlarda bağış yaparken görmek mümkündür. Elbette ki bu insanların gözler önünde olan hayır kurumlarını tercih etmelerinin sebepleri vardır. Çünkü bu hayır kurumlarına bağış yaptıklarında, birçok insanın yapılan hayırseverliği duyma
olasılığı vardır. Ve yaptıkları bu yardım onların toplumdaki yerini sağlamlaştıracak ve itibarını yükseltecektir.
Müminler ise her durumda Allah’ı rızasını aradıkları gibi, yaptıkları fedakarlıklarda da ve yardımlarda da Allah’ın rızasından başka bir şey gözetmezler. Çünkü Allah katında değerli olan, insanların dünyada elde ettikleri itibar, para, mal veya yüksek bir statü değil, O’nun rızası gözetilerek yapılan işlerdir. Yüce Rabbimiz, insanların dünyada ahlaklarını güzelleştirmelerine, derin bir akıl ve iman sahibi olmalarına, yalnızca kendilerinin değil etrafındaki insanların da rahatlığı ve huzuru için çalışmalarına rıza gösterir. Müminlerin bu yönde çaba harcamaları onları akıllı, onurlu ve asaletli kılar.
“Muhammed Allah’ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’taki vasıfları budur: İncil’deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va’detmiştir.’’ (Fetih Suresi, 29)
Mine Çakır
Eğitimçi -Yazar